Geleceğin Tarihçilerine...

Ergenekon artık bir davanın adı olmaktan çıkmış, bugünkü Türkiye'yi anlatan anahtar sözcük haline gelmiş durumda.

Geleceğin tarihçileri, bugünkü Türkiye'yi analiz etmek istediklerinde sürekli olarak bu sözcüğün etrafında dolanacaklar. Sözcüğün işaret ettiği politik konjonktürü, farklı siyasal özneler açısından taşıdığı farklı anlamları, hegemonya savaşlarındaki yerini, ideolojik yükünü ve siyasi bağlamını tarihsel ve maddeci bir bakış açısıyla ortaya koymaksızın günümüz Türkiye'sini anlamak ve anlatmak mümkün olmayacak.

Örneğin, kıstırıldığı evde teslim olmamayı seçerek yaşamını yitiren bir devrimcinin adının nasıl olup da kontrgerilla ile birlikte anılabildiğini ve böylesi bir akıl yitimine nasıl varıldığını anlamak için Ergenekon sözcüğüne başvurulacak.

Ergenekon'un nasıl olup da solun hem geçmişine hem de bugününe yönelik bir itibarsızlaştırma projesine dönüştüğü ortaya konulmadan bugünkü Türkiye anlaşılmayacak.

Türkiye'yi anlamak için, Denizleri ve Mahirleri darbeci ilan edenlerle, Orhan Yılmazkaya'yı ETÖ mensubu ilan edenlerin aynı şebekenin unsurları ve liberal-muhafazakâr diktatörlüğün organik aydınları olduğu gerçeğine ulaşılacak.

Yetmeyecek, 1980 öncesi Türkiye devrimci/sosyalist hareketini darbe peşinde koşan İttihatçı/kemalist artıkları olarak ilan edenlerin, günümüzde de aynı şeyi yapmaya devam ettiklerini ve örneğin "Ergenekoncu TKP" ibaresini kullanabildiklerini bilmek gerekecek. Üstelik bu ibareyi kullananlardan birinin dinci faşist Vakit gazetesi ötekinin ise Roni Margulies olduğunu da akılda tutmak gerekecek.

Örneğin, Türkiye'nin Afganistan'a muharip güç göndermesinin gündemde olduğu bir süreçte, El Kaide bağlantılı İslamcı örgütlere yönelik bir operasyona girişildiğini anlamak için de, o anahtar sözcüğe, Ergenekon'a başvurulacak.

Operasyon düzenlenen örgütlerin Ergenekon müdahili cemaatin rakipleri olduğunu bilmeksizin Türkiye anlaşılmayacak. Vasat'ın ve Hizbullah'ın Güneydoğu'da cemaatin en büyük rakipleri olduğunu ve üstelik anti-Amerikancı bir söylemi dillendirdiklerini mutlaka bilmek gerekecek. Yetmeyecek, bu operasyonun Emniyet tarafından Genelkurmay Başkanı'nın şaşalı basın toplantısına denk getirilmesinin bir tesadüf olup olmadığı da sorgulanacak.

Örneğin, her devrin iktidarı merkez sağın kadim partilerinden DP'deki liderlik yarışını anlamak için bile Ergenekon sözcüğüne başvurulacak.

Demirel-Cindoruk ikilisinin Ergenekon davasındaki konumlanışları bilinmeden, Cindoruk'un DP genel başkanlığına adaylığının cemaat tarafından neden böylesine dert edildiği ve bu başkanlığın engellenmesi için neden her türlü oyuna başvurulduğu anlaşılmayacak.

Ergenekon sözcüğüne başvurmaksızın Kürt sorununu da anlamak mümkün olmayacak. ABD, AKP ve Barzani ile birlikte Kürt hareketini tasfiye etmeye çalışan cemaatin PKK'yı Ergenekon'un uzantısı ilan etmesine mukabil, PKK'nın cemaati ideolojik ve politik olarak düşman addetmesi ancak bu şekilde anlaşılabilecek. Karayılan'ın kendilerini "laik" bir örgüt olarak tarif etmesi de, kendilerinin olmadığı bir coğrafyanın gericiliğin merkezi haline geleceğini söylemesi de Ergenekon bağlamına yerleştirilmediği sürece anlaşılamayacak.

Örneğin, yeni Anayasa tartışmaları da Ergenekon'a başvurmaksızın anlaşılamayacak. Yeni anayasa yazma sürecinde cemaatin rolünü anlamak için, AKP'nin anayasa taslağını hazırlattığı bir akademisyenin, dışarıdan polis akademisinin başına atanmış olduğunu ve "F tipi" teriminin siyasi mahkûmların konulduğu cezaevini tarif etmenin dışındaki anlamını da bilmek gerekecek.

Geleceğin tarihçilerine not düşmüş olmak adına belirtelim o halde

Ergenekon bir hegemonya projesidir. Ve bu hegemonya projesi solcuları, Kürtleri ve Kemalistleri kendi hegemonik diline eklemleyemediği ölçüde tasfiye etmeyi amaçlamaktadır. Projenin muteber gördüğü solcu, Nabi Yağcı Kürt, Mehmet Metiner, kemalist ise Yaşar Büyükanıt isimlerinde temsil edilmektedir. Gerisi düşmandır ve siyasi denklemin dışına çıkarılmalıdır.

Bir hegemonya projesi tarihi yeniden yazmakla yükümlüdür. Ergenekon projesinde tarih, sağın mazlumluğu, solun ise zalimliği üzerine yazılmaktadır. Mazlum mütedeyyin kitleler ve onlara husumet besleyen darbeci solcular, bu tarih yazımının kurgusal özneleridirler.

Ergenekon basitçe bir dava adı değil, Türkiye'nin emperyalist projelere uygun bir şekilde dönüştürülmesi sürecinin adıdır. Türkiye Ergenekon sürecindedir ve dönüştürülmektedir.

Ergenekon yeni anayasaya ve yeni Türkiye'ye giden yolun adıdır. Yeni anayasa ilan edilene ve ikinci cumhuriyet kurulana kadar bu yolda yürünecektir.

Gelecekten bugüne bakan tarihçi, tarihsel maddeci olduğu ölçüde Ergenekon'u, Türkiye egemen sınıflarının emperyalizmle bağlantıları üzerinden okuyacak ve öyle analiz edecektir.

Bugünden geleceğe bakan solcunun yapması gereken de budur, onun bakışının da tarihsel ve maddeci olduğu ölçüde, geleceğin tarihçisinden bir farkı olmayacaktır.

Fatih YAŞLI