Civaoğlu-Özkök-Ilıcak hattından, içkiye…

Nazlı Hanım'a, "modern muhafazakarlığın postmodern barometresi" diyebilir miyiz?

Diyebiliriz, diyebiliriz.

Hem "muhafazakar kesim"in hangi noktaya kadar basıncı yükseltebileceğinin/baskı uygulayabileceğinin, hem de "modern kesim"in hangi basınca ne kadar direnebileceğinin göstergesi gibi kendisi.

"Ayar verileceği" zaman da orada, "yeter biraz toparlanalım" deneceği zaman da. Muhatapları tarafından ciddiye alındıkça, daha da bir havalanmakta...

Yandaş medyanın en büyük ve yeni yayın organının, en muhafazakar ve lakin başı açık modern görünümlü kadın yazarı Nazlı Hanım, "yumuşak konular"da ufaktan eleştiriler geliştirdikçe, Doğan medyasının ünlü köşecileri de, "bakın gördünüz mü, biz de bunu diyorduk işte" havasında onu kendi köşelerine misafir etmekte.

Zaten Sabah Gazetesi de, Çalık Grubu'na geçmesi ve "yandaş medya" haline gelmesiyle birlikte yaşadığı okur kaybını telafi etme derdinde ve bir tür yazı işleri stratejisi olarak "manşete üçüncü sayfa haberleri çıkaralım, yandaşlığı biraz daha örtük ikinci-üçüncü haberlerde yapalım, hatta arada AKP'nin bazı uygulamalarını eleştiren laflar da katalım" anlayışını dener vaziyette.

Örneğin, geçtiğimiz hafta Nazlı Hanım Bodrum'daydı, "çevrecinin daniskası" lafzının Bodrum'un yitip gitmekte olan güzelliği düşünüldüğünde havada kaldığını yazdı. Doğan medyası da atladı, "hah biz de onu diyorduk, bakın balık çiftliklerine, 'premium' turist getiren marina turizmi de geriliyor, yatlar Türkiye'den Yunanistan'a kaçıyor..." (Yok, yok, "premium kesim"e yat yetiştirmek için Tuzla'da hangi koşulların dayatıldığından, kaç emekçinin öldürüldüğünden söz edilmiyor).

Bu hafta da, basınçölçer Nazlı Hanım, "içki yasağını abartmayalım, Modalılar iskelelerinde içebilirler, bizim zaten bir sürü yasaklı bölgemiz var, niye geriyoruz ki" mealli bir şeyler yazınca, Civaoğlu ve Özkök birlikte atladılar oltaya.

Balıkla da güzel gidiyor meret aslında.

Şöyle bir de, kimsenin "içkiye takmadığı" bir dönem yaşansa. Yani muhafazakarlar kafalarını içkiye takmasa, modernler de muhafazakarların içkiye takıp takmamasına takmaz o zaman. Varsın, giderek daralsın içki içilebilen alan..

Bir de Özkök'ün bulduğu "çare" var özelleştirme. Tesisleri belediye alacağına - icabında aldıktan da sonra - özel işletmeye devretsin, o ister içki versin, ister vermesin. Özelleştirildikten sonra, kimseler içkiye takıvermesin.

Takmayın hakikaten.

Peki, Nazlı Hanım'a "modern muhafazakarlığın postmodern takometresi" diyebilir miyiz?

Diyebiliriz, diyebiliriz.

Gericiliğin hangi vitese takıp, hangi hızla halkın üzerine geldiğinin görünmemesi için, özelleştirmelerle nasıl iç içe geçtiğinin anlaşılmaması için, bizzat AKP ve Doğan medyası işbirliğiyle Avrupai hız limitlerine uygun olarak "ayarlanmış" bir takometre.

Hadi, şerefe...

İ.K.

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ampArticleID=985717&ampAuthorID=64&ampDate=02.09.2008&ampb=Zorbalik%20modasi%20Modada...&ampa=Guneri%20Civaoglu&ampver=59 Güneri Civaoğlu, "Zorbalık modası Moda'da...", Milliyet, 2 Eylül 2008

ve

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9798283.asp?yazarid=10&ampgid=61&ampsz=6029,

Ertuğrul Özkök, "İçkiye Takan Kimmiş Bakalım", Hürriyet, 2 Eylül 2008