Yabancı muhabirden Mahçupyan'ın suçlamasına yanıt

Balyoz davasındaki delil tahrifatını eleştiren yazısıyla Türk basınında gündeme gelen Alexander Christie-Miller'ı Norveçli katil Breivik'e benzeten Etyen Mahçupyan'a Miller'dan yanıt geldi.

The Times muhabiri Alexander Christie-Miller, Balyoz davasındaki hukuksuzlukları ele alan bir yazı yazmıştı. Delillerin tahrif edildiği ve kimilerinin görmezden gelindiğini söylediği yazısında Miller, Johns Hopkins Üniversitesi’nden Gareth Jenkins'in de Balyoz davasının orduyu itibarsızlaştırma ve zamanında ordunun islamcılara yaptığı işkencelerin intikamını alma amacı taşıdığı görüşlerine yer veriliyordu. Haberin yayınlanmasının hemen arkasından Today's Zaman'daki köşesinde Etyen Mahçupyan Miller'ı Norveçli katil Breivik'e benzeten bir yazı kalem aldı.

Mahçupyan'dan Breivik benzetmesi
Mahçupyan Miller'ı eleştirirken "Son günlerde Norveç'te yaşanan trajedi, Batı'daki tüm akıllı ve mantıklı gözlemciler tarafından kınandı. ... Buna karşın, Batılı entelijansiyaya baktığınızda ilginç bir benzerlik görüyorsunuz. Birçokları Breivik'in yaptıklarını kabul edilemez buldu, ancak "objektif değerler" dedikleri şeye dayanarak bu eylemin ardında yatan mantığı teşvik ediyorlar" ifadelerini kullanmış, AKP'ye karşı önyargılı yaklaşıldığını söyleyerek yazısını şöyle sonlandırdı:

"Tüm bunlar yalnızca bir cehaletin ürünü olabilir mi? Dürüst olmak gerekirse, bu hiç de mümkün görünmüyor. Görünüşe göre birtakım Breivik prototipleri birçok Batılı'nın aklını kurcalıyor"

"Saldırıya uğrayacağımın farkındaydım"
Mahçupyan'ın yazısına Christie-Miller da kendi blogundan yanıt verdi. Bu davanın siyaseten çok hassas olduğunu bildiğini belirten Miller "ben de makalemin bir sonucu olarak medyanın kimi bölümlerince saldırıya uğrayacağımın farkındaydım" ifadelerini kullandı. Miller buna rağmen Mahçupyan tarafından Breivik'le mukayese edilmesine şaşırdığını söyledi.

Miller, Mahçupyan'ın kendisini propagandacıların uydurmalarını kullanmakla suçladığını belirterek buna itiraz etti ve açık kanıtlardan yola çıktığını söyledi. Miller bu kanıtları sıralarken şu örnekleri kullandı:

"... Özellikle, davadaki suçlayıcı kanıtları içeren CD, görünüşe göre davayı sanıklar karşısında güçlendirmek amacıyla tahrif edilmişti.
Davadaki kanıtların bir kısmını şekillendiren ve davacıların darbe provası olduğunu iddia ettiği kayıtların sorgudaki CD'nin metadata'sında görülen oluşturulma tarihi 5 Mart 2003'tü, bir askeri seminerin başlama tarihi. Tarih polisin adli raporu, bir TÜBİTAK raporu tarafından ve iddianamenin kendisinin içinde doğrulanmıştı. Hatta Today's Zaman'da bile yayınlanmıştı. Eğer iddianameye bakacak olursanız, davacılar tarafından hazırlandığına işaret etmeye gerek bile duymuyorum, 60. sayfaya bakın, sorgudaki 11 numaralı CD'de. Ancak 11. CD aynı zamanda, 5 Mart 2003'te varolmayan kuruluş ve mekanların bir listesini de içeriyor. Bazıları bu tarihten 6 yıl sonrasına kadar kurulmayacaktı. Bu da CD'de gözüken oluşum tarihinin sahte olduğunu gösteriyor (kullanılan bilgisayarın tarihini değiştirerek kolayca yapılabilecek bir işlem). Oluşum tarihinin sahte olduğunu kanıtlayan bir örnek için, yeniden iddianameye bakın. 116. sayfada ana darbe planının, CD 11'de bulunan, 19 Mayıs 2006'da kurulanTürkiye Gençlik Birliği'ne atıf içeren bir celpnamesi bulunuyor.."

Bu şekilde düzinelerce örnek olduğunu söyleyen Miller "her ne kadar bunların birçoğu savunma avukatları ya da aile üyeleri tarafından açığa çıkarılmış olsa da, kimse bunların alındığı listelerin orjinalliğini tartışmadı" ifadelerini kullandı. Bazı dava destekçilerinin bile tahrifat olabileceğini söylediğini belirten Miller, Zaman yazarı Emrullah Uslu ve Henri Barkley'in de aynı şeyi ifade ettiğini belirtti. Miller Gölcük'ten bazı belgelerin çıktığını yadsımadığını söyledi ve şöyle devam etti:

"Ancak her ne kadar bunlar, Mahçupyan'ın iddia ettiği gibi, planların güncellendiğini gösterse de orijinal CD'nin oluşum tarihinin sahte olduğu gerçeğini değiştirmez. Ayrıca, Gölcük belgelerinin CD'dekilerle tıpatıp benzerlik gösterdiği, ve tüm bunların dijital imzasız word dosyaları ve hesap çizelgeleri olduğu dikkate alınacak olursa, onları “orijinal” yapanın ne olduğunu ve gerçekten de davaya ne kattıklarını anlamak zorlaşıyor."

"Saldırı sebebi Balyoz davası problemlerine ilişkin güçlü vurgular"
Mahçupyan'ın kendisine bu kadar kızmasının sebebi olarak da anlattığı hikayenin "Balyoz davasındaki problemlere ilişkin güçlü vurgular" içermesi olduğunu belirten Miller açıklamasına şöyle devam etti:

"Bunun için asla özür dilemiyorum. Balyoz davasındaki şüpheler uluslar arası medyada acınası derecede az yer aldı, ve tam anlamıyla duyurulması gerektiğine inanıyorum. Mahçupyan'ın “Breivik” iddiasıa gelince, sağ duyum bana böylesi gerizekalıca bir fikri çürütmek için zaman bile harcamamamı söylüyor. Ancak yine de bu bir iftiradır ve yaptığı aptalca mukayesenin altında yatan suçlama daha da saldırgandır."

"Adli makamlar ve polisteki çürüme tasfiye edilen ordunun yerini aldı"
'Balyoz davasını Türk ordusunu savunduğu ya da AKP'nin islamcı eğilimlerimden korktuğu' için yazmadığını belirten Miller, bunu yazma sebebini, ordunun devre dışı kalmasının ardından 'adli makamların ve polisteki çürümenin, benim fikrimce, bunun (ordunun) yerini alması Türkiye demokrasisine yönelik en büyük tehdittir' şeklinde açıkladı. AKP döneminde Türkiye'nin "demokratikleştiği" yönündeki çoğu batılı gazetecinin sahip olduğu görüşü paylaşmasına rağmen "kutsal" Balyoz davasına dokunduğu için saldırıya uğradığı anlaşılan Miller, Mahçupyan'a cevabını şöyle sonlandırdı:

"Balyoz, Ergenekon ve KCK davaları, adliye ve polisin düzenbazlığa eğilimli, çürümüş kuruluşlar olduğuna işaret ediyor. Bu yeni bir şeymiş gibi davranmıyorum, ancak Türkiye'nin son yıllarda gerçek bir demokratik gelişim gösterdiğine inanan biri olarak, kurbanlara ne kadar anlayışsız davranıldığına kayıtsız kalan medyanın da ciddi bir biçimde yaşanan adli hukuksuzlukları araştırmasının tam zamanı olduğunu düşünüyorum. Belki de bunu ırkçı teröristlere benzetilmeden de yapabileceğimizi düşündüğüm için safça davranıyorumdur."

(soL - Haber Merkezi)