Felsefe dünyası şaşkın: AKP’li Çelik'ten Hegel, Marx ve Gramsci yorumları

Geçtiğimiz ay Almanya ziyaretinde Hegel okunmasını buyuran Başbakan Erdoğan’ın sözleri üzerine Hegel hakkında okumaya başladığı görülen Ömer Çelik'in, okuduklarından ne anladığı ise tespit edilemedi.

Başbakan Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşmek için gittiği Almanya’da, gençlerin Hegel, Goethe ve Kant okumasını buyurmuştu. Başbakan’ın çağrısını yanıtsız bırakmayan AKP Adana Milletvekili ve Başbakan danışmanı Ömer Çelik, Hegel okumalarının sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı. Üstelik Çelik'in Hegel'le yetinmediği, araştırmalarını derinleştirip Marx ve Gramsci'ye de yöneldiği görüldü.

Çelik geçmişten miras aldıkları hegelci ve marksist geleneği terk ettiklerini, Gramsci'nin hegemonya ve egemenlik kavramlarından hareket ederek bir "devrim" gerçekleştirdiklerini ifade etti. Çelik, bu sayede toplumun kültürel mayasını dikkate aldıklarını ve bu yolla iktidara geldiklerini söyleyerek, "AKP hükümetten düşse bile iktidardan düşmeyecektir" dedi.

Çelik felsefe dünyasında büyük bir ilgiyle karşılanan konuşmasında, Hegel'in toplum karşısında devleti önceleyen felsefesinin tek parti döneminde CHP tarafından uygulandığını ve ekonominin hegelci bir anlayışla şekillendirildiğini vurguladı. Devleti esas alan CHP'nin toplumu zorla batılılaştırmaya çalışması şeklindeki bu hegelci ve marksist politikanın 1950'lerde son bulduğunu ifade eden Çelik, ekonomiyi iktidara gelmenin bir aracı olarak kullanan marksist anlayışın bu kez sağ hükümetler eliyle devam ettirildiğini ileri sürdü.

Çelik'e göre ise, bir "kültür partisi" olarak kurulan AKP, bu geleneği yıkarak Gramsci'ye dayanan bir devrim gerçekleştirdi. Buna göre AKP, egemenliği devlet ve ekonomi aracılığıyla değil, doğrudan kültürden, yani hegemonyadan yola çıkarak ele geçirdi. Böylece ilk kez bir kültür partisi artık çevre partisi olmaktan çıktı ve toplumun merkezine oturdu.

Şimdiden sarsıcı etkileri hissedilen ve felsefede çok ciddi bir paradigma kayması yaratacağı iddia edilen konuşmasıyla Çelik'in ne söylemek istediği ise bir türlü anlaşılamadı. Hegelci ve marksist geleneğin AKP tarafından terk edildiğini söylerken, kendilerinin bir dönem hegelci-marksist bir politika mı izlediklerini açıklamayan Çelik'in, konuşması boyunca Marx'ın düşüncelerini hiç anmamasına rağmen, hegelci-marksist geleneğin sonundan bahsetmesi ise kafalarda soru işaretleri yarattı. Üstelik Marx'ın Hegel'in düşüncesine yönelik ağır eleştiriler geliştirmesi ve devletin toplumdan ayrı düşünülemeyeceği yönündeki teziyle Hegel'in tam tersi bir noktada yer alması da Çelik'in söylediklerinin anlamı konusunda belirsizlik yaratıyor.

Uzmanlar Çelik'in söylediklerinin anlaşılması için tarihsel ve felsefi birikimin henüz yeterli olmadığını, ancak tarihin ilerleyen evrelerinde bu konuşmanın tekrar dinlenip çözümlenebileceğini belirttiler. Buna karşın, konuşmanın anlamı üzerine yürütülen tahminler, Marx'ın Hegel'den etkilenmesi nedeniyle, hegelci politika başarısız olunca, marksist politikanın da başarısız olması biçiminde bir kuramsal inşanın söz konusu olduğu yönünde. Çelik konuşması sırasında ifade etmese de, bu analitik yöntemin "Birinci Dünya Savaşı'nda Almanlar yenildiği için biz de yenilmiş sayıldık" kuramından beslendiği düşünülüyor.

Öte yandan, Ömer Çelik'in konuşması Gramsci yorumcularını da derinden etkilemiş durumda. İtalyan düşünür Gramsci'nin hegemonya kavramını temel alarak ileri sürdüğü "AKP bir kültür partisidir" yorumunu çığır açıcı olarak niteleyen yorumcular, marksist politikanın iflası ile marksist düşünür Gramsci'nin tezlerinin başarısının aynı cümle içinde dile getirilebilmesindeki kuramsal derinliğin ve "epistemik şaka"nın incelenmeye muhtaç olduğunu kaydediyor. Gramsci'nin marksist kimliğini hatırlatan ve "Gramsci başarılı olduğu için marksizmin de başarılı sayılması gerek" tezini ileri süren kimi yorumcular, Çelik'i kendi akıl yürütme tarzıyla eleştirmeye çalışsa da, felsefe dünyasının önde gelen isimleri bu çabayı beyhude olarak niteliyor.

Çelik'in bu kuramsal uslamlamasından çıkardığı sonuçlar ise tarih ve siyaset bilimi alanlarında çalışan düşünürlerde şaşkınlık yarattı. Türkiye'nin Yeni Osmanlıcı bir politika izlemediğini, bölgeye yönelik çabalarının hiçbir emperyal çıkar gözetmeden yürütüldüğünü ileri süren Çelik, sözlerine kanıt olarak ise "Osmanlı esas olarak bir Balkan ülkesidir" gerçeğini gösterdi. Çelik, "Osmanlı aslında Kafkaslardır" diyerek ikinci bir şok yaratırken, uzmanlar "madem işin içinde hem Balkanlar hem Kafkaslar var, o zaman elbette Yeni Osmanlıcılık emperyal bir çıkar gözetmez" biçiminde düşünerek rahatladı. Sözü bir ara Kore ve BRIC ülkelerine de getiren Çelik'in, "Osmanlı aslında Kore'dir ve aynı zamanda Brezilya ve de Çin'dir" diyeceği yönündeki beklentiler ise gerçekleşmedi.

Çelik'in sözleri üzerine araştırmalarına yeni bir zeminde devam edeceklerini söyleyen felsefeciler, tarihçiler ve siyaset bilimciler, ortak bir deklarasyon kaleme alarak hedeflerini şu sözlerle açıkladılar: "Araştırmalarımızın ilk hedefi, sayın Çelik'in söylediklerini anlayabilmek olacaktır".

(sol - Postal)