Oral Çalışlar'ın amin dediği dua: Sol liberal olsa...

Radikal yazarı Oral Çalışlar, Cihan Medya Haber Dergisi haber dergisine Türkiye solunun "şiddet sevdası"ndan 2014'teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar "içeriden" bilgiler yetiştirdiği bir mülakat verdi. Özetle, Oral Çalışlar "Türkiye solu liberal olsa" türküsünü yeniden çığırdı.

Bazı okurlar, Oral Çalışlar türü figürlerin soL sayfalarında yer almasının kendilerine hakaret olduğunu düşünüyor olabilir. Ne de olsa, AKP'nin yarattığı yeni Türkiye'nin daha demokratik, daha çoğulcu, en azından "eski rejim"e göre daha ehven olduğunu düşünen birisini eleştirmek için dahi olsa ciddiye almak, bir yerden sonra maddi olgulara gözlerini kapatmak anlamına bile gelebiliyor.

Ancak Oral Çalışlar ve türünün ciddiye alınmalarının nedeni, sol ile ilgili olmaktan çok, operasyonel işlevleri ile ilgili. Sonuçta, AKP'nin "artık" demokratikleşmeden saptığı, Kürtlere ve Alevilere baskısının "nedense" arttığı her dönemin ardından gelen sözde yumuşama dönemlerinde, Zaman gazetesine çıkan bir tekaüt mebus, okulunda nasıl mahalle baskısına uğrayıp dinden çıktığını anlatır bir başkası yine Zaman gazetesinde Türkiye soluna akıl almadık hakaretler edebilir.

Balyoz davasında verilen kararların yaygın bir şüphe dalgasıyla karşılandığı bir ortamda, "bende tuzluk var" diye hazırda bekleyenlerin Türkiye solunun "darbeci" geleneğini Cihan Medya Grubu'nun haber dergisinde bir kez daha faş etmesi de yalnızca bu açıdan anlamlıdır. O yüzden, Oral Çalışlar'ın "solcu" sayılıp sayılmaması bir noktadan sonra önemsizleşir. Mühim olan, Oral Çalışlar'ın kendisine Zaman gazetesinde de olsa bir mecra bulması, Zaman gazetesinin de bu mutualist ilişkiyi fırsata çevirmesidir. Bu denklemde, kendisinden bekleneni yapan hem Zaman gazetesi, hem de Oral Çalışlar'dır.

Türkiye solu ile ilgili flaş flaş flaş, şok şok şok tespitler...
Zaman gazetesinin özetini aktardığı mülakatta, "68 Kuşağının önde gelen isimlerinden olan Çalışlar" Türkiye solu ile ilgili "çok önemli tespitlerde" bulunmuş. Özetteki anlatım bozuklukları Oral Çalışlar'ın sözlü anlatımından mı, yoksa muhabirin eksikliğinden mi kaynaklanıyor, bilinmez. Ancak şu bozuk cümle bile röportajın nereye gideceğini anlatıyor: "Çalışlar, geçmişte şiddet yerine daha demokratik yolların tercih edilmemesinden dolayı Türkiye'nin başka bir yerde olabileceğini söyledi."

Çalışlar, bozukluğu karşılıksız bırakmıyor. "Çok önemli" tespitlerini bizlerden mahrum bırakmıyor: "Hala geçmişi bir efsane olarak şiddetiyle birlikte savunmayı sürdüren bir ekip var. Bu tehlikeli ve yanlış. Çünkü şiddet sonunda halk savaşı oluyor. Şiddet yerine daha demokratik mücadele metotlarıyla muhalefet edilseydi, bugün Türkiye başka bir yerde olabilirdi."

Şiddet, sonunda dönüp dolaşıp halk savaşı oluyormuş. Cihan Medya'nın bulduğu, Zaman'ın manşet yaptığı Çalışlar'dan, çıka çıka bu çıkıyor. Ama anlıyoruz sonuçta: Şiddet yerine demokratik mücadele metotları ile muhalefet edilseydi, çok başkaydık şimdi...

Sağ-Sol çatışmasına alet olan biçare Çalışlar...
"Şiddet yerine demokratik muhalefet" gibi bir karşıtlık kurulduğu zaman, arkasından "Türkiye solunun darbeciliği" ile "12 Eylül'de kardeş kardeşe kırdırıldı" argümanlarının gelmesi farz değilse de, sünnettir. Çalışlar, Halil Berktay'ı eleştiren birisinin yazısında geçen "Türkiye solunun şiddetle ilişkisi kalmadı" sözlerine karşı kılıcını çekiyor ve cenge başlıyor:

"Nasıl kalmadı? Türk solu PKK şiddetini meşru görüyor. Darbecilik şiddet değil mi? Darbeciliği hala savunan, bir sol kesim var. O nedenle ben Türk solunun şiddetle ilişkisinin bittiği, hiçbir alakası kalmadığı teorisini doğru bulmuyorum. Hala PKK şiddetini eleştirmiyorsan veya PKK şiddetini meşru görüyorsan, baş düşman gördüğün AK Parti'yi devirmek için 'darbecilik de iyidir' diyorsan, bu şiddettir."

Çalışlar, "şiddet"ten bunları anlıyor. Şiddetin karşılıklılığı tezleri ortaya atılsa bir işe yaramaz, baştan uyarmış olalım. Çalışlar'ın mantık silsilesi şu amaca hizmet ediyor: Şiddet eşittir darbecilik. Türkiye solunda sırf AKP devrilsin diye darbeci olanlar var. O halde Türkiye solu darbeci. Kimse kusura bakmasın Çalışlar el çabukluğuyla, AKP'nin devrilmesini istemek ile darbeciliği eşitliyor. AKP'ye muhalefet etmek için, AKP'nin kökünü kazımak istediği şeylerden uzak durman gerek. Darbecilik, şiddet vs yalnızca enstrümanlar. Türkiye solunun AKP'yi devirmek için "darbecilik de iyidir" demediğini Çalışlar da bal gibi biliyor yoksa.

Çalışlar'ın derdi açıkça, Türkiye solu geçmişinden, sınıftan, bağımsızlıktan, aydınlanmacılıktan kopsun, AKP'nin temsil ettiği siyaset zeminini kabul ederek, o çerçevede siyaset yapsın istiyor. Çalışlar, olmayacak duaya amin diyor. Bit pazarına nur yağmıyor.

Ama daha güzeli bundan sonra geliyor. 12 Eylül darbesinin hayat öpücüğü verdiği İslamcı hareketin temel argümanlarından birisi olan "Sağcı, solcu diye gençler birbirlerine kırdırıldı, darbenin önü açıldı" lafzı, Oral Çalışlar'ın ağzından da dökülüyor. Çalışlar şöyle diyor: "12 Eylül'e giderken çatışma ortamında bizzat sağ sol çatışması diye bildiğimiz şiddet döneminin bir aleti olduğumuz ve darbeye giderken bu işi fark etmemiş olmamız da, ciddi hataydı."

Çalışlar, nasıl olduysa hiç göremiyor. O göremeyince, kimse görememiş sayılıyor. Sonra o nedamet getirip "darbeci gömleğini çıkartıyor" ama ah o Türkiye solu, bir türlü demokratikleşemiyor, onun gördüklerini göremiyor.

Çalışlar'dan heyecanlı Cumhurbaşkanlığı değerlendirmesi
Oral Bey'in Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamı ile Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamları arasında kurduğu benzerliğe değinmeye gerek yok. Zaman gazetesine konuşuyorsanız, solcuyken ne kadar çok hata yaptığınızı anlatmanız, sünnet değilse de mendubdur. Bundan dolayı, Zaman gazetesine röportaj verecek eski solcuların, 27 Mayıs'ın ne kadar kötü bir darbe olduğuna müşahitlik etmesi gerekmekte, vakt-i zamanında Mendereslerin idamına oh olsun dedikleri halde şimdi ne kadar pişman olduklarını beyan etmeleri gerekmektedir. Bu, Zaman gazetesine mülakat veren eski solcunun mülakat kriterlerinin 3. maddesinde yazar ve bu kriterleri herkes bilir.

Ama Çalışlar'ın önemli tespitleri devam eder. Zaman ve Cihan dergi okurlarını daha çok ilgilendiren bir konu hakkında ahkam kesmesine izin verilir eski solcumuzun: Cumhurbaşkanlığı seçimleri.

Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan arasında büyük bir hesaplaşma yaşandığını iddia eden Çalışlar, Erdoğan-AKP-Gül üçgeninde devam eden büyük entrikayı soluksuz anlatıyor. Çalışlar, Abdullah Gül'ün Başbakanlık istediğini, danışmanı Ahmet Sever'in yaptığı açıklamalardan önce de biliyormuş mesela. Nereden biliyor, onu bilmiyoruz. O ona "senin önünü keserim" demiş, öbürü berikine "ben şunu istiyorum" demiş. Çalışlar, Köşk dedikodularına hayli vakıf. Çalışlar'ın bu hikmetinden sual olunmuyor.

Kürt sorununun çözümüne ilişkin önerilerini ise ancak dergiyi satın alarak okuyabileceğimiz yazıyor Zaman gazetesinin haberinde. Çalışlar için bu dergiyi para verip almaya değmeyeceği gerçeği ise orta yerde duruyor.

Behçet Gültekin (soL)