13 Aralık 1980'i Yaşadıkça Unutmayacağım (Engin Doğancı - Danimarka)

Hapisten yeni çıktığım günlerdi, ortalık kararmış, Erdalı iki kez sehpadan almıştık ama hâlâ onun kanı peşindeydiler. Çok uğraştık, gücümüz yetmedi. Geçen yıl 5 Ekimde kaybettiğimiz TKP üyesi Behice Doğancı, o yıllarda İHD çalışması içersindeydi. Cezaevi anaları faaliyetinin önde gelen isimleri arasında Didar ablayla ve İHD kurucularından Emil Galip Sandalcı ve diğerleri ile birlikte çok uğraştılar, çok koştular. Ama Erdal'ı alamadık ellerinden. Şimdi basına bakıyorum. Katilleri konuşuyor büyük bir pişkinlikle. Söyleyecek çok şey yok ama yapacak çok işimiz var daha.

Erdal Eren'in idam kararını iki kez bozan emekli hakim konuştu: 12 Eylül döneminin 'Asmayalım da besleyelim mi' politikasının bir kurbanı! Çocuk haksız yere asıldı. O hengamede çalakalem gitti.
12 Eylül 2007

12 Eylül darbesi sonrası darağacına gönderilen Erdal Eren’in idam kararını iki kez bozan Yargıtay 3’üncü Dairesi üyesi emekli Hakim Albay Ahmet Turan 28 yıl sonra ilk kez Vatan gazetesine konuştu:

"Eren’in er Zekeriya Önge’yi kasten öldürdüğüne dair vicdani kanaatim yoktu. Eren önden ateş etmiş, asker sırtından vurulmuştu. Kurşunun da o tabancadan çıktığına dair kanıt yoktu."

30 Ocak 1980... Sağ sol çatışmasının doruk noktasına çıktığı, sıkıyönetim günleri... Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ODTÜ öğrencisi Sinan Suner, MHP’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından öldürülünce, olaydan iki gün sonra bir protesto gösterisi yapıldı. Göstericiler ile askerler arasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge ölürken, Erdel Eren 24 kişiyle gözaltına alındı. Bundan sonra tarihin belki de en hızlı yargılama süreci yaşandı ve Erdal Eren 19 Mart 1980’de idama mahkum edildi. Eren 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Cezaevi’nde idam edildi. Yakın tarihimize damga vuran olayın perde arkasını emekli Hakim Ahmet Turan şöyle anlattı:

"İDAM KARARINI 2 KEZ BOZDUK"
Erdal Eren davası 12 Eylül’den önce başlamıştı ama sıkıyönetim ilan edildiği için sıkıyönetim mahkemeleri vardı. Erdal Eren, sıkıyönetim mahkemesinde yargılanıyordu. Mahkeme, Erdal Eren’in inzibat eri Zekeriya Önge’yi bilerek, kasten, taammüden öldürdü diye idama mahkum etti. Avukatlar kararı temyiz etti ve dosya bize geldi. Ben raportör olarak atandım. Dosyayı inceledim ve diğer üyelere anlattım.

Erdal Eren’in eri kasten, bilerek öldürdüğü noktasında bir delil yoktu ve 15 Temmuz 1980’de kararı 2 muhalif oya karşı 3 oyla bozduk. Bozma kararımız üzerine dosya tekrar sıkı yönetim mahkemesine gitti. Yeniden yargıladılar Erdal Eren’i... Tekrar idama mahkum edildi. Temyiz edildiği için tekrar bize geldi. Yaptığımız inceleme sonunda 28 Ekim 1980’de kararı tekrar bozduk. Askeri Yargıtay Başsavcılığı kararı "onayın" diye bize göndermişti ama biz kararı yine yetersiz bulduk.

"MÜEBBET OLURDU"
Kararı ikinci kez bozunca yasaya göre Başsavcılık kendi tebliğnağmesine aykırı karar çıkınca itiraz hakkı olduğu için itiraz etti ve dosya Daireler Kurulu’na gitti. 15 kişilik heyette 2 muhalif üyenin oyuna karşı 13 üyeyle kararı onadılar. Hakkı Erkan ve Erdoğan Başhekim adlı üyeler bu karara muhalifti. Çünkü Erdal Eren asılmasın, en azından Ceza Kanunu’ndaki 59’uncu takdiri tahrir sebebi, yani kendi takdirini kullanarak idam cezasına müebbete çevrilmesini istediler. Ama olmadı.

"KURŞUNLAR İNCELENMEDİ"
Ben idam kararına karşı çıktım. Çünkü Erdal Eren ifadesinde, "İnzibat askerleri üzerime doğru gelirken panikledim ve ateş ettim. Askerlerin hepsi benim hedef menzilim içindeydi. Yedek şarjörüm, tabancamda daha 5 tane mermi vardı. Eğer öldürme kastıyla hareket etmiş olsaydım bunların hepsini kullanırdım. Askerler üzerime gelince ben gelişi güzel ateş ettim" diyor. Burada çok hassas bir nokta var. Vurulan erin cesedinden çıkarılan mermi çekirdeği ile sanığın tabancasından çıkan mermi çekirdeklerinin doğru dürüst mukayesesi yapılmadı. Olay yerinde iki tabancaya ait boş kovanlar bulunuyor ama onların Adli Tıp’a gönderilip mukayesesi yapılmadı. Eri vuran kurşun yüzde 100 Erdal’ın tabancasından çıktı diye bir şey yok dosyada. Çünkü incelenmemiş.

"PROVOKASYON OLABİLİRDİ"
En önemlisi, Erdal Eren girdiği bir evin bahçesinde sinmiş bir yere. Askerler geliyor. Elinde de kendi tabancası var, gelişigüzel ateş etmiş. Diyelim ki gelen askerleri hedef gözeterek ateş etti. Üzerine gelen askerlerden biri öldüğüne göre göğsünden yara alması lazım. Halbuki vurulan asker sırtından vurulmuş. Bu durumu Avukat Niyazi Ağırnas duruşmada söyledi ve ’bir provokasyon olabilir’ dedi. Benim vicdani kanaatim, provokasyon vardır ya da yoktur diyemem am,a yüzde 100 Erdal’ın tabancasıyla vurulduğuna dair kesin delil yoktu. O nedenle ben iki defa kanaati bozdurdum. Benim görüşüm doğrultusunda Yargıtay 3. Dairesi ama Daireler Kurulu da 2 muhalif üyeye karşı onadı.

"KEMİK ÖLÇÜMÜ YAPILMADI"
Erdal Eren’in yaşı tutmuyordu, 18 yaşında değildi. Rontgen çektirip kemik kalınlıklarına göre bir rapor hazırladılar ve 18 yaşında dediler. Onun inandırıcı olduğunu sanmıyorum. Adli Tıp’ta adam rontgeni çekiyor ve yaşı 18 diyor. Tarafsız mıdır? Nereden bileceğim o ortamda.

"HAFİFLETİCİ NEDEN GÖZÖNÜNE ALINMADI"
Çocuk "Ben eğer askerlere karşı hareket etmiş olsaydım, hepsi benim atış menzilim içimde. Paniğe kapıldım ateş ettim" diyor. Bir sürü insan geliyor ama o ateş etmeyi durdurmuş. Bütün ifadelerinde "Benim bu eylemimden dolayı Zekeriya Önge ölmüşse, buna ben neden olmuşsam çok üzüntü duyuyorum" diyor. Her noktada, her duruşmada söylüyor bunu. Bu üzüntü ifadesi yargılama esnasında takdiri hafifletici sebeptir.

"EMİRLE HAKİMLİK OLMAZ"
12 Eylül 1980’de Kenan Evren ve Kuvvet Komutanları’nın yönetimde işbaşına gelmesiyle anayasa yürürlükten kaldırıldı. Biz Yargıtay Mahkemesi olarak anayasaya göre kurulmuş kuruluşlarız. Anayasa ortadan kalktığına göre işlevimiz kalmadı. Asker yönetime el koyduktan sonra istifaları ve emeklilikleri durdurdu. 12 Eylül harekatını beğenmeyenler ayrılıp gidebilirdi. Buna mani olundu. 1981 Ağustos’un da ayrılmak isteyenler için 15 günlük bir süre tanıdılar. Ben ve 17 arkadaşım ayrıldık. Benim yaş haddime 8 sene vardı ama erken emeklilik istedim. Anayasa olmadığı için emre göre görev yapmam gerekiyordu. Onu da ben kabul edemezdim Atatürk’ün okullarında yetişmiş bir aydın olarak. İsteğe göre karar vermek durumundasın demektir o zaman. Anayasa yoksa, garantin de yok demektir. Eğer emre göre karar vermek istemiyorsan yapılacak olan iş ayrılmaktır. Emirle hakimlik olmaz. Açıktan kimse emir vermedi. Ama hissediyorsun, rahat olmuyorsun karar verirken.

"EVREN İNCELESE İDAM ETTİRMEZDİ"
Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun 2’ye 13 oyla "idam edilsin" kararını Kenan Evren’in başkanlık ettiği 5 kişilik Konsey de onayladı. Eğer Konsey, kararı bir hukukçuya dikkatlice tetkik ettirseydi, iki üye neden muhalif kalmış, "Doğru mu yanlış mı yapıyoruz" diye incelettirselerdi, "İdam ettirmeyelim" diyebilirlerdi. Bu yapılmadı. O hengamede çalakalem gitti. İdam edildiğinde çok üzüldüm. Bence haksız yere idam edildi.

12 EYLÜL BİLANÇOSU
12 Eylül bilançosu (Adalet Bakanlığı verilerine göre)

İdam edilenlerin sayısı: 50
Kuşkulu ölümlerin sayısı: 144
İşkecede ölenlerin sayısı: 171
Vatandaşlıktan çıkarılanlar: 14 bin

***

Gökalp EREN (Erdal Eren’in amcasının oğlu): Adli Tıp tiyatro oynadı

İdam sürecinin başlangıcı dönemin başbakanı Demirel’in "Bu olayın failleri TCK’nın en ağır hükümlerince cezalandırılacaktır" lafıdır. Cuntacılar bunun gereğini yaparak Erdal Eren’i darağacına gönderdi. Erdal mahkeme süresince "Korktuğum için değil, doğrusu bu olduğu için söylüyorum" dedi. Cinayete uygun bir Adli Tıp Heyeti oluşturuldu ve burada adli tıp uzmanı bile bulunmuyordu.

Nihat TOKTAY (Erdal Eren’in avukatı): Otopsiler tam tersiydi
Otopside kurşun giriş deliği etrafında yanık halesinin olduğu yazılıydı. Bunun anlamı yakından atış yapıldığı, yani 10 santim ile bir metre arası demektir. Ancak Eren’in en yakın askere uzaklığı 12.5 metreydi. Yine, kurşun askerin sırtından giriyor ve aşağıdan yukarı yol izliyor, göğsünden çıkartıyorlar. Yani atışı yapanın Önge’den aşağıda olması gerekiyor. Ancak Erdal’ın konumu en az 2 metre 30 santim Önge’den yukarıda, yani kurşunun yukarıdan aşağıya girmesi gerekiyor. (HÜRRİYET)

Giresun Valiliği`nin internet sitesinde, Çamoluk ilçesi şehitleri` arasında adı geçen er Önge’nin ölüm nedeni `silah kazası` olarak veriliyor. Erdal Eren’i idama götüren şaibelere bir yenisi daha eklendi. O dönem Eren’in avukatlığını yapan Nihat ‘Şehit ailelerinin yakınlarına Emekli Sandığı’ndan maaş bağlanır. Maaş bağlanmadığını öğrendik. Bağlanmama gerekçesi olarak da kazayla vurulduğu gündeme gelmiş’ dedi.

Sonuçta o ipi boynuna kendi elleriyle taktı ve FAŞİZME ÖLÜM HALKA HÜRRİYET sloganıyla savaşımın yeni tarihsel boyutuna sıçradı.

ENGİN DOĞANCI / DANİMARKA