Birinci Yaşına Giren Taraf’a...

Taraf yayınlanmaya başlayalı tam bir yıl olmuş, gazete, maddi sıkıntılar içerisinde olsa da, birinci yaşını kutluyormuş.

Çıkacağına ilişkin ilk duyumların alındığı günlerde adının "ikinci cumhuriyet" olacağı söyleniyordu olmalıydı da belki, böylelikle her şey yerli yerine oturur, ikinci cumhuriyetçiliğin yayın organı da ismiyle müsemma olurdu.

Nedendir bilmesek de Taraf adını seçti gazeteyi çıkaranlar. Bu adın, 1990'lı yıllarda çıkan ve Sivas Katliamı'ndan "şanlı Sivas kıyamı" diye bahseden, sloganı ise "taraf olmayan bertaraf olur" olan, İBDA-C'nin dergisiyle aynı adı taşıdığından haberdarlar mıydı bilinmez ama "taraf olma"yı seçmişlerdi bir kere.

Konjonktürel olarak mükemmel bir zamanlamaydı Taraf'ın çıkışı. Zamanın ruhu bir dönüşüme işaret ediyordu, 27 Nisan muhtırası atlatılmış, AKP'nin ikinci iktidar dönemi başlamış, Ergenekon'da ilk gözaltılar gerçekleşmiş, Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilmiş, anayasa değişikliği hazırlıkları başlamıştı.

Yeni Şafak'la, Zaman'la, Star'la bir yere kadardı bu işler. Böyle soldan soldan gelecek, demokrasi diyecek, özgürlük diyecek, insan hakları diyecek, statükoya, derin devlete, Kemalizm'e, darbeye dur diyecek bir gazeteye ihtiyaç vardı. Muhafazakârların referans göstereceği, "bakın biz demiyoruz solcular da böyle söylüyor" diyeceği, Türkiye'nin dönüştürülmesi operasyonuna solu da taşeron olarak dâhil edecek, zihin bulanıklığı yaratacak, liberal-muhafazakâr ittifakın ideolojik aygıtı olacak ve liberal-muhafazakar diktatörlüğün inşasını meşrulaştıracak bir gazeteye ihtiyaç vardı.

Dedik ya, zamanın ruhu Taraf'ın tarafındaydı.

Yasemin Çongar Washington'dan çağırıldı, aşk romanlarının büyük yazarı Ahmet Altan şövalye giysilerini kuşandı ve Taraf sahiden de görkemli bir şekilde daldı cenk meydanına.

Doğrusunu söylemek gerekirse hiç de fena değildi kadrosu: Türk liberalizminin ve muhafazakârlığının (hani Ermenileri ve Rumları göndermesek ulus-devlet olamazdık diyen o muhafazakârlığın) azınlık kontenjanından Etyen Mahçupyan, Fethullah'ın polis kontenjanından Önder Aytaç ve Emre Uslu, eski Maocu kontenjanından Halil Berktay, Birikim kontenjanından Murat Belge, reklamcılık kontenjanından Yıldıray Oğur ( ki kendisi genç bir sivildir aynı zamanda) ve Gökhan Özgün, cehalet ve patavatsızlık kontenjanından ise Rasim Ozan Kütahyalı'dan müteşekkil bir kadro çıktı ortaya bu bir yıl içerisinde.

Alkım Yayınları günlük bir gazeteyi finanse edecek parayı nereden bulmuştu, daha önce çalıştıkları gazetede bol sıfırlı maaşlar alan isimler gazeteye nasıl transfer edilmişti, gazete Zaman'ın mı yoksa Çalık Grubu'nun mu matbaalarında basılıyordu, istihbarat kokan haberler kendilerine bir yerlerden mi transfer ediliyordu, bunların bir önemi yoktu. Taraf demokrattı, Taraf solcuydu, Taraf muhalifti. Bu algı çarpıklığının farkına, Mülkiye'nin koridorlarında solculara ait bir panoya gazetenin ilk sayfasının asılmış olduğunu gördüğümde vardım.
Taraf'ın en büyük başarısı bu oldu belki de: kökleri daha eskide olsa da bir "Taraf gazetesi solculuğu" çıktı ortaya şu son bir yılda.
Emperyalizmle ya da neoliberal sömürüyle bir derdi olmayan, "tam bağımsızlık tam barbarlıktır" diyebilen, Deniz Gezmiş'ten ittihatçı, Mahir Çayan'dan darbeci diye bahsedebilen, Türkiye solunun tarihine küfreden, türbandan bir özgürlük simgesi çıkarabilen, ulusalcılığa saldırıyormuş gibi yapıp aslında sosyalizme saldıran, Kürt sorununda Barzanici çözümü dayatan, AKP'den ve Erdoğan'dan bir demokrasi kahramanı çıkaran, statüko isimli o ne idüğü belirsiz şeye karşı çıkarken kapitalist tahakküme dair söyleyecek tek sözü olmayan, Irak ve Afganistan işgallerine itirazı bulunmayan, TSK'yla bir derdi varmış gibi görünse de, TSK'nın NATO üyeliğiyle ya da Afganistan'daki işgal güçlerinin komutasını yürütüyor oluşuyla bir derdi olmayan, Ergenekon Operasyonu'nu derin devletin tasfiyesi diye yutturmaya çalışan bir solculuk çıkarmayı başardı Taraf şu son bir yılda.

Bakmayın siz şimdi, Türk milliyetçi-muhafazakârlığının yüzündeki demokrat maskesi çıktığı için batmaya terk edilmiş gibi göründüklerine, attıkları "batıyoruz" çığlıklarına aldırış etmeyin. AKP ile TSK'nın Dolmabahçe'den Ergenekon'a uzanan mutabakat sürecinde, şimdilerde kimsenin kendilerine ihtiyacı olmamasından kaynaklanıyor bu boynu bükük bırakılışları.

AKP'nin kapatılması sürecinde, darbeye karşı 70 milyon adım atacak olanların, bir Turuncu Devrim tezgâhlayanların oyun planlarında önemli bir rol biçilmişti kendilerine demokrasi güçleri birleşecek, AKP'nin kapatılmasını engelleyecek, yeni bir anayasa yapacak, ikinci cumhuriyeti ilan edeceklerdi.

Oysa Ergenekon Mutabakatı'ndan 29 Mart mutabakatına yol gidiyor şimdilerde. Güneydoğu'da AKP'nin Gülen Cemaati'nin de desteğiyle belediyeleri ele geçirmesi, DTP-PKK çizgisinin tasfiyesi ve Barzani çözümünün devreye sokulması var bu mutabakatın temelinde ve burada Taraf'ınki gibi bir liberal çıkıntılığa -en azından şimdilik- yer yok. "Peygamber ocağı" ve "Türk Milleti'nin gözbebeği" niteliklerini haiz bir kurumun yıpratılmasına elbette izin verilmeyecek bu süreçte ve Taraf'a en fazla Ergenekon duruşması üzerinden paparazzilik yapmak düşecek en azından yerel seçimlere kadar.

Liberal-muhafazakâr ittifakın yayın organının birinci sene-i devriyesini idrak ediyoruz şu günlerde ve düşünmeden edemiyoruz "ya biz olmasaydık" diye. Ya biz olmasaydık, ya Türkiye solunun liberal "akıl tutulması"na uğramaktan kendini sakınabilen unsurları olarak Taraf gazetesi solculuğunun hükmünü ilan etmesine izin verseydik, ya ekleniverseydik bir yerlerinden o büyük uzlaşmaya?

İnanın, bugün daha büyük bir coşkuyla kutluyor olurlardı doğum günlerini biz olmasaydık, bizi biz yapan değerlere sahip çıkmasaydık, kuyruklarına takılıp demokratçılık oynuyor olsaydık.

İnanın, birinci doğum günlerinde içlerinde bir burukluk varsa, ağızlarında kekremsi bir tat, suratlarında belli belirsiz bir ekşime varsa, bizdendir, bizim sayemizdedir, inanın!

F.Y