Sigmund Theodor Ranshoffer’e

Biraz gecikmeyle de olsa Türkiye'nin bu entelektüel ile tanışmasının daha fazla ertelenmemesi gerektiğini düşündük: Sigmund Theodor Ranshoffer

Birkaç sene öncesinde yayımlanan ancak henüz Türkçe'ye çevrilmemiş olan Üst Anlatıların Boyunduruğundan Kurtulan Özgür Bireyin Şafağına Doğru isimli kitabı ile dünyada fırtınalar koparan bu yazar, ne yazık ki, Türkiye'de hâlâ yeterince tanınmıyor. Bir itirafta bulunmamız gerekiyor. Zaman zaman kızsak da Türkiye'de sadece çok yüksek akademik ve entelektüel çevrelerce bilinen bu yazarı biz Milliyet yazarı Taha Akyol sayesinde tanıdık. Bir süredir iktisadî kriz üzerine yazan Taha Akyol, Ranshoffer'in şu etkileyici yaklaşımını bugün dış politikaya uyarlamış: "Kendi evinin önünü temiz tutmayanın, komşusunun çöpünden yakınmaya hakkı yoktur."

Uzatmadan meseleyi açıklığa kavuşturalım.

Sigmund Theodor Ranshoffer isimli bir yazar/düşünür yok. Üstüne üstlük böyle bir "eser" de mevcut değil. Biz bu ufak şakayı Metin Çulhaoğlu'ndan ödünç aldık. Metin Çulhaoğlu bu "uydurma örneği" neden verdiğini şu şekilde açıklıyor:

"Bu uydurma örneği, basında hayli yaygınlaşan, en tipik örneğini de Milliyet gazetesi köşe yazarı Taha Akyol'un oluşturduğu bir ekolü somutlaştırmak için veriyorum."

Metin Çulhaoğlu, bu "Sigmund Theodor Ranshoffer ekolü"nü şu şekilde anlatıyor:

"Dikkat edilirse, burada bir şablon vardır. Üstelik iyi düşünülmüş, ortalama okur üzerinde etkili olabilecek bir şablon. Bu şablonun birinci öğesi, kimsenin duymadığı, ama okur okumaz insana 'herhalde çok ciddi bir düşünür' dedirtecek oturaklı bir addır (Sigmund Theodor Ranshoffer). İkinci öğe, bu yabancının Türkçe'ye çevrilmemiş ve büyük olasılıkla hiç çevrilmeyecek olan bir kitabına atıfta bulunmaktır. Kitabın adı, ne dediği pek anlaşılmasa bile, değişimi çağrıştırıcı, en azından 'vay canına' dedirtici bir ad olmalıdır (Üst Anlatıların Boyunduruğundan Kurtulan Özgür Bireyin Şafağına Doğru). Üçüncü öğe ise, hayli oturaklı isme sahip bu ünlü düşünürün, ilginç başlıklı kitabından, çok ama çok beylik bir görüş almaktır. Böylece, sıradan vatandaş, zaten öteden beri düşündüğü, düşünmemiş olsa bile kendisine çok makul gelecek bir sözü, bir de ünlü bir batılı düşünürün ağzından duyup rahatlayacak kendine güveni artacak ve ideolojik angajmanı iyiden iyiye pekişecektir."

Taha Akyol'un Kasım ayı içinde pek çoğu olur olmaz yerlerde referansta bulunduğu akademisyenlerin ya da bilimsel çalışma yapan araştırmacıların listesi alfabetik sıraya göre şöyle:

Adam Smith

Ahmet Halaçoğlu

Alec Nove

Bilal Şimşir

Cemil Koçak

Charles Bettleheim

Eric J. Zürcher

Ernest Mandel

Gülten Kazgan

Hakkı Uyar

Herkül Milas

Hıristos Hristodulu

Huricihan İslamoğlu

İlber Ortaylı

Immanuel Wallerstein

Korkut Boratav

Ludwig Von Mises

Max Weber

Mehmet Perinçek

Mete Tunçay

Mordocai Johnson

Nedim İpek

Nur Vergin

Richard Clogg

Roberto Antonino

Roger Owen

Sadık Kemal Tural

Seha L. Meray

Şerif Mardin

Tarık Zafer Tunaya

Zengin, görkemli, kimileri ile konu ile özel olarak ilgilenmeyenlerin tanışmış olması gerçekten zor olan bir liste. Ama hemen belirtmemiz gerekiyor: Akyol'un söz konusu araştırmacıların kimilerinin çalışmalarını çarpıttığı, kimilerini ise düpedüz uydurduğu bir liste bu. Sizin de takdir edeceğiniz gibi listenin üzerinden tek tek gitmemizin olanağı yok. Ancak özellikle Akyol'un son günlerde yazmış olduğu iki "kapitalist iktisat sosyalist iktisada karşı" yazıları sergilediği "akademik özen" ve "entelektüel zenginliği" açısından gerçekten örnek olarak alınabilir. Tabii burada, bizim bir ayak oyunu yaptığımız düşünülebilir ve "İktisatçı olmayan Taha Akyol'u iktisat yazıları üzerinden vurmak etik mi" diye sorulabilir. Bunu şöyle yanıtlayabiliriz:

Taha Akyol, her iki yazısına da iktisatçı olmadığını belirterek başlıyor. İlk yazısının ardından gelen tepkilere karşılık ise bu "saptama"ya bir ilave yapıyor ve 26 Kasım'da şöyle diyor:

"Madem 'Ekonomist değilim' diyorsun, sosyalist ekonominin olamayacağını nasıl yazarsın! Hatta benim 'faşist, burjuva kuklası' falan olduğumu yazan mühendis, edebiyat öğretmeni gibi mesleklerden sosyalist okurlarım da oldu. Halbuki sosyalist ekonomiyi savunmak için de eleştirmek için de kişinin illa meslekten iktisatçı olması şart değildir. Şart olan, bu konudaki yetkin iktisatçıları okumuş olmaktır."

Eh madem öyle, kendisi böyle dediğine göre bir sorun olmasa gerek.

Taha Akyol, 26 Kasım'daki yazısına şöyle bir iddia ile başlıyor:

"Benim okuduklarım arasında, en başta, değerli sosyalist iktisatçımız Prof. Korkut Boratav'ın "Sosyalist Planlamada Gelişmeler" (1973) adlı mükemmel eserini zikretmeliyim. Her şeyin fiyatını kâra göre piyasanın değil, güya "ihtiyaca göre" devletin belirlediği kumanda ekonomisinde hiçbir şeyin gerçek fiyatı yoktu. 24 milyon kalem mal ve belki bir o kadar hizmet üreten modern bir ekonomide, hepsi birbirinin girdisini oluşturan milyarlarca birimin fiyatını hesaplamak imkânsızdı. Dev bilgisayarlarla yıllarca uğraşıp bir matematik modeli oluşturduğunuzda, yıllar öncesi verilere dayanan bu model hiçbir işe yaramıyordu. Bu yüzden, bir tarafta kıtlıklar yaşanıyordu, öbür tarafta milyarlarca rublelik yatırım ve ara malları ile tüketim malları depolarda çürüyordu!"

Burada yapılan ilk terbiyesizlik bu düşüncelerin, piyasa güzellemesinin Korkut Boratav'a atfediliyor oluşudur. Söz konusu çalışmada Boratav, planlama meselesi üzerine sol-içi tartışmaları değerlendirmekte ve Sweezy'in konuya ilişkin söylediklerine yakınsamaktadır. Boratav'ın söylediği asla ve asla piyasanın planlı ekonomi karşısında üstünlüğü değildir. İkinci terbiyesizlik ise şudur: 10 Ekim tarihinde CNNTürk'teki programına konuk ettiği Korkut Boratav'a bu ukalalığı yapmaya çalışan Akyol'un aldığı yanıt arif olanın anlayacağı cinstendi. Korkut Hocamız, "Kitabımın baskısı artık bulunmuyor, yanlış hatırlıyorsunuz sanıyorum. Benim elimde fazla kopya varsa bir tane daha göndereyim tekrar göz atın" demişti Akyol'a. Konuk olmanın adabını bütün program boyunca hem Seyfettin Gürsel hem de Taha Akyol'a karşı sergileyen Korkut Boratav'dan daha ağır ne işitilebilirdi ki? Belki de Akyol, bir süredir bıkmadan usanmadan aynı cümlelerle referans verdiği bu kitaba ilişkin kitabı neresiyle okuduğunun sorulmasını istiyordu. Onu bilemeyiz.

Şu bıkmadan usanmadan referans verme meselesine de bir açıklık getirelim. Şu örnekler yeterli olacaktır:

Tarih: 7 Ağustos 2006

"Ernest Mandel, Charles Bettelheim ve bizde Korkut Boratav gibi sosyalist iktisatçılar, sosyalist devlet-işletmelerinin verimsizlik batağına nasıl saplandığını daha 1960'larda yazmışlardı."

Tarih: 10 Ağustos 2006

"Sosyalist iktisatçı Sayın Korkut Boratav'ın "Sosyalist Planlamada Gelişmeler" adlı mükemmel kitabı çeyrek asır önce, devlet işletmeciliğinin nasıl bir çıkmaz sokak olduğunu ortaya koymuştu. Yine sosyalist Antonino Carlo göstermiştir ki, 24 milyon kalem mal üreten modern bir ekonomide, devletin sırf fiyatları tespit etmesi için bile bir milyon adet yüksek verimli bilgisayarın 'uzun yıllar boyu' çalışması gerekiyordu! Tam bir Sovyet hantallığı! Ve çöktü..."

Akyol'un güncel yazısına geçmeden evvel hemen bu son yaptığımız alıntıya dikkat çekmek istiyoruz.

İlki Taha Akyol'un 2006 yılında yazdıkları ile 2008 yılında yazdıklarının aynı oluşudur. Sloganlardan, ezberlerden hep yakınan liberal Akyol'un ezberinin üç cümleden öteye gitmediği açıkça meydandadır. Buna ilaveten, Akyol'un Antonino Carlo dediği İtalyan erokomünist yazarın asıl adı Antonio Carlo'dur. Antonino Carlo ise Brezilyalı bir piyanist ve bestecidir. Taha Akyol'un "Sovyet hantallığını" yerden yere vurmak için Carlo'nun hangi çalışmasına dayandığını bilmiyoruz ama Carlo'nun 1970'lerde yazdığını tahmin ettiğimiz bu satırların üzerinden geçen 30 senede bilişim sektörünün 1970'lerin "bir milyon yüksek verimli bilgisayarının uzun yıllar alacak çalışmasını" en kötü tahminle birkaç dakikaya indirdiğini söylemek pekâlâ mümkündür.

Gelelim Akyol'un sosyalist ekonomiyi tarumar ettiği yazısına:

Daha öncesinde belki de binlerce defa günümüzün 19. yüzyılın sonunda Marx ve Engels, 20. yüzyılın başında da Lenin tarafından anlaşılamayacağını söyleyen Taha Akyol'un kapitalizmin krizine sosyalizmin çare olamayacağına ilişkin en büyük kanıtı von Mises'in (Akyol'un yazdığı gibi Mises değil) 1920 yılında yazdığı "Economic Calculation in the Socialist Commonwealth" "uzun makalesi" oluyor. Söz konusu "uzun makale" "Alec Nove'un" derlediği Socialist Economics kitabında bulunabilirmiş. Hemen okuyucuya yazının girişinde Metin Çulhaoğlu'nun Sigmund Theodor Ranshoffer'e ilişkin söylediklerini hatırlatıyoruz ve ekliyoruz. Söz konusu kitap Alec Nove ve Domenico Mario Nuti'nin derlemesidir. Nove de Akyol'un herkesi Amerikalı zannetmesinden olsa gerek Nov diye değil Nove diye okunur ki kendisi İtalyan'dır. Bir de sanırız hem makalenin hem de kitabın başlığının çevrilmesi Akyol'un İngilizcesini aşmaktadır.

Akyol, "Nove'la" ve "Mises" ile kendisini sağlama aldıktan sonra devam ediyor:

"Çok önemli başka bir kaynak, Troçkist iktisatçı Ernest Mandel'in üç ciltlik "Sosyalist Ekonomi El Kitabı"dır. Orhan Suda'nın tercümesiyle Ant Yayınları'ndan çıktığında bana ağır gelmiş, okuyamamıştım. Sonra okudum. O da Sovyet ekonomisinde iktisadi hesabın imkânsızlığını gösteriyordu."

Biz de devam edelim:

Ernest Mandel'in söz konusu kitabının adı "Sosyalist Ekonomi El Kitabı" değil "Marksist Ekonomi El Kitabı"dır. Sonradan okuduğunu söylediği kitabın üçüncü cildinde ele alınan planlama için Mandel için imkânsız falan dememektedir. Mandel'in yazdıklarına biraz aşina olanlar için bunu ne denli büyük bir gaf olduğu ortadadır. Mandel'in bir Troçkist olarak iddiası Sovyetlerdeki işleyişi ile planlamanın "demokratik olmadığı", "bürokratik" ve "yozlaşmış" olduğudur. Kaldı ki bu kitapta Mandel'in planlamaya ilişkin yazdıkları anlaşılmayacak gibi değildir. Zaten adından da anlaşılacağı gibi kitap bir başlangıç kitabıdır ve büyük ölçüde faydalıdır. Kitap ilk çıktığında anlamayan Akyol, sonradan okudum demekte ama anlayıp anlamadığını söylememektedir. Bizim Akyol'un yazısından anladığımız kendisinin kitabı anlamadığıdır.

Yazının hemen sonraki cümlesinde tıpkı 2006'da yazdığı yazısında olduğu gibi Akyol, Bettelheim'a atıfta bulunuyor ve diyor ki: "Diğer önemli bir eser, yine sosyalist iktisatçı Charles Bettelheim'ın 1973'te Bilgi Yayınevi'nden çıkan "Sosyalist Ekonomiye Geçiş" adlı kitabıdır. Okuduğumda bu 'geçiş'in olamayacağını görmüştüm."

Kanıtın gücü karşısında bravo demekten başka bir şey gelmiyor elimizden ama bir not düşmek durumundayız. Bettelheim'ın bu kitabının adı "Sosyalist Ekonomiye Geçiş" değil "Sosyalist Ekonomiye Geçiş Sorunları"dır. Bettelheim'ın Marksist iktisadı yorumlama biçiminden, pro-Çin ve anti-Sovyet yaklaşımlarından bağımsız biçimde sosyalist ekonomiye geçişin imkânsız olduğunu bu kitaba dayanarak iddia etmek için kitabın başlığını okumayı bitirmeden kitabı elinizden bırakmanız gerekmektedir. Akyol da böyle yapmışa benzemektedir.

Çıkan sonuç şudur: Akyol, doğru dürüst okumadığı, içeriğinden haberdar olmadığı kitaplara referans vererek yazmakta, cahil cesareti ile söylediği laflardan ötürü söz konusu kitapların yazarlarından usturuplu biçimde fırça yese bile ezberinden bir adım öteye gidememekte, yıllardır aynı pilavı Milliyet'teki köşesindeki yazılarıyla, Doğan Kitap'tan çıkan kitaplarıyla okuyucuya, CNNTürk'teki programı ile izleyiciye sunmaktadır.

Bir tek yazıdan çıkan sonuçlar bunlardır. Ancak az söylediğimizi belirtmemiz ve uzattığımız yazımızı noktalamamız gerekiyor.

Son sözü Akyol'a bırakalım:

"Ünlü araştırmacı Alex de Souza'nın da belirttiği gibi dünya kapitalizminin yıkılabilmesi için bütün Çinlilerin aynı anda oldukları yerde zıplaması yeterli değildir. Zira Çin ekonomisi ABD ile karşılıklı bağımlıdır. Kapitalizmin ne kadar bolluk ürettiğinin en büyük kanıtı olan obezlerin ABD'deki varlığı araştırmacıların hep gündemindedir. Bunu en iyi Osmanlı'nın Balkanlar ve Ortadoğu'ya barış getirdiği zamanlardan çıkarıyoruz. Ben bu gerçeği ünlü yazar John Benjamin Toschak'ın "Bir Ben Var Benden İçeri" çalışmasında gördüm: Stalin'in hantal bıyıklarını taramak için 24 süper tarağın günlerce çalışmasına ihtiyaç duyuluyordu. Efendim, böyle bıyık mı olur!"

G. M.