İzne ayrılan Ali Bayramoğlu’na

Devletin çözülmesi olan biteni karşılıyor mu?

Bunu artık bir kere daha düşünmemiz lazım! Görünen o ki devletin suyunun çıkması dönemine geçmiş durumdayız. Adına da uzlaşma diyorlar...

Uzlaşma, konsensüs nidalarının arasında neler olup bittiğine bakar mısınız? Atılan tüm adımlar dengeye kavuşmuş olduğuna inanmamız gereken yapının her katmanında dalgalanmalar yaratıyor. Her adımın ardından seri açıklamalar geliyor her düzeyden. Bir devlet teamülü haline geldi diyebiliriz devlet çalkalanmadan karar alınamaması. Sanki durgun suya bırakılan bir taş misali...

Bu durum meselenin hâlâ ciddi olduğunun bir göstergesi. Mesele hâlâ ciddi ama bir noktanın altının çizilmesi gerekiyor. Taraflar arasındaki belirsizlik büyük oranda silikleşmiş durumda. Bunu da ardı ardına yapılan açıklamalardan anlıyoruz. Birbirine karşıtlık arz eden ya da öyle olması "gereken" taraflar, birbirine karşı yaptıkları açıklamalarda aynı yöne işaret ediyorlar. Mutlak demokratikleşme, yeni anayasa, AB hedefi vs...

Hatta bu noktada yapılan skandal içerikli bir açıklama açıklamanın odağının gölgesinde kaldı ve gözlerden kaçtı. Haşim Kılıç'ın bundan yıllar sonra dahi konuşulacak olan açıklamasından bahsediyoruz. Anayasa Mahkemesi'nin bizi bypass etmenin bir yolunu bulun diye mızırdamasından...

ABD'cilik, AB'cilik ve sanıyoruz ki Kafkaslarda yaşanan son gelişmelerin ardından NATO'culuk uzlaşma zemininin temel çizgilerini oluşturuyor. Buradan egemenler için konsolidasyon çıkar mı? Bu çok tartışmalı...

Böyle bir noktada liberal-gerici koalisyonun ve onun cephe örgütü AKP'nin zafer sarhoşu, sonradan görme durumuna geçenlerde Sabah Sabah'ta dikkat çekmiştik ve bu noktanın hayret uyandıracak kadar uzadığını, temsiliyet ve iktidar olma meselesinin biraz da kapsama işi olduğundan bahsetmiştik... Aradan geçen kısa sürede açığa çıkan bir diğer nokta da gerici-liberal koalisyonun bu yaklaşımı bir ideolojik mücadele biçimi haline getirmiş olduğu. Edibe Sarısözen isimli yaz sıcağında televizyon spotlarının altına kazak ile geçmeyi huy edinmiş olan şahsın uydurması olduğunu düşünemediğimiz gençliği koruma yasası bunun bir örneği olsa gerek...

Eser Karakaş'ın Taraf'a verdiği röportajda "AKP uzlaşırsa siyasi zemini ortadan kalkar" çıkışının ardında da bu bakış vardır ki zaten "uzlaşma" olarak kodlanan durumun iki tarafın uçlarının törpülenmesi biçiminde değil, AKP'yi var eden zeminde buluşulması olarak okunması gerektiği de soL'da yazılmıştı. Patlayan bombalar, şehrin merkezinde ateşlenen havan topları sürecin katalizörü olarak görünüyor.

Zaten AKP'ye dönük "Türkiye İran oluyor" başlıklı kapatma davasının açılmasının ardından bu partinin en önemli isimlerinin "dikkat edin Türkiye Irak olur" tehditleri ile birlikte düşünüldüğünde geçenlerde Kemal Okuyan'ın yazdığı gibi bir süreliğine de olsa sürecin tıkırında ve öngörülebilir biçimde gideceği belli oluyor...

Bu noktada bir süredir altını çizdiğimiz bir hususu bugün Ali Bayramoğlu Yenişafak'taki köşesine taşımış: Sol olmadan mevcut operasyonun eksikli kalacağı...

Bayramoğlu, bu kapsamda solun tarifini yapıyor.

Bayramoğlu'na göre bugün Türkiye'de en önemli mesele muhalefetsizlik!

Solun iktidar ile işi olamayacağına göre muhalefet demek sol demek!

Muhalefet demek sol demek ama solun olmayışında suç, herhalde İsviçreli bilim insanları tarafından üretilmiş olan "iki açılı zihniyet devrimini" yapamayan solun kendisinin. Bayramoğlu'ndan öğrendiğimiz kadarıyla "sosyal demokrasiden diğerlerine" kadar solun önünde duran bu ikili konusu zihni sıçramanın öğeleri şunlar:

İlkin, Sol demokrasiyi bir araç olarak algılamaktan vazgeçmeli imiş.

İkincisi, sol hangi denizde yüzdüğünün farkına varmalı, Müslüman mahallesinde salyangoz satmamalıymış. Sol apolitikmiş ve bu şekilde salık vermektedir.

Bayramoğlu, toplumla kavga etmek yerine nasıl siyaset yapılacağı noktasında şunu salık veriyor:

""Sahicilik, halktan olma, ezilmişliğin-sıradanlığın temsili, haksızlık ve adaletsizlik merkezli tepkiler" özellikle düşük gelirli kesimlerde ve orta sınıflarda siyasi tercihleri ve davranışları kuşatan, yönlendiren önemli girdiler."

Yani ne diyor Bayramoğlu özetle? Öyle bir sol olsun ki başına Ufuk Uras falan değil, Seda Sayan geçsin.

Zira ulufe ve sadakanın yerleşiklik kazandığı, toplumsal çürümenin yalnız bizim tarafımızdan değil, aklı başında herkes tarafından dile getirildiği biçimiyle diz boyu hale geldiği bir ortamda toplumla kavga etmeden, sıradanlığı temsil ederek ve iktidar mekanizması ile ötekiler arasında "elçi" olacak bir sola Ufuk Uras bile fazla gelir.

Buradan Ufuk Bey'in kendisine de duyuralım...

Anlaşılan o ki önümüzdeki dönemin önemli gündemlerinden bir tanesi sola şekil verme operasyonu olacak. Seçimler vesilesiyle solu böyle bir çerçeveye oturtma girişimi kuvvetli bir dalga olarak gelecek. Bu yönde cüretli girişimlere hazırlıklı olmak gerekiyor. Hazırlık nasıl olacak?

Hazırlık için bu kez Star gazetesinde spor yazısı yazan Eser Karakaş'a kulak vermek ve "partizanı hafife almamak gerekiyor".

G .M.

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=09.08.2008&ampy=AliBayramoglu