Türkel Hoca'ya...

Türkel Hocam e-postamda Ekim ayında düzenlenen bir toplantıda sunmak üzere hazırladığınız "Global Düzende Türkiye'de Tarım ve Su Politikaları" başlıklı sunumunuz var.
Şu sözlerle başlıyor
"Yürü ya kulum!" diyen Allahın emri
945'lere kadar sürdü galiba,
946, 947, 948'lerde işler bozuldukça bozuldu.
Artık ne Alaman, ne de Alaman'ın palasını sallayanlar. Bir Amerikancılık'tır başlamıştı.

Daha sonraları renk renk, biçim biçim traktörler akmağa başladı Çukurova'ya.
Ova bu allı, yeşilli, mavili, sarılı oyuncaklarla doldu.
Pamuk yedi, hatta sekiz liraya satıldı, yerden biten
mantarlar gibi apartmanlar, barlar, memleketin
biçimini değiştiriverdi.
Para deste deste kazanılıyor, oluk gibi harcanıyordu."
Orhan Kemal, Eskici Dükkanı, s.20-21

Ve sonuçta bu alıntı ile bitiriyorsunuz....

"Bir çok iktisadi etkinlik,
uluslararası yararlar gözönüne alınarak yapılmakla birlikte,
bütün bunlara
ulusal çıkarlar gözönüne alınarak yapılmışçasına
değerlendirmeler yakıştırılır."
Joan Robinson

Sizi anlatabilmek kolay değil elbet. Kelimelere sığdırmak da . Çünkü siz her şeyden önce yaşam çoşkunuzu kabına sığdırmadan yaşayanlardandınız. Abartı değildi hiçbir şey. Bunu anlamak için sizinle birkaç saat yaşamak yeterli idi.

Hocam, güzel, farklı insan...Kararlı, mücadeleci, renkli, cesur, sözünü esirgemeyen, zor kadın.. Akademide, İktisat Fakültesi'nde yüzümüzü döndüğümüz değerli, saygın bilim insanlarından . Fakültedeki yakın dostum, nadir zamanlarda da olsa İstanbul'daki çılgın annem...

Sizsiz siyah beyaz bir fotoğrafa dönüşüyor birçok şey ve eksik kalacak her ne kadar aramızda olacaksanız da.

Son aylardan anlar geliyor aklıma onlar bile kelimelere sığmayacak kadar büyük...

Hastalığınız zor günlerinde soL için kriz ile ilgili gönderdiğim soruları yanıtlayamamış sonra birkaç kez mail ile ya da telefonda yanıtlayacağım biraz müsaade demiştiniz. Cumhuriyet gazetesindeki köşeniz hiç boş kalmadı, 2009 zor bir yıl olacak demiştiniz ülke gündemi, dünyadaki ekonomik kriz...

Tarım sorunu, altın madenleri, suyun özelleştirilmesine karşı verilen mücadele, çocuk ve kadın hakları, küreselleşmenin genel anlamda yarattığı eşitsizlikler, ulusların egemenlik haklarının devri... tüm başlıklar son zamanlarda yoğunlaştığınız başlıca konular oldu..

Fakülteye ilk başladığım gün yanlışlıkla sizin dersinize girmiştim, sizi henüz tanımıyordum.
1989 rektörlük işgalinin ardından 1990 yılı.. Zor bir yıl olacak demiştiniz ve birtakım değerlendirmelerde bulunmuştunuz. Bana güven verdiğinizi hatırlıyorum ve bir amfide bir derste bir öğretim üyesi, hoş ve farklı biri, bunları anlatıyor ne kadar iyi bir şey demiştim...

Sonraları tanışmamız daha geç bir zamanda oldu... Emek verdiniz, paylaştınız... Akademi yaşamına yeni başlayanlara her zaman destek oldunuz, yol açtınız...Asistanlarınız karşılaştığı sorunlar karşısında hiçbir zaman duyarsız kalmadınız, yardımcı oldunuz...

Hocam sizinle fakültede ders yapmak ayrı bir zevkti. İktisadı öğrencilere sevdirebilen, yaşam ile kendinize özgü bir tarzla bağlar kurarak saatlerce ders anlatmaktan, öğretmekten büyük bir zevk duyardınız. Bu yüzünüze de yansırdı zaten.

Güzel bir roman, bir film, okuduğunuz bir kitabı ekonominin güncel sorunları ile bağlantılandırarak anlatışınızda, pırıl pırıl zekanız ve yaratıcılığınız daha da somutlaşırdı. Mavi gözlerinizle, canlı canlı bir pırıltı ve gülüş ve zerafet eşlik ederdi bu anlatıma....

Siz her zaman amfide ya da herhangi bir toplantıda kürsü ile bütünleşir büyürdünüz anlattıklarınızla...

Bazen Türkiye üzerine tezler, niye kalkınamadığımız, bazen Latin Amerika'nın Kesik Damarları ... Sömürgeciliği, iktisadi büyümenin sorunlarını bu kadar yalın anlatabilmek pek de kolay olmasa gerek.. Size özgündü...
Hatta krizlere giyim tarzı arasındaki ilişkiyi, yaşam koşullarındaki farklılaşmayı renkli örneklerle aktarmak da....

Çok şey öğrettiniz...

Cumhuriyet kadınıydı Türkel hoca, hani savaş yıllarının sıkıntılarını yaşayan bir kuşağın izlerini de taşır, aktarırdı derslerinde, ya da gençlik yıllarını 12 Mart 1971'i yaşayan bir kuşağın beklentileri ve yaşadıkları ile Türkiye'de olup bitenlere bakardık. Türkiye'nin Çağ Atlama Serüveni, çok ender iktisatçının yaptığı şekli ile biraz da yaşamlarmızdı. Bu bağı hiç ihmal etmezdi.

Akademideki meslek yaşamının ilk yıllarını 12 Eylül dönemi gölgesinde yaşayan bir kuşaktan geliyordu. Zor günlerin ne anlam ifade ettiğini gayet iyi bilirdi, zorlukların üstesinden gelmeyi başaran bir bilim insanı idi. İlkeleri vardı ve bunlara sonuna kadar bağlı idi.

Türkel Hocam'la son görüşmelerimizin birinde kavgamız olmasa bu yaşam nasıl olurdu diye konuşmuştuk. Belli noktalarda tam olarak ortaklaşmasak da ülke gündemi, hep bizi daha da yakınlaştırdı ve her şeyden önce sanırım birbirimizin gözlerine bakarak bile bir kavga için mücadele etmenin ne demek olduğunu iyi anladık. Hep bunu öğütledi zaten kavgan için daha kararlı dur mücadeleci ol.. Bu sözler yeter mi onu anlatmaya?..

Yurtsever doktorlar var seferber oldu onlar da benim için demiştiniz, kanser ilaçlarının pahalı oluşundan, üniversite çalışanı olduğumuz için kısıtlı da olduğumuz sağlık güvencesi haklarımızdan, sağlık karnemizin ne anlam ifade ettiğinden konuşmuştuk ...Sonra da İktisat Sahnesi Tiyatro Topluluğu toplantısına katılarak öğrencilere öğütler vermiştiniz.

Hep şunu söylediniz öğrencilerinize, farklı olun, korkmayın elbette bu kelimelerle değil tavırlarınızla, aktardıklarınızla , verdiğiniz örneklerle, yaptıklarınızla....

1 Mayıs günlerinde alana yetişme telaşında sizin telefonunuz gelirdi, orda olmasanız bile günün çoşkusunu paylaşırdınız ve dikkatli ol derdiniz... Bir de her 1 Mayıs'ta kırmızı şalınız eksik olmazdı, bana da kırmızı bir atkı armağan etmiştiniz lazım olur diye..

Yine son sonbaharı karşılarken Eminönü'nden Karaköy'e yürümüştük sizinle... Galata Köprüsü'nün üstünde tarihi yarımadaya vuran sonbahar ışığının vuruşunu ve son zamanların yaklaştığına dair bir buruklukla seyretmiştik. Nelerden konuşmadık ki o gün memleketten, yaşamlarımızdan, umutlarımızdan, kırıklıklarımızdan, yapacaklarımızdan..

Küba'ya gidecektik... Bir kitap yazma düşünceniz vardı...Fakülte'deki, bölümdeki dersler, yapılacaklar....

Üzgün olmak değil hissettiğimiz daha çok biraz yetimiz artık... Boşluğunuz doldurulmayacak..İktisat Fakültesi'ndeki amfilerde de olmayacaksınız, köşe yazınızda bu hafta hoca ne yazmış diye bakamayacağız, öngörülerinizi değerlendirmelerinizi arayacağız.. Dostluğunuzu özleyeceğiz, hocam.

Önce insan derdiniz hep, insanlık değerlerinin önemine değinirdiniz, akademik hırsların bunu örtmemesi gerektiğini vurgulardınız... Daha ne olsun, hocam siz yaptıklarınızla büyüyen insanlardandınız.... Hep şakalaşırdık sizinle, soyadı ile tezat diye...

Hep Cunda'ya çağırdınız bir yaz gel diye, örtüştüremedik zamanı, hep zamanla bir kavgamız da vardı zaten...Şimdi sizi uğurlamak için Cunda'ya gideceğiz sonunda....

Sevgiyle, özlemle... Saygıyla Türkel Hocam...
Emekleriniz için çok teşekkürler...
Emine Tahsin (İstanbul Üniversitesi, soL yazarı)