TKP'den İzmir'de seçim buluşması: Aynı gemide değiliz!

31 Mart yerel seçimlerine 'Aynı Gemide Değiliz' sloganı ile katılan Türkiye Komünist Partisi'nin, bugün İzmir'de Tepekule Kongre Merkezi'nde bir seçim etkinliği düzenledi.

soL-İzmir

Türkiye Komünist Partisi İzmir İl Örgütü'nün Tepekule Kongre Merkezi'nde düzenlediği etkinlik sinevizyon gösterimi ile başladı. 3 Mart 1992'de Zonguldak Kozlu'da gerçekleşen patlama ve maden işçileri de anıldı.

Etkinliğin açılış konuşmasını TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan yaptı. Konuşmasında seçimlere değinen Okuyan, "Dünyaca ünlü komünist şair onurumuz Nazım Hikmet'in en önemli eseri Memleketimden İnsan Manzaraları biliyorsunuz. Biz de seçim manzaraları diye kitap yazabiliriz. Ancak oradan iyi bir eser çıkmaz, kötü bir parodi çıkar. Neden böyle diyorum Çünkü biz ciddi bir partiyiz, bu ülkeyi yönetmeye talibiz ama karşımızda tam boy ciddiyetsizlik var. Kısaca seçim manzaralarını hatırlatayım size. Erdoğan konuşuyor arkasından da adayları ve tam tersini söylüyor. Erdoğan çay dağıtıyor, Ankara adayı çıkıp çay dağıtmak popülizmdir diyor. Erdoğan bu seçimlerde ülkenin bekası oylanacak diyor Binali Türkiye'de beka sorunu yoktur diyor. Erdoğan İsmet İnönü'ye sürekli laf söylüyor, İzmir adayı İnönü ile sıkıntımız yok diyor. Normalde adaylara ya el çektirilir ya da Cumhurbaşkanı sorgulanır. Ancak bizde ikisi de olmuyor. Burada bir sorun var. Devam edelim, örneğin Erdoğan düzen muhalefetinin Ankara adayını sözümona sıkıştırmak için çıkıp Mansur Yavaş'ın afişinde CHP yazmıyor dedi. Halbuki kendi Ankara adayının afişinde de AKP yazmıyordu. Mansur Yavaş da yanıt verirken aynen şunları söyledi: İsim ve amblem yok çünkü yasak dedi. Yasalar engellemiş. Ancak böyle bir yasa yok. İsim ve amblemle ilgili bir yasak yok. Bekledim bir gazeteci, bir siyasetçi de çıkıp böyle bir yasa yok demedi. Erdoğan da yalanlamadı. Önemli olan şu, doğruları söylemiyorlar ve kimse uyarmıyor. Hayat devam ediyor. Dolayısıyla işimiz zor. Karşısında hiç değilse dediğinin arkasında duran insanlar arıyoruz. Her kılığa giren insanlarla tartışamazsınız. Bunlar denizanası gibi her kılığa giriyor" diye konuştu.

Okuyan konuşmasına şöyle devam etti; "Hepimizin üzerinde 17-18 yıllık AKP iktidarının baskısı var. Her dönemecinde başından beri sorgulayan ve hiçbir zaman aynı gemide olmayan tek siyasi parti biziz. Buna rağmen bazen bize diyorlar ki, "siz neden muhalefeti eleştiriyorsunuz". Elbette CHP ve AKP aynı parti değil, elbette CHP'nin tabanı bizim için çok önemli. Ancak sonuçta düzen partileri hepsi ve biz onlarla aynı gemide değiliz.  Neden eleştirmeyeceğiz?  Biz ciddi bir partiyiz ve yurttaşlarımızı, Türkiye'nin emekçi halkını ciddiye aldığımız için truva atı partilere ses çıkarmak zorundayız. Ses çıkarırken de şundan emin olabilirsiniz, dedikodu yapmıyoruz kendi açıklamaları dışındaki hiçbir bilgiyi, bildiklerimizi paylaşmıyoruz. Eleştirilerimizi söyledikleri ve yaptıkları üzerine kuruyoruz. Doğrusu budur. Yoksa CHP'ye dair kulağımıza gelenler, CHP'lilerin anlattıkları üzerinden siyaset yapsak  CHP diye bir parti kalmaz. Bu kadar açık. CHP'de hiç kimse kendi partisine güvenmiyor. Biz dedikoducu değiliz ancak uyarıyoruz bizim tarihsel bir yükümlülüğümüz var. CHP aradan çekilsin. Sermaye düzeniyle emekçi halkın arasında durduğu sürece, truva atı rolü üstlendiği sürece, kurtuluşa ulaşamayacak bu halk. Yoksa CHP'de sayısız dostumuz var. Meselemiz bu değil ki bizim.

'KARŞIMIZDA PARTİ YOK'

Başka bir örnek. Kılıçdaroğlu dün Suriye'nin neden harap olduğunu anlattı. Diyor ki Suriye'yi bu hale getirenler, egemen güçlerdir. Çünkü oradaki petrollere el koymaya çalışıyorlar, o yüzden olan Suriyelilere oldu, diyor. Peki sormayalım mı, Sayın Kılıçdaroğlu, desteklerini almak için büyük patron örgütlerine gidiyorsunuz. CHP'nin aday politikalarında patron aileleri söz sahibi oluyor. Peki bunlar egemen değil mi? Neden kimse sormuyor Türkiye'nin egemen güçleri kim? Dünya'da Suriye'yi karıştıran egemen güçler derken kimleri kastettiniz? Söyleyemezler. Bunları şundan anlattım. Bizim adaylarımız bu ciddiyetsizliğin içinde sosyalizm propagandası yapmaya çalışıyorlar. Yerel yönetimlerde komünistlerin yapacaklarını anlatmaya çalışıyorlar. Gölge boksu yapıyoruz. Karşımızda parti yok.

'İNSANLARA UMUT VERMEYİ BECERDİK'

31 Mart'ın sürprizi TKP'dir. Ne yaptığını bilen tek parti olarak TKP 80 milyonluk ülkede birilerinin dikkatini çekecek ve yol alacaktı bu gerçekleşiyor. TKP bu seçimlerde daha önce hiç denemediği araçlarla, hiç girmediği yerlere girip, daha önce iddialı olmadığı yerlerde belediye başkanlığı adayları çıkarıyor. Türkiye'nin yoksul insanları uyanmaya başladı. Bu seçimin kazananı Türkiye'nin emekçi halkı olabilir. Biz insanlara umut vermeyi becerdik. İnsanlarda örgütlenme isteği arttı. Sınıflı toplumlarda en ağır koşullarda işçi sınıfı, emekçi halk ayağa kalkmazsa patronlar yine kâr eder. O yüzden bu salondaki herkesten oy ve daha önemlisi destek bekliyoruz. Ve ayın 10'unda İstanbul Kartal Meydanı'nı bir seçim şölenine çevirmenizi bekliyoruz."

Kemal Okuyan'ın ardından İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Senem Doruk kürsüye geldi. Kendini tanıtarak konuşmasına başlayan Doruk, "Bizleri sömürenlerle, ülkemizi sömürenlerle, bir avuç para babasıyla, kadın düşmanlarıyla aynı gemide olmayanlar bugün burada buluştu. Başka bir dünyayı, başka bir ülkeyi istediğim için, eşit ve özgür bir ülke için TKP'ye üye oldum. Şimdi de yerel seçimlerde İzmir'de Büyükşehir Belediye Başkan adayıyım. Bu kentte yaşayan herkes gibi ben de İzmir'i çok seviyorum. Ülkemizin olduğu gibi kentimizin de çok daha çok daha iyisini çok daha güzelini hak ettiğini düşünüyorum. Bunun için mücadele ediyorum ve 31 Mart yerel seçimlerinin de önemli bir uğrak olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.

'BİR KENT YA HALKINDIR YA SERMAYENİNDİR'

Doruk konuşmasına şöyle devam etti; "İzmir çok güzel ve çok özel bir kent. İzmir'in güzelliği insanından, doğasından, tarihi güzelliklerinden geliyor. Özel olması da siyasi bir önemi olmasından kaynaklanıyor. İzmir aydınlanmanın ve Cumhuriyetin değerlerinin egemen olduğu bir kent. Biz şunu biliyoruz: Özellikle AKP'li yıllarda İzmir'in kent dokusu, İzmir profili, İzmir halkı AKP ile ciddi bir kan uyuşmazlığı yaşadı. Bu kan uyuşmazlığının sonucunda da hepimizin de bildiği gibi İzmir çok uzun bir süre gavur İzmir olarak kaldı. Fakat son 3-4 senedir hepimizin fark ettiği gibi İzmir artık 'gavur İzmir' değil, fethedilmeye çalışılan bir kent haline geldi. Fethedilmek derken, istenen şu: 'İzmir gelişmemiş bir kent', 'İzmir Türkiye'nin en büyük taşrası'; bunları söyleyen siyasi iktidar, çözümü belediyeyi yöneten partiyle birlikte şurada buldu: 'İzmir gelişecekse, İzmir'in kapılarını tamamen sermayeye açalım. Gelsinler buraya gökdelenler diksinler, gelsinler körfezin bir ucundan bir ucuna köprü bağlasınlar, gelsinler her yeri otopark yapsınlar, kıyılarımız, sahil şeridimiz otellere peşkeş çekilsin' İzmir böyle mi gelişecek? Bizim buna çok net bir yanıtımız var. Bu tabloda taraflaşma çok keskin. Bir kent ya halkındır ya sermayenindir. Şimdi el birliğiyle kentimizi sermayeye teslim etmek istiyorlar. Biz de buna karşı dimdik mücadele ediyoruz. İzmir, İzmir halkınındır, İzmirli'nindir. Asla sermayeye peşkeş çekilmesine müsaade etmeyeceğiz."

Son olarak Aliağa'da demir çelik fabrikasında çalışan Murat Çelik, yeni üyeler adına söz aldı. Fabrikadaki çalışma koşullarından bahseden Çelik, "arkadaşlarımızın hayatını kaybediyor ancak bu olaylar medyada çok fazla yer bulmuyor. Ben bu şartlarda çalışmaya devam edebilecek miyim diye düşündüğüm bir dönemde, bir yaz günü Selçuk’ta pazar alışverişi yaparken orada TKP’li arkadaşlarımızın alan çalışması yaptığını gördüm. Onlarla ayaküstü muhabbet ettim. Sağ olsunlar benim irtibat bilgilerimi aldılar. Oturduğum bölgedeki diğer arkadaşlarla irtibata geçtik. Onlarla dayanışma içerisinde çok kez görüşmelerim sonucunda, aslında benim bu isyanımın, benim bu derdimin dermanının bu düzenle derdi olan Türkiye Komünist Partisi’nde olduğunu gördüm. Çok kötü koşullarda çalışıyoruz. Bundan iki-iki buçuk yıl önce 24 yaşında genç bir arkadaşım işini daha hızlı yap baskısıyla bir vinç kazasında yaşamını yitirdi. Bunun gibi kimsenin duymadığı, basına düşmeyen birçok olay yaşanıyor. Biz çalışıyoruz, mesleğimizi icra ediyoruz. Ama bir yandan da ölmemeye çalışıyoruz." diye konuştu. Çelik, "Bu nasıl böyle gitmez dediğimde, bu sorunların çözümünün TKP’de olduğunu yaşayarak gördüm ben. Etrafınızda emeğiyle hayatını devam ettiren, emeğinden alın terinden başka satacak Bir şey olmayan insanlara elimizden geldiğince Türkiye Komünist Partisi’ni anlatarak, onlarla birebir yaşayarak bu büyük aileye katmalıyız diye düşünüyorum." diyerek, salondaki İzmirliler'i de örgütlenmeye çağırdı.

Etkinlik Yapıcılar müzik grubu konserinin ardından, İzmir'deki TKP Belediye Başkan adaylarının kürsüye çıkmasıyla sona erdi.