Ali H. Aslan'a

Bu Pazartesi sabah sabah dokunacağımız köşe yazarı Zaman'dan Ali Aslan. Bir hafta sonra yine onunlayız.

Ali Aslan'ın köşe yazısı ABD'den "darbecilere" verilmiş olan mesajlara ayrılmış. Yazısının başlığı da "ABD'den darbecilere yeni(lenen) mesajlar". Aslan'ın Vaşington'dan yazdığını ve ABD'de girmediği deliğin kalmadığını unutmayalım.

Aslan, "Bush yönetimi[nin], en nihayet Türkiye'deki tehlikeli anti-demokratik eğilimleri giderek daha fazla ciddiye almaya başladı[ğını]" yazıyor.

Bush'un, Rice'ın ve Matt Bryza'nın çeşitli kurumlarda ve toplantılarda yaptıkları konuşmalara değiniyor Aslan ve ABD yönetiminin "e-muhtıra" döneminde göstermesi gereken (yani göstermediği) tepkiyi yavaş yavaş göstermeye başladığını savunuyor.

Aslan'a göre ABD yönetimi Türk demokrasisini savunmak için devrede!

"Biz Türkiye'nin AB üyesi olması gereğine kuvvetle inanıyoruz ve Türkiye'nin demokratik ve serbest piyasa reformlarına ilişkin yaptıklarından ve AB arzusunu gerçekleştirme çalışmalarından memnunuz" diyen Bush, "düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi'nin (CFR) 19 Haziran'daki toplantısında 'Türkiye'de demokrasiyi kaybetmemek için ne yapabiliriz?' mealindeki soruya" cevap verirken "Türkiye'de laik demokrasi önemlidir, ama dindar insanların ülkenin bir parçası olması da önemli... Türkiye'de reform için, demokrasi için, laik demokrasi için sesimizi yükseltmeye devam etmeliyiz" diyen bir Rice yeterince kuvvetli kanıtlar sunmuyor mu?
Ya "yönetimin Türkiye konularındaki en yetkin sözcülerinden Avrupa ve Avrasya'dan sorumlu Müsteşar Yardımcısı Matt Bryza"ya ne demeli.

"Bryza, düşünce kuruluşu Washington Enstitüsü'nde (WINEP) geçen salı yaptığı konuşmada, Türkiye'de AB ve reform sürecinin Amerikan çıkarları için önemini vurgulamakla kalmayıp, Bush yönetiminin kapatma davasına ilişkin eğilimini de ilk kez net bir dille ifade etti: "Bir siyasi tartışmanın sonucunun parti yasaklamayla belirlenmesi talihsizlik olur." Bryza'nın, ABD'li yetkililerin hazırladıkları konuşma metinlerinde kapatma davasına değinmeyip soru sorulmasını bekleme pratiğini bozması da gözden kaçmadı."

Evet, Ali Aslan Vaşington'da boşuna zaman geçirmiyor. ABD yönetiminin "darbecilere" karşı AKP'yi tuttuğunu, hatta "tutmaya başladığını" delik kulağı ve her deliğe giren gözleri ile ortaya koyuveriyor. Belli ki bu çok önemli.

"Amerikan yönetimi, kapatma davasını ve diğer anti-demokratik gelişmeleri 'biz bu işe hiç bulaşmayalım', 'tarafsız kalalım', 'bekleyip görelim' mantığıyla takip etme lüksü bulunmadığını sonunda idrak etmişe benziyor."

Öte yandan Aslan, rakiplerini de görmekten kaçınmıyor. ABD yönetimindeki bu son tavırların rahatsız etmiş olabileceği isimleri de not etmeyi ihmal etmiyor.

"Ama Washington'da, Türkiye'de demokrasiye giderek daha fazla vurgu yapma görüşünün galebe çalmaya başladığı gözleniyor." (Bu arada vurgulamadan geçmeyelim. ABD'nin açıkça konuyla ilgili "ağırlık koyması" sözkonusu değil. Aslan, politika yapıyor ve kendi adına abartılmış bir iyimserlk gösteriyor. ABD, kapatma davasından yarar sağlayarak Türkiye siyasetindeki tüm tarafları daha fazla kendisine tabi hale getirmenin ötesinde kesin ve net bir AKP'ciliğe yönelmiyor. Hiçbir zaman da yönelmeyecektir. AKP'nin ABD'ci olması istenen bir şeydir elbette ama bunun için ABD yönetiminin AKP'ci olmaya zorlanacağını düşünmek pek büyük bir saflık oluyor. Aslan'ın yazısına konu olan paslaşmaları ise daha çok ABD yönetiminin AKP'nin başını okşaması olarak yorumlayabiliriz.)

Ali Aslan'ın yazısının ve ABD yönetiminin Türkiye konusundaki tavırlarını değerlendirmesinin basit bir "dış politika izleme" çalışması anlamına geldiğini düşünenler olabilir. Oysa Türkiye siyasetinde farklı kanatlarda hüküm süren oldukça utandırıcı bir eğilimin uzantısı bu değerlendirmeler.
"Hem Rice'ın hem Bryza'nın AB süreci olmaksızın Türkiye'nin reform sürecine kendi iç dinamikleriyle devam edemeyeceği yolunda görüşler seslendirmeleri de tesadüf değil. Yani Amerikalılar, Kopenhag Kriterleri olmazsa Ankara kriterleriyle reformlara devam edilebileceğine -haklı olarak- inanmıyor."

Yani Ali Aslan, AKP kapatma davası çerçevesinde sürmekte olan çatışmada ABD'nin tavrını değerlendirme gibi bir "mesleki" konumun ötesinde bir konuma sahip. Aslan, Türkiye'nin iç dinamiklerinin kesmeyeceğini, ABD'nin Türkiye'yi kendi haline bırakmaması gerektiğini düşünüyor ve dile getiriyor.

"Sonunda Amerikan yönetimi de darbecilere karşı sesini çıkardı" değil Aslan'ın söylediği. Özetle Aslan ABD yönetiminin sürece daha aktif olarak müdahale etmesi gerektiğini, zira Türkiye'nin kendi başına bırakıldığında pek hayırlı olmayan yerlere gideceğini düşünüyor.

Oldukça utanç verici bir başka pasaj da yazının sonunda kalıyor:

"ABD'nin düşmanlarına karşı 'önleyici saldırı' doktrininin makuliyeti ve hakkaniyeti tartışılır. Ama dostlarının hayati hatalarına karşı bazı 'önleyici' mekanizmaları devreye sokmasına itirazımız olamaz. Bunlardan biri, sesini şeksiz şüphesiz demokrasi lehinde yükseltmektir. Diğeri de, özel resmî görüşmelerde ilgililere de aynı mesajı daha da açık bir dille ifade etmektir. Özellikle ABD'nin Ankara büyükelçiliğine bu konuda çok iş düşüyor. Ve bir şeyler yapıldığı da kulağıma geliyor."
İşte haber! Ali Aslan'ın kulağına gelmiş olan gelişme: ABD'nin Ankara Büyükelçiliği "özel resmi görüşmelerde" konunun ilgililerine "mesajlar vermeye başlamış."

4 Temmuz'a ne kaldı şurada, kutlamalara katılmak için bir neden daha!

ABD yönetiminin de işi zor gerçekten. Bu kadar çok akıl hocası varken ve hepsi birden Türkiye ile ilgili ne yapmaları gerektiğini Amerikalılara öğretmeye çalışırken...

Şimdi bir de CHP'nin Vaşington bürosu çıktı. Üstelik DTP'ninki de yolda.

Yazık adamlara...

N.K

Ali H. Aslan, "ABD'den darbecilere yeni(lenen) mesajlar", Zaman, 30 Haziran 2008
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazarno=1027