Radikal'den İsmet Berkan'a

İsmet Berkan, alevilerin "taleplerini" tartışmış. Alevi cemaatinin kendi sorunlarına ilişkin tartışmalarını Oral Çalışlar'ın Radikal sayfalarında sürmekte olan yazı disi üzerinden takip etmiş Berkan ve "çözüm yolları" hakkındaki görüşlere takılmış.

"Ama anlayamadığım, daha doğrusu anlamakta epey güçlük çektiğim şey, devletin ders kitaplarında Aleviliği hakkınca anlatması, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Aleviliği tanıması ve mesela Cem Evleri'nde din hizmeti veren 'dede'lere maaş ödemesi halinde sorunların çözüleceğinin düşünülmesi."

İsmet Berkan olunca bu satırların yazarı, kolayca kafa sallamak ve "ne kadar doğru" demek mümkün olmuyor. Daha çok "acaba buradan ne çıkacak" demek gerekiyor.

"Ben tam tersi görüşteyim. Alevilik, bizdeki laiklik uygulamasının dini pratikte yol açtığı 'devletin dine hükmetmesi' anlayışının dışında gelişmiş, kendini modern zamana ve şehirleşmeye uyarlamış ve kendi kendine sekülerleşmiş, yani dünyevileşmiş bir dini anlayış."

Bu da güzel. Bazı tarih hataları olmakla birlikte güzel. Aleviliğin "devletin dine hükmetmesi anlayışı dışında gelişmesi" ile alevilerin şehirleşmeye uyarlanma tarzı arasında biraz karmaşık bir ilişki var sonuçta. Ayrıca, dinin devlete, devletin dine hükmettiği, daha doğrusu bunların içiçe geçtiği bir tarihsel kesitte, hem siyasal hem de inançlar bağlamında bir direniş göstermiş olanların adı alevilik. Egeden, Doğu Anadolu'ya kadar yaygınlığı da bir "dinsel yolun" tarih boyunca yayılmasından çok, birbirinden kopuk ve uzak direniş odaklarının bir ortak formüle sığınması ile ilgili. Burası çok geniş bir tartışmaya açıldığı için yerimizi ve haddimizi bilerek duralım.

Dönelim Berkan'ın ağzındaki baklaya...

"Yani Alevilik, Diyanet'le veya şunla bunla hiç ilişkiye geçilmeden, hiçbir yere bağlanılmadan sürdürülebilir bir dini anlayış.
Bana kalırsa Alevi toplumu, mücadelesini kendi etnik-dini kimliklerinin kabulü, Cem Evleri'nin yasalar önünde 'ibadethane' olarak tescil edilip diğer bütün ibadethanelerle aynı imkanlara (elektrik ve suya para vermemek) sahip olabilmesi ve hepsinden önemlisi bu Cem Evleri'nin cemaatleri veya dernekleri tarafından yönetilmesinin sağlanması yönünde sürdürmeli."

Berkan'ın bu söyledikleri ile kaç kuş vurduğunu bilmem farkettiniz mi?

Berkan'ın alevi toplumuna önerdiği şey aslında tüm dinsel grup ve cemaatlere yol gösteriyor. Etnik - dini kimlikler bir kez kabül gördükten sonra kendi yollarında ve "sivil" bir biçimde gitsinler. Devlet denetimi, belirli bir ortak hukukun bağlayıcılığı altında dinsel kimlik baskısının sınırlandırılması (cemaatin dışarıya dönük baskısı kadar, içerideki baskısı da) gibi şeyler gündemden böylece düşecek.

İslam topluluklarının kemalist siyasal merkez tarafından denetlenmesi, kontrol altında tutulması amacıyla kurulmuş ve bugün bütünüyle bir islam örgütlenmesi haline gelmiş olan Diyanet çevresinde yürüyen ve çözüme bağlanması hiç de kolay görünmeyen bir çatışma da bir yandan tatlıya bağlanacak.

Aleviler ve aleviliğin solla da doğal ve köklü bağlantıları olan toplumsal - siyasal iddiaları kimlik sorununa hapsedilecek.

Berkan'ın matematiği gerçekten çok kuvvetli. Bir tek Cebir'den anlamıyor gibi görünüyor ama ona da kanmayın. Berkan'ın çözümü çok ince bir "cebir" bileşeninin üzerine oturuyor aslında.

"Şimdi Alevi toplumunun ciddi bir şansı da var: Türkiye, Avrupa Birliği ile 'dini örgütlenme özgürlüğü' alanında tam da bu çatışmayı yaşıyor. Türkiye'ye yerleşen Alman, Hollandalı gibi topluluklar burada kendi kiliselerini açmak ve daha da önemlisi bu kiliseleri kendi cemaatleri eliyle yönetmek istiyorlar. Yani sivil bir dini anlayış istiyorlar çünkü başka türlüsünü bilmiyorlar."

Ne kadar açık! Türkiye bir şarlatanlar cenneti haline gelecek. ABD bu konuda çok daha iyi bir örnek oluşturuyor aslında ama Avrupa'nın yol göstericiliği daha önemli. Zira AB'de dini örgütlenme özgürlüğü eliyle toplumun "sivil" mekanizmalarla kontrol altında tutulması ABD'dekinden daha az "liberal" bir çözüme bağlanıyor. Bu da sürecin kontrollü gidişini güçlendiriyor.

ABD'de siyah direnişi için de bir taban, örgütsel bir zemin oluşturmuş olan "serbest" kliseler ve dini topluluklar, biraz da emperyalist mekanizmaların sağladığı olanaklar üzerinden uzun bir sürede düzene bağlandı.

Türkiye için uygun görülen Avrupai teknik, "devletin düzenleyiciliğine" (!) daha fazla başvuruyor ve daha garantili.

30 binin üzerinde cami yaptırma derneği var Türkiye'de!

Dini topluluklar kendi ibadethanelerini kursunlar, kendi cemaatleri eliyle bunları yönetsinler (ya da kendi cemaatlerini kendileri yönetsin), işte alevileri de kapsayacak model!

Bu model şu anda bir tür fiili durum olarak zaten uygulamada aslında.

Üstelik dinsel cemaatler sadece ibadethaneleri ve "dinlerini" yönetmiyor, paralarını da yönetiyor.

Berkan 12 Eylül'le zirve yaptırılmış olan bu fiili durumu dinin sivilleşmesi (!) olarak gösteriyor.

Berkan'ın sonunda geldiği noktaya bakarak şunu söylemek durumundayız: İyi ki Berkan'ın "doğru" cümlelerine kuşkuyla bakmışız.

Alevilik üzerinde yürütülen tartışmaları Ankara'da yapılan miting şiddetlendirdi.

Aslında hep böyle oldu. Sivas katliamı sonrasında yapılan büyük cenaze törenleri - gösterileri, Aleviler ve alevilik etrafında parlayan kitlesel çıkışlar... Bunlar bir açıdan bakarsanız, uyuyan alevilik tartışmalarını harlandırdı. Bir başka açıdan da önemli bir siyasal kitle dinamiğinin üzerine çullanma ve "dinsellikle" kuşatma ihtiyacını güncelleştirdi.

AKP de, Berkan gibi sahibinin sesi liberaller de, CHP de aynı yere bakıyor aslında.

"Alevileri, bir din ve inanç pakedi içine kapatıp vakumlayalım. Sonra hangimizin cebine girerse..."

"Türkiye eninde sonunda tekke ve zaviyelerin kapatılması kanununu konuşacak. Bu konuşmayı AKP gibi bir siyasi geçmişten gelen bir partinin başlatmasındansa her zaman barışçı bir dil kullanmış, her zaman Atatürk'e bağlı kalmış Aleviler'in başlatması, sanki siyaseten daha doğru olur."

"Atatürk"e biraz daha rakı içirip, biraz daha beyaz leblebi, biraz daha kırık aşklar, yitik sevgilerle donatmak, "Mustafa Kemal"in bir yalnız diktatör olarak portresini biraz daha karartmak çok işe yarayabilir ama tekkelerin fiili kazanımlarını meşrulaştırmak için bundan fazlası gerekir doğrusu.

Ne de olsa orada düğümü çözmek için artık kemalizmin ikonalarını kırmak yeterli olmayacaktır.

Ne de olsa, bu ülkenin sosyalist bir aydınlanma damarı da vardır ve iş başındadır.

N. K.

"Bir türlü sivil olamamak, devletsiz düşünememek", İsmet Berkan, Radikal Gazetesi - 22 Kasım 2008