Akşam'dan Serdar Akinan'a

"4 Ağustos 1992'de Gürcistan Abhazya'yı işgal etmişti.
Birkaç hafta sonra Soçi'den kalkan küçük bir tekne ile bir gece yarısı karartma altındaki Gudauta şehrine çıkmıştım.
Teknede birkaç Türk gazeteci ve Adapazarı'ndan işgale karşı direnişe omuz vermeye gelen Abhaz gençler vardı.
Gürcülerin işgaline karşı Çeçenistan'dan desteğe gelen grubun başında Şamil Basayev vardı.
Çeçen direnişinin efsane ismi ve yüze yakın savaşçısıyla aynı otelde kaldık.
Bir gece sabaha kadar sohbet etmiştik... Ruslara karşı Kuzey Kafkasya'daki direnişi nasıl sürdüreceklerini ve Kafkas halklarının bağımsızlık mücadelesini uzun uzun anlatmıştı.
"Sırada Adige'ler, Ubıh'lar, Vaynah'lar, Lezgi'ler, Avar'lar, Lak'lar, Dargin'ler var..." demişti.
Duvar çökmüş, Rus baskısı altında yaşayan Kafkas halkları bir özgürlük ateşi içinde yanıyordu."

Serdar Akinan böyle başlıyor yazısına.

Bu başlangıç insanı acı acı gülümsetiyor.

1992!

Bir süredir biz de bu tarihi çok tekrarlıyoruz. Hilmi Özkök'ün "Türkiye için karabasan o zaman başladı" dediği tarih. Sovyetlerin çözülüşünün bir anlamda tamamına erdiği, emperyalist merkezlerden "planlarınızı yeni bir dünyaya göre yapmaya başlayın" sinyallerinin geldiği dönem.
Küçük oyuncuların, mahalle maçında fırsat bulup maça girmiş ufak çocuklar gibi yırtındıkları, "gün bizim günümüz, şimdi kendimizi gösterme zamanı" havasında türlü oyunlara kalkıştığı dönem.

Türkiye gibi orta boy "bölgesel aktör"lerinse, "şimdi büyüme zamanı" iyimserliği ile "asıl şimdi ayvayı yedik" arasında gidip geldiği dönem.

Son aylarda, kaygılı kemalistlerin yakından izledikleri, "tasfiye süreci" ile ilgili zaman zaman anlamlı yazılar yazan bir milliyetçi Akinan.

Bu yazısı da önemli. Çünkü milliyetçiliğin cumhuriyetin sürüklendiği emperyalist siyaset batağından uzak duramayışının da bir örneği.

"Bugün işin geldiği noktaya bakar mısınız? Rusya ile Gürcistan Güney Osetya üzerinden bir savaşa tutuştu.
Rusların Gürcülerle savaşa ilk olarak Çeçenleri sürdüğünü okudum. Bir de fotoğraf gördüm... Bir tankın üzerinde sağ yumruğunu sıkıp fotoğraf makinelerine poz veren Çeçen savaşçılar.
O sıkılı yumruk Abhazya'da 16 yıl önce yanan özgürlük savaşının Ruslara karşı sembolüydü.
Şimdi kime ve neye karşı bu savaş veriliyor?
Gürcüler Osetlere, Abhaz'lar Çeçenlere mi silah çekiyor?
Bunun adı kardeş kavgası değil mi?
Gürcüler aslında bir Kafkas halkı değil mi?
Binlerce yıldır o dağlarda birlikte yaşamıyorlar mıydı?"

Akinan da Rusya karşıtı (Sovyetlerle karıştırmayın, o cephede Akinan nerede yer almış o belli) cephede yerini mi alıyor? Basının çok utangaç biçimde Gürcü oldu-bittisine arka çıktığı, ABD'nin temkinli yaklaşımı ile gaz kestiği kampanyaya Akinan da mı katılıyor?

Hayır!

"Amerika Saakaşvili denen kuklayı aldı Gürcistan'ın başına oturttu."

"Amerika ile yatağa girmenin bedelini Gürcistan halkı ödüyor.
Bu arada acı acı güldüğüm ne biliyor musunuz?
Saakaşvili CNN'e ağlak ağlak çıkıp, "Biz özgürlüğe inanıyoruz. Rusları durdurun" diyor.
Başta Washington tüm Batı başkentleri, "Ama sen de uslu durmadın birader biraz burnun kanasın..." diyorlar.
Batı'nın ikiyüzlülüğü işte böyle bir şey..."

Akinan, kadife devrimin lacivert kadife elbiseli kuklalarına hiç de yakın durmuyor.
Ancak...

"Kosova'dan bu yana ayak sesleri duyulan bir küresel kavganın Kafkasya'da sergilenmesidir bu savaş.
Hazar'daki enerji havzalarının kontrolü, nakli ve güvenliği, yeniden tanımlanan güç oyunlarında iki dev aktörün itişmesidir.
Karabağ'dan ve Güneydoğu'dan ötürü Türkiye gıgını çıkartamaz.
Çıkartmamalı...
Bu yayılma potansiyeli olan bir savaştır."

Yayılma potansiyeli olan değil Serdar bey, yayılması kaçınılmaz olan bir savaştır.

Dünya 1914 öncesine dönmüştür.

Ve 1914 öncesinin dünyasında asıl gafil avlananlar, emperyalizmin "yasalarını" göremeyenler oldu.

Savaş emperyalizmin yasasıdır. Bu yasayı tanımayacak tek güç ise emperyalizmi bir sistem olarak karşısına alan, onunla kesin bir hesaplaşmayı tasarlayan, savaşa hazırlanan ve fakat savaşın bir parçası olmayı reddedenler olmuştu.

"2. Dünya Savaşı'ndan bu yana bölgemizde yaşanan en tehlikeli savaş olmaya aday bir sürecin, korkarım, tam başındayız.
Müslümanların öldürüldüğü, kardeş kavgasının yaşandığı, sınırların yeniden çizileceği bir sürece giriyoruz.
Umarım bu savaş Putin açısından Aleksandr Dugin'in "yayılmacı" doktrinin pratiğe döküldüğü bir sürecin başı değildir.
Öyleyse işimiz gerçekten zor."

İşte zurna burada zırt diyecektir.

Akinan'ın işi zor. Çünkü süreç milliyetçileri emperyalist paylaşımda "en uygun" konumu bulmaya zorlayacak. Renkli yumuşak devrimlerin kuklaları ile alay ederken, bir anda "ne yapalım stratejik çözümleme bunu gerektiriyor" diyerek kendinizi ABD ile sıkı sıkı kucaklaşmış bulabilirsiniz.

AKP Amerikancılığını karşınıza almışken, kendinizi onun alternatifi bir laik-milliyetçi Amerikancılığı inşa ederken bulabilirsiniz.

"Türkiye'den subaylar aylardır Gürcüleri eğitiyor. Mühimmat, silah, patlayıcı, lojistik destek veriyoruz...
Kime karşı?
Ruslara karşı...
İzvestiya gazetesi bu savaştan Türkiye'yi de sorumlu tutuyor."

Ergenekon tiyatrosunun yönetmen asistanının NATO'cu TSK kurmayları olduğunu ilk gün söyledik. Akinan da izleyen günlerde benzeri saptamalarda bulundu.
Şimdi aynı şey, "Kanber'siz düğün, TSK'sız ABD operasyonu olmaz" görüşümüz için güncellik kazanıyor.

Akinanlar bir karar verecek. Önlerinde zaman var. Ama o karardan kaçamayacaklar.
Dedik ya... 1914 öncesindeyiz.

Savaşın parçası olanlar olacak, savaşı reddedip onun dumanı içinden yeni bir dünya çıkartacak olanlar da...

Madem portalız bir link ile sonlandıralım yazımızı.

Felaketin eşiğinde broşürü...

N.K.

Serdar Akinan, "Bu savaşın anlamı üzerine" - Akşam 11 Ağustos 2008
http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=126392,10,156