Zaman'dan A. Turan Alkan'a...

Sen yapıları denetle...

"Konya'daki yurt faciası ilginç ayrıntılarla dolu"

Turan bey söze böyle giriyor.

Facianın sorumlularını "tevbe" etmeye çağırıyor Turan bey. Özeleştiriye.

Zira Kurs yöneticilerinden, Diyanet işlerine, sorumlu denetleme kurumundan, mütedeyyin cemaate kadar herkes topu başkasına atıyor.

"İlk hatırladığım şey, Diyanet adına yapılan, "Bu kursla bizim ilgimiz yok!" açıklaması. İkincisi kurs faaliyetinin izinsiz ve kaçak yürütülüyor olması. Küçücük bir beldede böyle bir ayrıntının gözden kaçırılması garip değil midir?
Üçüncüsü, vaktiyle binayı yapı tekniği bakımından denetlemekle görevli resmi mercilerin, "denetlemiştik, bir şey yoktu" diyebilmesi. Dördüncüsü, olayın üstünden bunca gün geçmesine rağmen evlâtlarını kaybedenlerden kimsenin şikâyette bulunmayışı!"

Turan bey, sorumluları sorgulamakla kalmıyor, hiçbir şikayette bulunmayan aileleri de sorguluyor.

"Kimse şikâyette bulunmamış niçin? İşin içinde minnet duygusu rol oynamış olabilir mi? Bu hizmetler büyük ağırlıkla Allah rızası için "meccânî" yürütülmekte. "Davacı olursam nankör durumuna düşer miyim?" diye mi düşünülmektedir? Hiç ilgisi yok halbuki, kamu davası zaten açılmıştır ama birilerinin öteki çocuklar ve gençler için bir şey yapması lâzım başka hayatlar kurtulabilsin diye..."

Ve insanları göreve çağırıyor:

"Ne yapılabilir?
Çok şey: Evvelâ faaliyetlerini kanun ve nizama uygun yürüten bütün Kur'an kursu yöneticileri ortak bir açıklama yaparak yanlışlığın altını çizer ve sorumluları kınarlar ardından yetkilileri göreve davet ederek hizmet verilen binaları teknik, idari ve eğitim hizmetleri açısından yeniden denetlenmesini taleb ederler ve verdikleri Kur'an hizmetinin niteliği hakkında toplumu iyice bilgilendirirler. Dileyen her vatandaşın, faaliyetleri yerinde görmesi ve fikir sahibi olması için kuruluşlarını şeffaf hale getirirler. Eksikleri varsa giderirler ve kusurlarını örtbas etmeye kalkışmazlar."

Mühim bir nokta, Turan bey oldukça "sert" bir eleştiriye de hak veriyor:

"Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, şu sözleri söylemekte yerden göğe haklı: 'Çocukların dağ başında ne idüğü belirsiz yere hapsedilmesine göz yumanlar takib edilmeli ve cezalandırılmalıdır. Bunlar ortaçağ artığıdır. Bunlar çağdaş devlet denetimi dışında olmaz. Kim görevini yapmamışsa onların yakalarına yapışılmasını talep ve takib ediyorum."

İşte yeşil sahalarda (!) görmek istediğimiz türden hareketler. İğneyi kendine batırmayı bilen, yanlış kendi tarafında olduğunda da üzerine gidebilen, "kol kırılır yen içinde kalır" zihniyetiyle davranmak yerine bağnazlığı, tarafgirliği bir kenara koyup özeleştiriye yönelebilen.

* * *

Biz solcular da salağız zaten!

Özeleştiri deyin, "öteki" deyin, katılım deyin, sivil deyin, demokrasi deyin...

Biz oracıkta yere serilelim. İnleyerek ses verelim: "birr dahha söyle!"

"Kuran okumayı anladık da yatılısı ne oluyor" demiyelim, "iki adım ötede anne babasının yanında yatmıyor da kurs binasında yatıyor çocuklar, bu nereden çıkıyor" demeyelim. "Komando kampları gitti, yatılı kuran kursları geldi" diye düşünmeyelim.

Kuran kurslarında inanç sahiplerinin en doğal hakkının, kutsal kitaplarını okuma ve öğrenmenin yerini bulduğunu düşünelim. Zinhar aklımıza "bu kurslarda başka neler anlatılıyor acaba" demek gelmesin. "Hikmetinden sual olunmaz, yüce Allah (CC) kelamıdır, döne döne okumak lazım" deyiverelim.

"Din eğitimi" denilince bunun bir toplumsal örgütlenme olduğunu, inandığı dinin gereklerini öğrenmek ve yerine getirmek sınırının çok ötesinde din üzerinde yükseltilen bir siyasal - toplumsal örgütlenmenin ne getirip ne götürdüğünü tartışmayalım.

Yollayın bize kuran kursu yöneticilerini. "verdikleri Kur'an hizmetinin niteliği hakkında" bizleri iyice bir bilgilendirsinler.

Biz iyice bir ikna olalım. Türkiye'deki laiklik anlayışının devletin din üzerinde hakimiyet kurması olduğuna. Diyanet İşleri'nin bu amaçla kurulup dini baskı altına aldığına.

Bırakalım, vatandaş kendi dinini bildiği gibi yaşasın. Bildiği gibi ibadet etsin. Bildiği gibi cemaatleşsin. Dini bildiği gibi örgütlesin.

Ama tabi... Yapı denetimi şart!

N.K.

A. Turan Alkan, "Tevbe nâm-ı diğer: Özeleştiri!" - Zaman 4 Ağustos 2008
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=722041&amptitle=tevbe-n%E2mi-diger-ozelestiri