Taraf şifreleme skandalını gölgede bıraktı

Taraf gazetesi bugün “”Şifreleme Palavra ÖSYM Haklı” manşetiyle çıktı. Bu manşetle adeta şifreleme skandalını gölgede bırakan Taraf, manşetin devamında da “İlk inceleme: Şifreleme yok” dedi.

Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda soruların şifreli olduğu iddiası yoğun bir biçimde tartışılmaktayken, Taraf gazetesi iddiaların “kesinlikle yalan” olduğunu öne sürdü. Taraf, bu denli kesin bir dille öne sürdüğü iddiasını ÖSYM’nin internet üzerinden yayımladığı soru kitapçıklarına ve bazı dershanelerin yaptıkları “incelemelere” dayandırdı. Oysa şifreleme iddiaları üzerine Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan bir inceleme başlatmış ve cevap şıklarında bir şifreleme olup olmadığının araştırılması konusunda TÜBİTAK yetkili kılınmıştı. Henüz bu incelemelerin sonuçlarıyla ilgili bir açıklama ise yapılmış değil.

Taraf bakmış, şifre görememiş
“Şifre Palavra ÖSYM Haklı” manşetinin altına girilen spotta şu ifadelere yer veriliyor: “Taraf internetten ulaştığı pekçok adaya ait kitapçıktaki soruları şifreleme yöntemiyle çözdü. Ancak şifre yöntemi, cevap şıklarının yerlerinin değiştirilmesi nedeniyle her kitapçıkta farklı yanıtı buldu.”

Yaklaşık 1 milyon 700 bin adayın girdiği sınavda bu yıl ilk defa her adaya ayrı bir kitapçık verildiği ÖSYM Başkanı tarafından duyurulmuştu. Taraf’ın “biz baktık, şifre yok” dediği kitapçık sayısının ne olduğu ise bilinmiyor.

Kaldı ki savcılığın başlattığı inceleme sonrasında TÜBİTAK’tan yapılan açıklamada, şifreleme olup olmadığını tespit etmek üzere nasıl bir örneklem oluşturulması gerektiği üzerine çalışmaların devam ettiği ifade edilmekteydi. Ancak bilimsel yöntemleri gereksiz bulan ve “ÖSYM’nin kesinlikle haklı” olduğundan emin olan Taraf’ın acar muhabirleri, kafalarına göre seçtikleri belirsiz sayıdaki kitapçığa bakarak yaşananların bir komplodan ibaret olduğunu “açığa çıkarttı”.

Taraf’a göre dershaneler “uzman”
4. sayfada yer alan Sadık Güleç imzalı haberde ise bu kez “İlk inceleme: Şifreleme yok” başlığı kullanılıyor ve uzman bir heyetin soru kitapçıklarını incelediği izlenimi yaratılıyor. “Uzman heyet”in kim olduğu ise haberde şu şekilde açıklanıyor: Uğur Dershaneleri Sınav Koordinatörü ve Kavram Dershaneleri Rehberlik Bölümü Başkanı…

Bu “uzmanlar”dan Uğur Dershaneleri Sınav Koordinatörü Turgay Polat 300’e yakın kitapçık incelettiklerini, Kavram Dershaneleri Rehberlik Bölüm Başkanı Nur Kulaksızoğlu ise “Adana’daki şubeleri ile konuyu konuştuklarını” ve “oradan gelen bilginin kesinlikle şifreleme yönteminin uymadığı” yönünde olduğunu söylüyor. Dolayısıyla her iki “uzman” da bilimsel bir inceleme yaptıkları iddiasında değil, hatta verdikleri demeçlerden çok kısıtlı bir veriyle konuştukları anlaşılıyor.

Diğer yandan dershanelerin sınavlarda şifreleme olmadığını iddia etmesi kâr amaçlı birer işletme olan bu kurumların vermesi beklenen tepki. Zira daha önce KPSS skandalında olduğu gibi Gülen cemaatinin konuyla ilişkisi olduğuna dair bulguların ortaya çıkması, Gülen cemaatine yakın dershanelere olan talebi artırıyor. Dolayısıyla “rekabet üstünlüğü”nü başka dershanelere kaptırmak istemeyen bu kurumların temsilcilerinin “uzman” olarak adlandırılmasının kendisi bir skandal niteliğinde.

Ahmet Altan: Bu sadece bir “eğitim sorunu”
“Güvensizlik” başlığını taşıyan köşe yazısında YGS skandalından hareketle Türkiye’deki siyasi kamplaşmayı ele alan Ahmet Altan’sa, bu kamplaşma nedeniyle her konunun “tek başına sahip olması gerekenden daha büyük ve daha geniş bir ağırlığa sahip” olduğunu iddia etti. Altan, geçerken şifreleme iddialarının “palavra” olduğu yaklaşımına sahip çıktığını göstermekten kendini alamayarak, “Sınavlardan sorumlu yetkili, bir milyon yedi yüz bin sınav kâğıdının her birinin soru ve cevaplarının değişik biçimlerde sıralandığını açıkladı, bütün sınav kitapçıklarını da bilgisayara yükleyip söylediğini kanıtladı” diye yazdı.

Oysa ÖSYM Başkanı’nın açıklamaları kamuoyunu tatmin etmekte uzak olduğu gibi, henüz hiçbir şey kanıtlanmış da değil. Kitapçıkların internete konulmasının hemen ardından yeni şifreleme iddialarının gündeme geldiği de biliniyor.

Bunları görmezden gelen Altan, meselenin Türkiye’deki siyasi tarafların her türlü konuyu kullanarak birbiriyle kavga etmesi olduğunu, bu nedenle “öğrenci sınavlarının bile bir eğitim sorunu olarak tartışılamadığını” ileri sürdü.

Böylece Altan, YGS ile ilgili iddiaların ilk örnek olmadığına, organize bir yapının daha önce de KPSS’de, TUS’ta, polis koleji atamalarında ve seçimlerde benzer yöntemler kullanarak yandaşlarına çıkar sağladığını görmezden geldi. Başka bir ifadeyle Altan, toplumdaki derin güvensizliğin kaynağının AKP’nin “asker vesayetiyle hesaplaşmasının” yarattığı bir arıza değil, güçlü bir örgütlenmenin iktidar olmanın da avantajlarını kullanarak her türlü usulsüzlüğe cüret edebilmesi olduğunun üzerini örtmeye kalkışarak kendisinden bekleneni yaptı.

(soL-Haber Merkezi)