Gökhan Özgün’e

Kriz, krizin etkileri ve olası sonuçlarıyla ilgili yorumlar, değerlendirmeler gazete sayfalarında, TV yorumlarında havada uçuşuyor. Herkes, kendi meşrebince kriz değerlendirmeleri yapıyor.

Papa 16. Benediktus da işin içine girmiş. O da kendi cephesinden değerlendiriyor: "Küresel kriz, ilahi ikazdır." Krizde konut kredilerinin etkisi düşünüldüğünde, ulemanın sözünü ettiği, "binanın ve zinanın artması kıyamet işaretidir." vecizesiyle benzer bir şey söylüyor Papa: "İlahi ikaz"
IMF Başkanı Dominique Strauss Kahan, dünyanın ve sistemin çöküşe gittiğini haber veriyor G-7'ler zirvesinde.

Başbakan Erdoğan, kulakları tıkalı, gözleri kapalı, kriz bizi etkilemez tezini ısrarla savunuyor. Hatta burada da durmuyor, Türkiye, krizin yarattığı fırsatlardan yaralanacaktır, diyerek hem kendine hem kitlesine gaz vermeye çalışıyor.

Başta Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan olmak üzere, Cumhurbaşkanı, bakanlar, ülke ekonomisinde krizin yaratacağı risklerin büyüklüğünden söz ediyor.

Ama kimse ne yapacağını bilemiyor, sistem genel olarak bir öngörüsüzlük hali yaşıyor. Kapitalizmin ideologları şaşkın. Tam bir akıl tutulması hali.

Bizim gazetelerin malum köşe yazarları da krizi kendilerince değerlendiriyorlar köşelerinde. Kimi, yastık altı paralarına ve Arap sermayesine umut bağlamış, Yeni Şafak, Zaman vb. bu umudu şırınga ediyor. Kimileri de, Taha Akyol gibi, kendi bulundukları konumdan Marks'ı yeniden keşfediyor.

Taraf'tan Gökhan Görmüş de bugünkü yazısında, AKP karşıtlığı karşısında kendinin ve kendi gibilerin durumunu anlatmış krizle birlikte. Önce AKP karşıtlığına vurmuş. Yazının Başlığı:

"Bir varmış,

Bir yokmuş"

Anlatmaya başlamış G. Özgün:

"Türk muhalefet geleneğinin bir vazgeçilmezi var. Olmazsa olmazı. O da küçümsemek, hor görmek. Bütün cüssesi ve karmaşıklığıyla karşınızda duranı, görmezden gelmek." Kastedilen cüssesinden anlaşılıyor. Devamında, AKP'nin yıllarca uğraşıp iktidar olduğunu ve yenilik rüzgarını arkasına aldığını yazıyor. AKP'nin, büyük ölçüde dış dinamiklerin ürünü olduğunu, emperyalizm tarafından Türkiye'ye servis edildiğini bilmiyorsanız masalın bu bölümüne inanırsınız. AKP'nin yıllarca uğraşıp iktidar olması inandırıcı mı sizce?..

Gökhan Özgün, AKP'nin başarısını, takiyeciliğe, din istimrarcılığına, seçmene rüşvet ve seçim yolsuzluğuna, ekonomik göstergelerde yaptığı hilelere bağlayanlara da kızıyor. Sonra, bu konudaki düşüncelerini genelin içerisine sokarak serzenişte bulunuyor: "Birileri de çıkıyor diyor ki, takiye yapmıyorlar, seçmene rüşvet vererek kazanmıyorlar, oylar hileli değil, ekonomik göstergeleri çarpıtmıyorlar. Ve meşruiyet sorunları falan da yok."

Sonra serzenişe geçiyor: "Bu kadarını söylemek en büyük AKP destekçisi olmanıza yetiyor da artıyor bile."

AKP karşıtlığının yalnızca bunlarla sınırlanması düşünülemez. AKP'nin başarısının bir dizi başka nedeni de var elbette. En başta da emperyalizmin "yürü ya kulum" demesi belirleyicidir bu başarıda. Ama AKP başarısında yukarıda sayılanların etkisi olmadığını söylemek ve AKP'nin ve politikalarının meşruiyetini savunmak için kör olmak ya da "ince hesapların" içinde olmak gerekir.

Bu, AKP destekçiliği değil de nedir?..

Körü körüne Avrupa ve Batı hayranlığı ile suçlanmak da dokunmuş G. Özgün'e.
"Globalleşme, diyorsunuz, Türkiye'nin hem siyasi hem de ekonomik olarak sınıf atlaması için bir fırsat olabilir. Bu sefer de hata ediyorsunuz. ... Çünkü globalleşme ve neo liberalizm, bütün milletleri ve onların işçi sınıflarını istisnasız fakirleştiren, sefilleştiren bir canavar." Ülkenin, işçi sınıfının hali ortada ama G. Özgün başka sevdalarda. Bunun böyle olmadığını, globalleşmenin ve neo liberalizm Norveç için değil ama Türkiye için büyük fırsatlar yarattığını anlatıyor. Bunları söyleyen Gökhan Özgün'ün Taraf Gazetesi'nin silik bir köşe yazarı olmak yerine, neden başbakanlık danışmanlığına atanmadığını anlamak mümkün değil.

"Derken kriz geliyor, bunu da globalizmin ve hatta kapitalizmin çöküşü olarak yorumlamanız gerekiyor...

Bu krizden globalleşme güçlenerek çıkacak dediğiniz zaman, koşulsuz şartsız globalleşme destekçisi oluyorsunuz."

Bu krizi, sistemin çöküşü ve bir felaket olarak algılayan onlarca siyasetçi ve iktisatçının söyledikleri malum. Küreselleşmenin, neo liberalizmin ideologları da bunu böyle algılıyor. Ama Başbakan Erdoğan'la Gökhan Özgün aksini düşünüyorlar. Onlara göre sistem kendini tahkim ederek ve güçlenerek çıkacak bu krizden. Doğal olarak topluma da, krizin nimetlerini beklemeyi öneriyorlar... Hele Türkiye, sotada bekleyip krizin yarattığı nimetlerden yararlanarak hem ekonomik hem de siyasal olarak sınıf atlayabilir.

"Bir varmış, bir yokmuş" diye başlayıp bu masalı, Tofaş'ta, Otosan'da, tekstil sektöründe ve diğerlerinde ücretsiz izne çıkarılan, işten çıkarılıp kapı önüne konulan işçilere anlatın, alacağınız cevabı da hazmedin ama...