Hayrettin Karaman’a...

NULL

&ldquo&Oumlz yurdunda garipsin, &oumlz yurdunda parya&rdquo

T&uumlrk sağının mağduriyet/mazlumiyet s&oumlylemini en iyi anlatan dizedir Necip Fazıl&rsquoın bu dizesi.

T&uumlrk sağının T&uumlrkiye tarihine ilişkin kurgusu yaklaşık şu şekildedir: Modernist, laik, batıcı, pozitivist, jakoben rejimin zulm&uuml altında inim inim inleyen mazlum, m&uumltedeyyin, muhafazakar halk kitleleri.

Kendi halkına yabancılaşarak adeta bir i&ccedil s&oumlm&uumlrge ve bir &ldquoapartheid&rdquo rejimi kurmuş devletin karşısında ise mazlum kitlelerin temsilcisi olarak T&uumlrk sağı bulunmaktadır.

İdris K&uuml&ccedil&uumlk&oumlmer, Şerif Mardin, Metin Heper, Hasan B&uumllent Kahraman gibi akademisyenlerin merkez-&ccedilevre paradigması &uumlzerinden &ldquobilimsel&rdquo bir ve&ccedilheye kavuşturdukları bu s&oumlylem, T&uumlrk sağına kendisini her daim muhalif g&oumlsterme olanağını da verir.

Eğer siyaset biraz da, post-yapısalcı d&uumlş&uumln&uumlrlerden ilham alarak s&oumlyleyecek olursak, arzuları manip&uumlle edebilme/y&oumlnlendirme/kontrol altına alabilme yeteneği ise, bunu m&uumlmk&uumln kılmak i&ccedilin mazlumiyet/mağduriyet s&oumlyleminden daha iyisi bulunamaz bu coğrafyada.
T&uumlrk sağı kitlelerin arzularını tam da b&oumlyle manip&uumlle eder: s&oumlm&uumlr&uumllen, ezilen, yoksullaştırılan yığınların egemen sınıflara duydukları i&ccedilg&uumld&uumlsel nefret, onlardan kurtulmaya ilişkin i&ccedilg&uumld&uumlsel arzu, kolaylıkla başka bir d&uumlzleme havale edilir.

İşte o an kapitalistlere değil de, bir ceberut devlet imgesine, balolarda eğlenen smokinli beylerle tuvaletli hanımlara ya da &ldquoT&uumlrkiye laiktir laik kalacak&rdquo diye slogan atan orta sınıf-laik-beyaz T&uumlrk-orta yaşlı kadınlara y&oumlnelir &oumlfke. Bir imge olarak ezen, toplumsal algılamada ancak b&oumlyle tahayy&uumll edilebilmektedir &ccedil&uumlnk&uuml.

Oysa T&uumlrk sağı yabancılaşmış devletin aksine yerlidir, buralıdır. Sağcı politikacı Cuma&rsquoya gider, a&ccedilılışlarda &ldquoya Allah bismillah&rdquo der, eşinin ve kızlarının başı &oumlrt&uumll&uumld&uumlr, smokin giymek, balolarda dans etmek gibi &ldquozibidilikler&rdquo yapmaz, elinde viski kadehiyle kokteyllerde arz ı endam etmez.

Ezen imgesinin karşısında konumlandırılan yerli imgesi doğası gereği mazlum imgesini de beraberinde getirir. Batıcı-laik devletin her daim &oumlnlerini kesmeyi ama&ccedilladığı taşranın muhafazak&acircr &ccedilocukları, adeta &ldquodevlet i&ccedilin devlete rağmen&rdquo canla başla &ccedilalışmaktadırlar, ama&ccedilları ise yabancılaşmış devleti yeniden halkın devleti yapmaktır.

Bu yerlilik imgesi, lider fig&uumlr&uuml olarak karşılığını Menderes&rsquoten &Oumlzal&rsquoa, Demirel&rsquoden Erdoğan ve G&uumll&rsquoe uzanan &ccedilizgide bulur, Baykal değil &ccedilarşafa rozet takmak, namaza başlasa dahi bu &ccedilizgiye d&acirchil olmayı başaramayacaktır, &ccedil&uumlnk&uuml muhafazak&acircr halk kitleleri sahiden de kendi gibi olanı bilir, zaten o nedenle Baykal devletken Erdoğan h&uumlk&uumlmettir.

Mağduriyet/mazlumiyet s&oumlyleminin politik alanda kolaylıkla var edilebilir olmasına rağmen toplumsal alanda aynı kolaylıkla var edilebiliyor oluşundan bahsetmemiz m&uumlmk&uumln olmayacaktır. &ldquoY&uumlzde 99&rsquounun M&uumlsl&uumlman olduğu&rdquo ve hızla dindarlaşmakta olan bir toplumda, m&uumltedeyyin muhafazak&acircr halk kitlelerine y&oumlnelik bir toplumsal baskının mevcut olduğu savını ileri s&uumlrebilmek i&ccedilin &ccedilok daha fazla arg&uumlmanı devreye sokmak ve &ccedilok daha fazla spek&uumllasyon yapmak gerekir.

Zaten t&uumlrbanı &oumlnemli kılan da budur. T&uumlrbanla &uumlniversiteye girilemiyor oluşu toplumsal alandaki mazlumiyet-mağduriyet s&oumlylemini ve &oumlz yurdunda parya ve garip olma iddiasını devam ettirebilmenin g&uumln&uumlm&uumlzdeki en &oumlnemli dayanağı durumundadır.

Muhafazak&acircrlığın ve onun m&uumlttefiki liberalizmin ısrarla g&oumlrmek istemediği ise muhafazak&acircrların siyasal aygıtın neredeyse b&uumlt&uumln organlarını ele ge&ccedilirdikleri ger&ccedileği ve toplumsal alanda kendisi gibi olmayanlara herhangi bir yaşam alanı bırakmama konusundaki kararlılıklarıdır.

Dinci medyanın fetva verme yetkisini haiz isimlerinden Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman, Boğazi&ccedili &Uumlniversitesi&rsquonde yapılan bir araştırmanın sonu&ccedillarının T&uumlrk sağının mazlumiyet-mağduriyet s&oumlyleminin i&ccedili boşluğunu g&oumlstermek bakımından &oumlnemini fark etmiş olmalı ki, &ldquoDindar S&uumlnnilerin Baskısı Efsanesi&rdquo isimli bir yazı kaleme almış d&uumlnk&uuml yazısında.

12 Anadolu ilinde ger&ccedilekleştirilen araştırmada g&oumlr&uumlş&uumllen kişi ve kurumlar CHP İl &Oumlrg&uumltleri, Atat&uumlrk&ccedil&uuml D&uumlş&uumlnce Dernekleri, Eğitim-Sen, Pir Sultan Abdal Dernekleri, Hacı Bektaş Veli Dernekleri, Cem Vakfı gibi kuruluşlar olduğundan &ccedilıkacak sonu&ccedilların da &ldquosağlıklı&rdquo olması beklenemezmiş, &ccedil&uumlnk&uuml &ldquobu &ccedilevreler dedektif gibi &uumllkeye antenlerini yayan, m&uumlnferit olayları abartan ve genelleştiren, b&oumlylece kamuoyunu kazanmaya &ccedilalışan kimselerden oluşur&rdquomuş, dindar S&uumlnni M&uumlsl&uumlmanların &oumltekileştirdikleri laiklere baskı yaptıklarına ve bu baskının AKP d&oumlneminde artmış olduğuna ilişkin bilimsel sonu&ccedil ise s&oumlzde bilimselmiş!

Hayrettin Karaman bu &ldquos&oumlzde&rdquo bilimsel iddiaların karşısına, hepsi birer &ldquobilimsel hakikat&rdquo olan kendi karşı arg&uumlmanlarıyla &ccedilıkmış ve hepsini teker teker &ccedil&uumlr&uumltm&uumlş!

Karaman&rsquoa g&oumlre, zaten 1970&rsquolere kadar kimse Ramazan&rsquoda a&ccedilık&ccedila i&ccedilki i&ccedilemez ya da yemek yiyemezmiş ki taciz edilebilsin.
&nbsp&ldquoBaskı altında tutulan m&uumltedeyyin kitleler&rdquo efsanesinin sonunu getirmek i&ccedilin sadece bu c&uumlmle bile yeter ama devam edelim.
&ldquoİki kesimin bir arada huzur i&ccedilinde yaşamaları tecr&uumlbesinin bir par&ccedilası olarak sınırlı yerlerde i&ccedilki servisi yapılmaması&rdquonı &quoti&ccedilki yasağı&quot diye ifade etmek insafsızlıkmış ve b&oumlyle bir yasaktan bahsedenler beraber yaşamayı değil ayrı yaşamayı istiyor olmalılarmış.

Liberaller muhafazak&acircrlara hi&ccedil olmazsa &ldquoya sev ya terk et&rdquo demenin kibar bir şekilde ifade edilebilmesini &oumlğretmişler, yoksa bir yasağı dahi &ldquobirlikte yaşama&rdquo gibi buram buram liberalizm kokan bir şekilde meşrulaştırmak s&oumlz konusu olabilir miydi?

Cuma namazlarına, umrelere gidenlerin sayısının artması ve selam&uumlnaleyk&uumlm demenin yaygınlaşmasından da rahatsız olmak gerekmiyormuş, b&oumlyle bir rahatsızlık tek tip insan &oumlzleminin bir ifadesiymiş ve bu artış ekonomik ve demokratik imk&acircnların artması ile ilgiliymiş.

Tek tip insan &oumlzlemi, demokratik imk&acircnların artması... Liberalizmin hanesine başarı olarak kaydedelim sahiden de &ldquomuhafazak&acircr demokrasi&rdquonin ortaya &ccedilıkışını hi&ccedil olmazsa artık doğrudan &ldquoM&uumlsl&uumlman mahallesinde salyangoz satamazsınız&rdquo demiyorlar, demokrasi, hukuk, &ccedilokk&uumllt&uumlrl&uumll&uumlk gibi s&uumls kavramlar var ellerinde.

Bu &uumllkede toplumsal alanda dindar kitlelere y&oumlnelik bir baskı hi&ccedil ama hi&ccedil olmadı, siyasal alanda ise planlı programlı bir baskı rejimi, Kemalist inkıl&acircbın ateşli birka&ccedil senesini saymazsak, hi&ccedilbir zaman tesis edilmedi. Oysa oru&ccedil tutmadığı i&ccedilin &oumlld&uumlr&uumllen &uumlniversite &oumlğrencileri, iftar saatinden &oumlnce sigara i&ccediltiği i&ccedilin d&oumlv&uumllen insanlar, giydiği eteğin boyu beğenilmediği i&ccedilin fahişelik damgası vurulan kadınları hepimiz biliyoruz.

Hayrettin Karaman&rsquoı rahatsız eden ise bunun artık&nbspa&ccedilık bir ger&ccedileklik haline gelmiş olmasıdır.

Kendisine bi&ccedililen ılımlı İslam payesini kabul etmeye hazırlanan bir devlet ve hızla cemaatlerin kontrol&uumlne giren, hızla dincileşen ve muhafazak&acircrlaşan bir toplum. Genel manzara bu iken &ldquoDindar S&uumlnnilerin Baskısı Efsanesi&rdquo isimli bir yazı yazmak, aslında &ldquobaskı altında tutulan m&uumltedeyyin kitleler efsanesinin &ccedil&oumlkme olasılığından duyulan rahatsızlıkla ilgilidir.

Lakin unutmamak gerekir, efsanelerin &ccedil&oumlkmesi i&ccedilin &ccedil&oumlkertmeyi ama&ccedillayan birilerinin olması gerekir. Yalnızca bunu değil, T&uumlrk sağının b&uumlt&uumln efsanelerini &ccedil&oumlkertmeye ilişkin bir entelekt&uumlel şiddet g&uumlndemimizde olmak durumundadır.

F.Y
&nbsp