Zaman gazetesi tek ses: Şimdi ricat zamanı!

Ortadoğu'da, İslam'a ve peygamberine hakaret ettiği öne sürülen film nedeniyle başlayan şiddet olayları, Türkiye'deki İslamcıları ürkütmüşe benziyor. Fethullah Gülen'in açıklamasının ardından Zaman gazetesi yazarları da "saldırıların durdurulmasını" talep etti.

ABD'de yayınlandığı ve İslam ile onun peygamberine hakaret içerdiği öne sürülen "Müslümanların Masumiyeti" isimli filme tepkilerin giderek artması üzerine, ABD'nin bölgedeki müttefikleri İslamcılar, "ricat" çağrıları yapmaya başladılar. Türkiye'de de Fethullah Gülen ve Zaman gazetesi bu geri çekilme çağrılarının baş aktörleri olarak ortaya atılmış görünüyorlar.

Fethullah Gülen'in Hillary Clinton'a gönderdiği taziye mesajının ardından, bugün de herkul.org sitesinde Gülen'in bir videosu yayınlandı. Gülen, tepki göstermek için olaydan habersiz insanlara roket atarak konsolos öldürmenin Müslümanca bir tavır olmadığını söylerken, "İslam'ın dırahşan çehresini karartmaya kimsenin hakkı olmadığını" belirterek, "Müslüman'ın oyuna gelmemesi lazım." dedi.

Bulaç'tan 'provokasyon' uyarısı
Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç bugünkü yazısında, filmin "Kıpti, Yahudi, Amerikan Evanjelist, Neocon yapımı müptezellik" olduğunu söylerken, tepki göstermenin yerinde olduğu, ancak tepki verirken, bu işte herhangi bir dahli olmayan insanları hedef almak, ülkelerin elçiliklerine saldırılar düzenlemenin de doğru olmadığını vurguladı.

"Tepki ne kadar meşru ise, Bingazi'de dört Amerikalının öldürülmesi de gayri meşrudur" diyen Bulaç, Tayyip Erdoğan'ın konu hakkındaki beyanlarını da övdü. Erdoğan'ın dile getirdiği "İslamiyet'e hakaretlere karşı tedbirler"i de destekleyen Bulaç, İslam İşbirliği Örgütü'nün bu konu hakkında bir tasarı hazırlayarak Birleşmiş Milletler'e başvurması gerektiğini yazdı. Bulaç'ın önerileri arasında şu da yer aldı:

"Müslümanların sözüne itibar ettiği kanaat önderleri, alimleri, müçtehit ve yazarları İslam'a ve Hz. Peygamber'e hakaret içeren yazılı ve görsel ifadeleri tel'in ettiklerini açık bir dille ifade etmeli, ancak tepkilerin Libya'da olduğu gibi cana ve mala zarar verici mahiyette olmaması gerektiği konusunda kitleleri uyarmalıdırlar."

Bilici: 'Obama'yı vurdular!'
Bir başka Zaman yazarı Abdülhamit Bilici ise, Bingazi'de gerçekleşen ve ABD Büyüleçisinin ölümüne yol açan saldırının spontane gelişmiş bir saldırı olamayacağını belirterek, 11 Eylül günü gerçekleşmesinin de bir tesadüf olamayacağını iddia etti.

Bilici ayrıca, büyükelçiye yapılan saldırının aslında Obama'ya yapıldığını belirterek şöyle yazdı:

"Bir büyükelçinin, devlet başkanını temsil ettiği gerçeği hatırlanacak olursa, ABD demokrasisi ve özellikle Obama açısından bu saldırının mesajı daha da ürkütücü. Bush'un kovboy tarzı siyasetiyle yıkılan ABD'nin itibarını toparlamaya çalışan Obama, şayet sert tepki verirse kendini inkâr etmekle aksi halde teröre karşı yumuşak olmakla suçlanacak. Kimi sağcı çevreler, Ortadoğu'daki değişim sürecinde halkların yanında yer alan Obama'ya, 'İşte Mübarek ve Kaddafi yerine seçtiğin yeni müttefikler' demeye başladı bile."

Bilici'nin şu satırları ise hayli ilginç:

"Tabii ki, Müslümanlar, haklı tepkilerini ortaya koyarken haksız duruma düşmemeyi öğrenmeli. Ama Müslümanların tepkisi bir sonuç. Asıl yapılması gereken, bu eylemleri tetikleyen sürece odaklanarak Çin'den Rusya'ya, Amerika'dan Avrupa'ya, Ortadoğu'dan Afrika'ya barışı tehdit eden karanlık yapıları ve küresel Ergenekon'u deşifre etmek. Bunun yapılacağı güne kadar daha çok film üretilecek ve daha çok kan dökülecek..."

Alkan'dan 'yenilgi' itirafı
Yine Zaman gazetesi yazarı Ahmet Turan Alkan da, film yapımcısının siyasi bir kışkırtıcı olduğunu itiraf ettiğini söylerken, filmin duyulmasının ardından, "'E, ne duruyoruz? Alın roketatarları, protesto edelim küffârı' der miyiz demez miyiz?" denileceğinin düşünüldüğünü iddia ediyor:

"Birileri aynen böyle düşündü roketatarla protesto yaptılar ve bu ucuz filim (kesinlikle milyon doları bulmamıştır mâliyeti, her haliyle ucuz çünkü), yapımcısının kışkırtıcı zekâsını doğruladı. İnsanların zihnindeki resim, boğulmuş ABD Büyükelçisi'nin perişan fotoğrafıdır. Öteki karede ise, 'Anam babam sana fedâ olsun' pankartı taşıyan topluluğun öfkeli halleri. Adamların görmek istediği fotoğraf da bu zaten!"

Alkan, "özeleştiri" vererek şunları yazdı:

"Birileri, ne zaman öyle gerekse Müslümanları galeyana getirecek bu formülü kullanıyorlar ve biz Müslümanlar, bağıra çağıra kırıp-dökerek mukaddesatımızı savunuyoruz güyâ...

Bir hüsn-i mukabele tarzı geliştirememişiz 'Beni kışkırtırsan ben de seni döverim'den ibaret bir vücut diline sahibiz. 'Terbiyesizlik yaparsan maskara olursun, seni dövmeden de pişman edebilirim' üslûbundan çok uzağız.

Neticede filmi çeken kışkırtıcılar, biz onları lüzumundan fazla ciddiye aldığımız ve tahmin ettikleri tepkileri gösterdiğimiz için emellerine erişmiş oldular. Aferin bize..."

Kamış: İslam'ın ruhuna hakaret
Diğer bir Zaman gazetesi yazarı Mehmet Kamış, açık provokasyonun ardından ortaya çıkan sonuçlarda bir gariplik olduğunu söyleyerek, "İslam'ın ve Müslümanların imajına darbe vurmak için yapılan provokasyonun çirkinliği, kepazeliği, alçaklığı bu kadar ayan beyan ortadayken, yanlış imajı beslemek için İslam dünyasının neden bu kadar iştahlı olduğunu sorgulamamız lazım" diye yazdı.

İslam'ın bugünkü "imaj"ının İslam karşıtlarının tezgahı olduğunu düşünen Kamış, "İnsani boyutta protesto etmeyi bilmeyen, baskı grubu olmaktan çok vahşet grubu olmayı tercih eden Müslümanlara, bu yaptıkları şeyin dinin ruhunu nasıl baltaladığını, İslam'ın evrensel mesajını nasıl da dar bir alana hapsettiğini nasıl anlatacağız?" diye sordu.

'Provokasyona şiddetle cevap fitnecilerin istediğini yapmaktır'
Zaman gazetesinin manşetten yayınladığı bir başka haberde de, dünyadan "İslam alimleri"nin görüşlerine yer verilerek Müslümanlar sağduyuya davet edildi.

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu'nun görüşlerine yer verilen haberde, şiddete dönüşen saldırıların İslam'a zarar verdiği vurgulandı. Mısırlı alim Yusuf el-Kardavi'nin başkanı olduğu En Nusra el-Alemiye teşkilatınca yayımlanan ortak bildiride de ABD büyükelçiliklerine yönelik saldırıların durdurulması istendi. Bildiride, Hz. Muhammed'in elçilerin öldürülmesini yasakladığı belirtilerek, "Değerlere yönelik hakaretlerin fitne çıkarmaktan başka amacı yok. Bu gibi provokasyonlara şiddetle cevap vermek, fitnecilerin istediğini yapmaktır." denildi.

Haberde, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in de, "Film ne kadar pespaye, bayağı ve provokatif olursa olsun Müslümanların, ona insan öldürerek, büyükelçiliklere saldırarak, ilgisi olmayanları katlederek karşılık vermesinin İslam'a göre meşru bir gerekçesi olamaz." görüşlerine yer verildi.

(soL - Haber Merkezi)