Yiğit Bulut’tan "yandaş medya" itirafları

AKP'nin kendisine yakın bir yandaş medya oluşturduğunu ve bunun gerekli olduğunu söyleyen Yiğit Bulut, "50 yıl onlar yedi 15 yıl da bunlar yesin" dedi.

AKP'nin medyaya yönelik müdahaleleri uzun süredir tartışılan bir gündem maddesi. Bu konuda, Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Yiğit Bulut'tan ilginç açıklamalar geldi. AKP'nin kendi yandaş medyasını oluşturmasını ve diğer medya gruplarına yönelik baskısını olumlayan Bulut, medya-iktidar ilişkileri üzerine ilginç açıklamalarda bulundu. Akşam'dan Gülay Altan'ın sorularını yanıtlayan Bulut, kendisinin bir "beyaz Türk" olmadığını ve Erdoğan'ın duruşunu beğendiğini de söyledi.

"Yandaş medya zorunluydu"
AKP iktidara geldikten sonra, medyada etkili bazı isimlerin “yandaş” diye tanımlandığını iddia eden Bulut, "bunların bazıları kendi imkanlarıyla medya sahibi olurken bir kısmı da gerçekten hükümete yakınlığıyla medya sahibi olmuştur" dedi. Röportajda, Ciner Grubu'nu iktidara yakın gruplardan ayırmaya özen gösteren Bulut, yandaş medya isimlendirmesine de karşı olduğunu belirtti. "Hükümetin kendi medya imkanlarını yaratması da gerekiyordu, bu çok açık” diyen Bulut’a göre, “Doğan Grubu, Türkiye'yi öyle bir eğip büküyordu ki, hükümet kendi medyasını yaratmasa yargısız infazlara karşı durma imkanı yoktu".

Koalisyon hükümetleri döneminde medyanın hükümet bileşenlerinden daha güçlü olduğunu ve istediği gibi manipülasyon yapabildiğini söyleyen Bulut’un, tek parti iktidarı döneminde bu sorunun ortadan kalktığını belirtirken, yandaş medyanın zorunlu olduğunu iddia etmesi dikkat çekti.

"Medya parti gibiydi"
Bir köşe yazısında, "Özkök'ün bu tavrı devam ederse, sizin de sonunuz kaçınılmaz olarak Maliye olur" ifadesine yer verdiği hatırlatılan Bulut, medyanın haddini bilmesi gerektiğini ifade etti. "Medya eğer haddini bilmezse -bu herkes için geçerli, bizim için de başkaları için de- seçilmiş hükümeti hükümet olarak tanımazsa, devlet otoritesini yok sayarsa, devlet ona haddini bildirir."

Medyanın devlet yönetiminin ortağı olmadığını söyleyen Bulut, Doğan Grubu'nun daha önce nasıl müdahalelerde bulunduğunu anlattı ve "Medya ve siyaset etle tırnak gibi olmuştu, şimdi de çok sert bir şekilde ters tepti" dedi.

Erdoğan "masum"
AKP'nin kendi yandaş medyası dışında kalan medya gruplarına yönelik müdahalelerini, sadece Doğan Grubu'na karşıymış gibi göstermeye çalıştığı gözlenen Bulut'un diğer yayın organlarına uygulanan baskılardan ve Erdoğan'ın "köşe yazarları daha az yazsın" gibi sözlerinden hiç bahsetmemesi dikkatlerden kaçmadı.

Erdoğan'ın kendisine karşıt gördüğü basın kuruluşlarına yönelik "almama kampanyası" tehdidi de Bulut'un değerlendirdiği konular arasında yer almadı. Hatırlanacağı gibi Erdoğan, kendisine karşıt gördüğü gazetelerin alınmaması çağrısında bulunmuş ve "sivil inisiyatif" kulanılması gerektiğini söylemişti. İktidarın başındaki isim olarak Erdoğan'ın "sivil inisiyatif"ten bahsetmesi ve bazı basın kuruluşlarını doğrudan hedef göstermesi o dönemde çok tartışılırken, Bulut bu konuya hiç değinmedi.

"O başka bu başka"
Daha önceki dönemde medyayla siyasetin çok fazla iç içe geçtiğini söyleyen Bulut, Altan’ın "Bugünkü siyasetçiler de yandaş medya mensuplarıyla ev yemeklerinde buluşabiliyor ya da patronların yatında tatil yapabiliyor", hatırlatması üzerine, şunları söyledi: "Tabii ki bunun adı normalleşme. 50 yıl onlar yedi, bir 15 yıl da bunlar yesin ne olacak? Sonuçta bir denge ortaya çıkıyor, yin yang. Bir süre sonra ne şeriat, ne laiklik konuşulacak. Türkiye bu dönemi sorunsuz atlatırsa tamamen normalleşme başlayacak. Bu bir demokrasi eşiğidir. Ordu geride durarak, sesini çıkarmayarak en doğrusunu yapıyor. Sivil inisiyatif bu eşiği atlamak zorundadır. Tayyip Erdoğan, yerleşik düzenle şimdiye dek savaştı, son noktaya geldi, ya çarpışacak ya da yok olacak. Burada geri adım atarsa, bu yerleşik düzen onu da öğütecek."

Ciner Grubu'nun da nükleer santral ihaleleri nedeniyle iktidarla yakınlaştığı iddiasını, Yiğit Bulut reddetti ve "Çok komikler, eğer Turgay Ciner'in ihaleyi tamamlamak için Yiğit Bulut'a ihtiyacı varsa, bu başlı başına komik bir durum" dedi. "Bir yayın yönetmenine ihale peşinde koşmak yakışır mı?" sözleriyle Doğan Grubu'nu eleştiren Bulut, kendisine yönelik eleştirilere cevap verirken, en tehlikeli adamların devşirilip taraf değiştirenler olduğunu söyledi.

Yandaş medya nasıl büyüdü?
Her ne kadar Yiğit Bulut yandaş medyayı "AKP iktidara geldikten sonra kurulan" medya kuruluşları ile sınırlandırsa da durumun biraz daha farklı olduğu biliniyor. AKP'den önce de var olan Zaman, Yeni Şafak, Vakit gibi gazeteler ve birçok televizyon kanalı, AKP'ye yakın bir yayın çizgisi izlerken, AKP iktidara geldikten sonra kurulan ve doğrudan AKP'nin desteğiyle büyütülen medya grupları da aynı doğrultuda yayın faaliyeti sürdürüyor. Bu örnekler arasında en bilineni Çalık Grubu. Çalık Grubu'nun ATV-Sabah'ı satın alması sırasında kendisine sağlanan kredi de tartışmalara neden olmuştu. Bunun yanı sıra daha önce Erdoğan'a sevdalı olduğunu açıklayan ve patronların taraf tutmasının normal olduğunu söyleyen Ethem Sancak'ın da AKP döneminde medyada yer aldığı ve giderek büyüdüğü biliniyor. Sancak'ın ardından, aynı sektöre, Gülen hareketi ile bağlantılı Fettah Tamince de girdi. Devlet kanalları ve tasarrufu halen devletin elinde olan Cine5 gibi kanalların da AKP çizgisinde yayın yaptığı biliniyor. Bunların yanı sıra Fox TV, Türkiye, Bugün gazeteleri gibi birçok medya grubu da AKP'nin safında. Burada ortaya çıkan tablo, basının büyük bölümünün doğrudan AKP'yi desteklemesi anlamına geliyor. AKP'nin yandaş medyası, uzun süre önce sektördeki payını yüzde 50'nin üzerine çıkarmışken, Doğan Grubu'nun da vergiler yoluyla "terbiye edilmesi"nin ardından durum daha da ciddi bir boyut kazandı.

(soL - Haber Merkezi)