Mehmet Altan’a…

Ayılara saygıyla, sevgiyle...

Bugün kepçeyle kazanı karıştırırken, dünyanın sevimli yaratıklarından olan ayıların AB ile ilişkisini konu alan yazı gözümüze ilişti.

Yazıyı okumayanlar, "sabah sabah" taki başlığı da komik ya da manasız bulmuş olabilirler... "Allahın ayısının AB ile ne ilişkisi olabilir!" diye şaşırmış olabilirler...

Şaşırmayın lütfen, AB standartlarının erdemlerine inanın. Her ne kadar bu standartlarda işçilere, emekçilere ilişkin, onların yaşamını, çalışma koşullarını düzeltmeye dönük fazla bir şey yoksa da... Aslında AB'nin hakkını yememek gerekir. AB kriterlerinde, işçi sağlığı, iş güvenliğ ile ilgili ifadeler de var mutlaka ama patronların pek hoşuna gitmeyen bu konuyu ciddiye almadıkları biliniyor. Tersane cinayetleri karşısındaki tevekkülleri, işi Allaha havale edip kıllarını kıpırdatmamaları bunun kanıtı.

Ama söz konusu olan AB standartı "esnek çalışma", "mezarda emeklilik" gibi emekçiye vuruyor ve işlerine geliyorsa patronlar ve kalemşörleri zil takıp oynuyor.

Neyse, ayıları kızdıracak ölçüde konudan uzaklaşmamak gerekiyor. Çünkü ayı öfkeli ve kinci bir yaratıktır...

Ayılar ve AB ilişkisi bu köşeye gökten zembille inmedi. Altan kardeşlerin daha semiz olanı, Mehmet Altan, bugün köşesinde bu konuya da değinmiş. Yazısının başlığı: "Ayılara karşı AB". Başlıkta AB karşıtlarına karşı kabalaştırılmış ve seviyesiz bir sataşma var. Bu sataşma karşısında AB karşıtlarının da bu yazının başlığını "Mehmet Altan'a karşı AB karşıtları" şeklinde saptamaları mümkün.

M. Altan yazısında önce, AB'nin "yumurta standartları" üzerine bilgi aktarıyor. "A" sınıfı yumurtaların, melemen, omlet yapımına daha uygun olduğunu öğreniyoruz. Bunun itiraz edilir bir yanı yok. AB güzellemesini "A" sınıfı yumurta üzerinden yapması da anlaşılır M. Altan'ın... Haklıdır, kalkıp emeklilik yaşının 65'e çıkarılmasını mı anlatacaktı.

Yazının devamı "ayılarla" ilgili...

Önce belirtilmesi gerekiyor, ayıların itlaf edilmesine karşı olmamak mümkün değil. Mehmet Altan da karşı ve anlatıyor duygularını: " 'İnsana özen' yanında 'doğaya özen'e örnek ise Artvin Yusufeli'nden gelmekte..."

"... bir arıcının arı kovanlarına başta ayılar olmak üzere yabani hayvanlar saldırıp duruyordu... Buna karşı tedbir neydi? Babadan kalma usüllerle itlaf girişimi..."

İşte bu noktada AB giriyor devreye...

"Avrupa Birliği, 'Kaçkar Dağları Sürdürülebilir Orman Kullanımı ve Koruma Projesi' kapsamında Artvin'in Yusufeli ilçesinde arıcılığı, başta ayı olmak üzere yabani hayvan saldırılarından korumak amacıyla elektroşoklu çit sistemi kurarak korudu." Teknoloji nelere kadir, elektroşoklu çit de üretir, biber gazı da... M. Altan açısından biber gazı ne ki... Hiç canım...

Neyse sonuçta, hem arıcılar mutlu olmuş, hem de ayılar itlaf edilmekten kurtulmuş, elektroşoka razı olmuşlar (mı)...

İşte AB standartlarının kerameti... 2. Cumhuriyetçi M. Altan bu kerametten sonuçlar çıkarıyor: "Ayılara karşı da AB 'insancıl ve akılcıl' çözümler öneriyor."

Kısadan hisse çıkarılacak bölüm yazının sonunda:

"Henüz verdiği vergileri özgürce denetleme noktasına gelmemiş bir ülke için bu örnekler çok mu uçuk kaçık?

Cevap size göre değişecek...

Kendinizi AB'nin gördüğü kadar 'değerli ve önemli' görüyorsanız hiç de değil..."

Alıntının son cümlesinin kime hitaben söylendiği pek anlaşılmıyor. Eğer, ayılara hitaben söylenmişse, cevap vermek bize düşmez. Cevabı "cümle liberal ayılar" en uygun şekliyle verebilir.

Yokkk... İşçilere, emekçilere, bu ülkenin yoksul ve dürüst insanlarına sesleniliyorsa cevap çok net. Bu halk kendisini AB'nin gördüğü kadar değerli ve önemli görmeyecek kadar, ülkesine, değerlerine ve kendisine önem ve değer verme hasletlerine sahiptir. M. Altan yazının sonunda, AB kadar kendisini değerli ve önemli görmeyenlere söyleyecek bir şeyi olmadığını söylüyor ve bunlar "doktorun ne yerse yesin" dedikleri türdendir, diye saldırganlaşıyor. M. Altan ve benzeri liberaller, diledikleri kadar AB mavrası yiyebilirler ama halkımıza gölge etmesinler yeter...

B.P