'soL'un ekseni kaymaz!'

soL Haber Portalı, ikinci yılını doldurdu. 2006'da internet gazetesi olarak hazırlanan soL, 16 Haziran 2008'de bir haber portalına dönüşmüştü. soL Ekibi soL'u sordu, Kemal Okuyan yanıtladı.

Kestirmeden soralım, soL'dan memnun musunuz?
Bu soruya benim vereceğim yanıt belli. Ancak bu sefer, "gördünüz mü, genel yayın yönetmeni de soL'dan memnun değil" denir. Bizim başka birçok yayına göre "başarı" kriterlerimiz oldukça farklı. Herhangi bir çalışmada "tamam bu iş oldu" demeyiz. "İyi yoldayız" deriz, "artık daha ötesini yapabiliriz" deriz, "şimdi sıra şuna geldi" deriz. Bu sınırlar içinde kalmak ve kendi eksikliklerimize ilişkin acımasızlığımızı yumuşatmadan "soL'un gidişatından memnunum" diyebilirim.

Eksikliklere karşı acımasızsak onlardan hâlâ neden söz etmek zorunda kalıyoruz?
İnternet yayıncılığı son derece dinamik. Öyle bir alan ki bu, siz kapattıkça yeni boşluklarla karşılaşıyorsunuz. Arkadaşlarımızla üzerinde durduğumuz sorunlarımızın listesi bayağı uzun. Ama geride kalan dönemde çözebildiğimiz sıkıntıları hatırladıkça, yenilerinin de üstesinden gelebiliriz.

Uzun listenin üst taraflarında ne var? İki yılda soL'un kendine ilişkin eksiklik saptamalarında ne gibi değişiklikler oldu?
Bundan iki yıl önce, yani soL, günlük internet gazetesi olmaktan çıkıp, sürekli güncellenen bir haber portalına dönüştüğünde "haber üretimi", "habercilik dili", "haber yazımında özen" gibi sorunlar hemen kendini göstermişti. Beklenir bir durumdu bu. Bu sorunlar tamamen ortadan kalkmadı elbette ama listenin en üstteki yerlerini kaybettiler. Elbette mutfaktan bakarak konuşuyorum, okurun daha farklı düşünmesi doğal, şu an için soL'un çözüldüğünde çok ciddi bir sıçramaya yol açacak iki sorunu var: Kendini yapılandırma ve istikrar! Bizim maddi olanaksızlıklarımızı fazlasıyla telafi edecek muazzam insan kaynaklarımız mevcut, henüz yeterince değerlendirmediğimiz. Farklı bir habercilik için bu kaynakları yapılandırmamız, örgütlememiz gerekiyor. soL'un mutfağı bu açıdan başarısız. Halbuki bu sorunun giderilmemesi nedeniyle soL Ekibi de daha fazla yoruluyor. Artık en önemli meselemiz bu. Diğeriyse, belki ilkinin ürünü, zaman zaman soL bizi çok mutlu eden bir içerik yoğunluğu ile çıkıyor. Birkaç gün "işte diyoruz, istediğimiz buydu"... Sonra hızla sıradanlaştığımız bir dönem geliyor ve sonra yeniden bir hamle yapıyoruz. Okuru çok rahatsız ettiğini biliyoruz bu iniş-çıkışların.

Bu iniş-çıkışlar okunurluğu etkiliyor mu?
soL'un temelinde son derece istikrarlı bir okur var. soL'u okuyanların sayısı da istikrarlı bir biçimde artıyor. İstikrarlı ama çok yüksek bir ivmeyle değil. Bir de belli günlerde, belli gündemler nedeniyle soL'a göz atan, onu keşfedenler var. Bu okurlarımızın bir bölümü kalıcı okura dönüşüyor, bir bölümü bir daha uğramıyor. Bütün bu açıklamalardan şöyle diyebilirim, bizim iniş çıkışlarımıza okur günlük tepki vermiyor, ancak soL'a yeni okur kazandırma, ona katkı koyma, daha fazla yazıyı okuma iradesini zayıflatıyor. Bir bakıma okuru soğutuyor.

Peki okur sayısı açısından ne duruma geldi soL?
İki yıl önce bir haber portalına dönüşürken önümüze koyduğumuz hedeflerin altında ama o hedeflerin hayalci olmadığını gösteren bir noktadayız. Hiç kuşkusuz internet erişimine sahip insanların sayısı hızla artıyor, biz de bundan payımızı alıyoruz, artış biraz da bununla ilgili. Ancak soL diğer sitelerle karşılaştırmalı istatistiklerde de iyi bir noktaya geldi. Yayıncılık anlayışımızı, ilkelerimizi koruyarak daha fazla okurla buluşmanın yollarını arıyoruz.

Bunlar arasında içerikle ilgili olanlar var mı? Bir de soL'un tasarımı genellikle rahat, sade olarak değerlendiriliyordu, şimdi ise daha fazla eleştirildiğini duyuyoruz, görsel bir değişim söz konusu olacak mı?
İçerikle ilgili kendimize ve okura yapabileceğimiz en büyük iyilik istikrar, attığımız adımları sürekli hale getirmek, başlattığımız kimi çalışmaları sonuçlandırmak olacak. Kimilerini ise daha iyi sunmak, okurla paylaşmak. Örneğin Bizim Amerika bölümünde zaman zaman emek yoğun, son derece önemli haber ya da değerlendirmeler çıkıyor. Bunları ancak meraklısı fark ediyor. Herkes her şeyi okuyacak diye bir kural elbette yok ama yaptığımız iyi işleri okurla ilişkilendirmeliyiz. Bunun dışında beni en fazla rahatsız edenin, soL'un Kültür Sanat bölümü olduğunu söyleyebilirim. Aslında öyle bir bölümümüz henüz yok. Daha önce değindiğim kaynaklarımızı, olanaklarımızı örgütleyememeye çok iyi bir örnek bu. Demek ki, bunu düzeltmemiz gerekiyor. Bir diğer başlık, okurla soL'un mutfağı arasındaki iletişim. Gönüllü muhabir ağımız belli oranlarda çalışıyor, bazı dostlarımızdan çok önemli bilgiler gelmeye başladı, bunu nasıl daha etkili hale getiririz diye düşünüyoruz.

Okur yorumları bu açıdan işlevli oldu mu?
Yorumların da böyle bir işlevi olabileceğini düşünmüştük. Geliştirici, düzeltici, bilgilendirici ekler... Ancak soL okurunun önemli bir bölümü yorum yapmaya isteksiz. Haberlere çok az yorum geliyor, daha çok köşe yazarlarına yorum yapılıyor. Bu yorumların içinde yazarı ya da soL Ekibi'ni düşündürtücü, geliştirici olanlar elbette var. Ancak kimi zaman eksen kaydırıcı, soL ekibini yorucu bir hal de alıyor. Yorumları elemek de her açıdan sıkıcı bir işlem. Neye göre karar vereceksiniz, yorumcuyu nasıl küstürmeyeceksiniz, bütün bunlara değer mi diye düşündüğümüz çok oldu. Özellikle yorumları takip etmeyi üstlenen arkadaşlarımız için bayağı zor. Bazen bir okur yorumunu, kendisinden dolayı değil, yarattığı tepkilerden dolayı kaldırmak zorunda kalıyoruz. İşin bu kısmını okur takip edemiyor, gerçi zaman zaman yorumculara bilgi veriyor arkadaşlarımız ama bu her zaman mümkün olmuyor.

Bu okur yorumlarının kalkacağı anlamına mı geliyor?
Şu an için böyle bir karar vermedik. Değerlendiriyoruz. Daha farklı biçimler bulabilir miyiz diye düşünüyoruz. Ancak soL'un en önemli meselesi bu değil, bu başlıkta uzun uzun tartışma lüksümüz yok.

Tasarımla ilgili bir yenilik olacak mı?
İnternet haberciliğinde yeni yazılımlar muazzam bir hareket serbestliği sağlıyor, öte yandan bu gelişmeler bazen içeriği öldüren sonuçlar doğuruyor. Biçimin özü ezip geçmesi gibi bir şey... Ancak sadelik adına bu olanaklardan uzak duracak değiliz. Tasarımımızı soL'a yüklediğimiz işlevlere en uygun olduğunu düşünüğümüz biçimde belli aralıklarla yenilemeye çalışıyoruz. Şimdi de böyle bir dönemdeyiz, kısa bir süre sonra soL'un yüzü biraz farklılaşacak.

Yeniden soL'un mutfağına dönecek olursak, okura nasıl bir çalışma yürütüldüğünü anlatmanız mümkün mü? Genel Yayın Yönetmeni olarak sizin ne gibi bir sorumluluğunuz var?
Olanaklarımızı harekete geçirme, kaynaklarımızı iyi kullanma sorunumuzdan söz etmiştim. Demek ki, soL'un doğrudan ve dolaylı insan kaynaklarını istediğimiz gibi örgütleyemediğimiz oranda, soL Ekibi'ni de içine alan bir verimsizlik söz konusu. Buna karşın, gerçekten büyük bir özveriyle ve katılıma alabildiğine açık bir biçimde yürüyor soL. soL'un tam gün çalışanları birlikte karar veriyor, oldukça paylaşımcı bir biçimde üretiyor ve habercilik, yayıncılık açısından çok hızlı gelişiyorlar. soL Ekibi genç bir ekip ve her yayın gibi soL'un da "yetiştirme" gibi bir iddiası var. Benim ise Genel Yayın Yönetmenliği yaptığımı söyleyemem. Buna zaman bulamadığım oluyor ama buna fazla gerek de görmüyorum, soL Ekibi fazla boşluk bırakmıyor. Daha fazla doğrudan katkı koymanın yollarını arıyorum.

soL Haber Portalı, başından beri AKP hükümetini teşhire özel bir önem verdi. Haberlerin ağırlığı, sunumu ayrıca soL'un düzenli yazarları da büyük ölçüde AKP'ye odaklandılar. Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkanlığı ile birlikte CHP'yle ilgili haber ve yazılarda bir artış var. Bunların da ciddi bir eleştirellik, hatta karşıtlık barındırdığı gözleniyor. soL'un önceliklerinde bir değişiklik mi var, moda tabiriyle bir eksen kayması mı söz konusu?
Doğru, soL AKP'ye karşı son derece etkili bir yayıncılık yaptı, özelikle buna en fazla gereksinilen dönemlerde. Örneğin solun AKP'cilikle anılmasını engelleyen faktörlerden biri oldu. AKP'yi, AKP'nin yarattığı tahribatı önemsedik. Bu aynı zamanda soL'da çalışanların hem siyasi, hem insani reflekslerinin ürünüydü. En güzeli de bu... Her gün onlarca "bu ne rezalet, bunun üzerine gidelim" yazışması oluyor. Burada bir değişiklik olabilir mi? Her sabah kalktığımzıda "bunlar şimdi ne yapıyorlar, biz buna karşı ne yapmalıyız" dediğimiz bir parti AKP. Hâlâ iktidarlar, hâlâ kendilerini iktidara taşıyan güçlerin uğursuz hesaplarını yerine getirmeye çalışıyorlar. Ancak soL aynı zamanda tarafını net belirlemiş bir haber kaynağı. Parti bülteni değiliz, Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri olabildiğince geniş bir mecrada takip edip, okurla paylaşmaya çalışıyoruz. Bu açıdan CHP'de olup bitenler de elbette önemli. soL'da başından beri, AKP'nin önemli işlevlerinden birisinin bütün siyasal alanı kendi felsefesine yakınlaştırmak olduğunu, bu partinin emperyalizm ve sermayenin çekince üretmesine neden olan siyasi unsurların etkisizleştirilmesine yardım ettiğini vurguladı. Düzen dışı solda bu operasyonu durdurmak için o kadar çaba sarf ederken, düzen siyasetindeki operasyonlara ilgisiz kalmak mümkün olabilir mi? Bizim karanlıkta kalan noktalara ışık tutmak, uyarmak gibi görevlerimiz de var. Bugün bazı şeyleri söylediğimiz için insanları küstürmeyi, kızdırmayı ileride, iş işten geçtikten sonra bazı şeyleri zamanında söylemediğimiz için çekeceğimiz vicdani ve siyasi azaba tercih ederiz. Eksen kaymasına gelince.... AKP ve onun zihniyeti bu ülkede bugünkü önemini koruduğu sürece, bırakın siyasi nedenleri, soL'un ekseninde milim oynamasına izin vermeyecek psikolojik faktörler oluştu aradan geçen yıllarda. Dileyen pek "devrimci" bulmaz ama biz bu parti ve zihniyetinin Türkiye'deki egemenliğini bir aşağılama olarak görüyoruz. Aşağılanmayı kabullenecek değiliz.