Odatv davasını anlama kılavuzu 1: Gazeteciler neyle suçlanıyor, kanıtlar neler?

Odatv davasında savunmaların yapılacağı duruşmalar başlamadan önce, davayla ilgili bir yazı dizisi başlatıyoruz. Dizi hem şimdiye kadar dağınık ve eksik biçimde aktarılmış bilgileri derli toplu sunuyor hem de daha önce hiç işaret edilmemiş hususlara dikkat çekiyor.

26 Aralık'ta, yani bu pazartesi Odatv davasının ikinci duruşması görülecek. İlk duruşma, reddi hakim talebinin değerlendirilmesi için kısa kesilmişti, dolayısıyla bir bakıma dava yeni başlıyor.

Ancak artık adlarını bile bir çırpıda sayamayacağımız sayıdaki bu davaların tipik bir özelliği, çok uzun iddianamelere ve binlerce sayfa -büyük çoğunluğu da gereksiz ve ilgisiz- ek klasörlere sahip olmaları, yani davaların konusu hakkında büyük bir bilgi kirliliği yaratılması. Öyle ki, biri cezaevinde yaşamını yitirmiş olan 14 sanıklı Odatv davası kamuoyunca yakından tanınmasına rağmen, iddianamede gerçekten nelerin olduğu konusunda herkesin kafası karışık.

Savunmaların başlamasına günler kalmışken, bu açığı kapatmak adına, iddianame ve bunun arkaplanına dair soL'da kapsamlı bir yazı dizisine başlıyoruz.

İlk yazımızda, iddianamede bulunan deliller ve iddia olunan örgüte atfedilen ve suç sayılan faaliyetler üzerinde duracağız.

Başlarken, iddianamenin mantığını özetleyebiliriz. Savcılık, çoğunluğu gazeteci 14 kişinin, henüz varlığı kanıtlanamamış olan Ergenekon örgütünün medya yapılanması olduğunu söylüyor. İddianamedeki suçlamalar, genel biçimiyle şöyle bir örüntü izliyor: Hemen tümü Odatv ofisindeki bilgisayarda ele geçirildiği söylenen -ve çeşitli bilirkişi raporlarının güvenilirliklerinin şüpheli olduğunu saptadıkları- dijital dokümanlara atıfta bulunuluyor. Bu belgeler, AKP'ye karşı mücadeleye dair genel ifadeler içeriyor. Ardından, bu içerik doğrultusunda yapıldığı iddia edilen haberler ve kitaplar örnek gösteriliyor. Sonra da destekleyici unsur olarak birtakım telefon görüşmelerine yer veriliyor. Yani suçlamaların temelinde, virüsle gönderildiği iddia edilen dijital belgeler yatıyor.

Sanıklar kimler?
1- Yalçın Küçük
2- Soner Yalçın
3- Barış Terkoğlu
4- Barış Pehlivan
5- Doğan Yurdakul
6- Müyesser Uğur
7- Coşkun Musluk
8- Sait Çakır
9- Ahmet Şık
10- Hanefi Avcı
11- Nedim Şener
12- Kaşif Kozinoğlu (cezaevinde yaşamını yitirdi)
13- Mümtaz İdil
14- İklim Bayraktar

İddianameye göre suçlar neler?
Silahlı Terör Örgütü Kurma ve Yönetme, Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik Etme, Devletin Güvenliğine İlişkin Gizli Belgeleri Temin Etme, Açıklanması Yasaklanan Gizli Bilgileri Temin Etme, Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Etmek, Hukuka Aykırı Olarak Kişiler Verileri Kaydetmek, Adli Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs

HANGİ FAALİYETLERİN YÜRÜTÜLDÜĞÜ İDDİA EDİLİYOR?

1- Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek amaçlı yürütülen faaliyetler
İddianame, gazetecilerin halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek amaçlı faaliyetler yürüttüğünü iddia ediyor. Burada ilk olarak, Odatv ofisindeki bilgisayarda bulunduğu söylenen "Yalçın Hoca ile görüşüldü" ibaresi ile başlayan doküman anılıyor. Doküman, özet olarak AKP'ye karşı halkın sokağa çıkmasının sağlanması isteğini dile getiriyor. İddianamede de "ODATV isimli internet sitesinde yayınlanan haberlerde, bir taraftan PKK terör örgütü elebaşısının bir kısım açıklamalarını halkı sokağa dökmek amaçlı yayın yaptıkları, diğer taraftan da ülkemizde sanki bir iç savaş varmış algısı oluşturulmayı hedefledikleri anlaşılmıştır" deniliyor.

Ardından, Odatv'de yayınlanmış 5 haber, örnek gösteriliyor. Bunlardan bir tanesi, "Öcalan Diyarbakır’daki Kürtlere, Mısır’daki Gibi Sokağa Çıkın Dedi" başlıklı ve yorumsuz bir şekilde, ANF'ye atıfla Öcalan'ın açıklamasının yer aldığı bir haber. Son dönemde bu haberlerin, tüm basın organlarında, çoğu zaman da aynı şekilde ANF'ye atıfla haberleştirildiği biliniyor. Bir başka haber, "Türkiye’de İç Savaş Mı Var" başlığını taşıyor. Bu, aslında bir yazı. Odatv'de Barış Zeren ve soL Haber Portalı'nda Fatih Yaşlı'nın tartıştığı bir konuda, İsmail İlkan tarafından yazılmış. Ve tartışmanın konusu halkın kendi içinde savaşması değil, devlet ve iktidar yapısı içerisindeki AKP ve diğer kanat arasında süregiden mücadelenin nasıl adlandırılması gerektiğine dair teorik bir tartışma. Bir diğer haber, "Birileri İç Savaş Hazırlığı Mı Yapıyor" başlığını taşıyor ve Emniyet ve MİT'e ağır silah alma yetkisi veren yasayı eleştiriyor. Yani halkı savaşmaya teşvik etmekle alakası yok.

Niye bunları uzun uzun anlatıyorum? Şu yüzden: İddianame boyunca -çok absürd olan bazılarına ileride değineceğimiz- birçok haber, suç sayılabilecek hiçbir şey içermese de, sadece başlıklarının çağrışımları nedeniyle "kanıt" olarak kaydedilmiş. Belli ki polisler oturup Odatv arşivinde "Öcalan", "iç savaş" gibi kelimeleri yazıp, çıkan bütün sonuçları listelemişler. Bu gayrıciddi suçlama yönteminin, herhangi bir gazetenin arşivinden hareketle aynı yöntem uygulanarak kullanılabileceği ve her türlü haberin suç sayılabileceği ortada.

Bu haberlerden sonra, bazı telefon görüşmeleri aktarılmış. Gazetecilerin "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiklerine" kanıt olarak gösterilen o görüşmelerden birisi şöyle:

X şahıs: Mısır hala internet bağlantısı kesikmiş bugün sabah Osama ile konuştum. Bu devrimin iyi bir yere çıkacağını uzun zamandır bu adamın gitmesi gerektiğini zaten falan söylüyor
Ayhan Bozkurt: Halk ayaklanması olması güzel bir şey. Türkiye'de de olsa… İç savaş olsa hayatım, evet devrim olsa. Türkiye'de sosyalistler iktidara gelse…
X şahıs: Çok var, çok var ya…

Eğer Bozkurt'un bu sözleri suç kapsamına giriyorsa, kişisel görüşmelerde dahi devrim istemek, halkın hakkını aramasını istemek suçtur. Zaten iddianameyi hazırlayan da, tam olarak böyle bir zihniyettir.

Kanıtlar, bu kadar…

2- Türk Silahlı Kuvvetlerini darbe yapmaya teşvik etme amaçlı yürütülen faaliyetler
İddianamede gazetecilere isnat edilen bir diğer suçlama, darbe kışkırtıcılığı. Bu kısımda da "Ulusal Medya 2010", "Bilinçlendirme", "teRTEmiz" ve "darbe.doc" isimli dört dijital belge anıldıktan sonra, haber başlıkları anılıyor.

Bunlardan birini inceleyelim. Odatv bilgisayarında bulunan darbe.doc, diğer belgelerden farklı olarak birtakım talimatlardan oluşmuyor anlaşıldığı kadarıyla bu belge bir haber metni taslağı. Üst düzey komutanların evinin aranmasının ardından, etrafta darbe olacak söylentilerinin dolaştığı belirtiliyor. İddianame, bu belgenin oluşturulmasının hemen ertesi günü, Odatv'de "'Darbe olacak' söylentilerinin ardında ne yatıyor?" başlıklı bir haber yayınlandığına ve içeriğinin, bu belgeyle paralel olduğuna dikkat çekiyor. İlgili haberi Odatv sitesinden açıp bakıyoruz. Gerçekten de, darbe.doc belgesindeki cümlelerin haberde geçtiğini görüyoruz. Ancak haberin sonuna iki paragraf eklemiş Odatv editörleri. O paragraflar şöyle:

"Tüm bunlarla birlikte askeri yetkililer böyle bir ‘darbe’ ihtimalinin olmadığını ve bu söylentilerin kamuoyu yaratmak için çıkarıldığını düşünüyor.

Odatv.com olarak biz de bu tür spekülasyonlara ihtimal vermiyor ve Türkiye'nin demokrasi sınavından başarıyla geçeceğine inanıyoruz. Süreç ne kadar zorlu olsa da hukukun üstünlüğüne güveniyoruz."

Eğer çok zorlama bir niyet okuması yapılmayacaksa, bu haberin Odatv sitesinin darbe kışkırtıcılığı değil, aksini yapmaya çalıştığına dair kanıt olarak sunulması gerekirdi.

Bu kısımda yine haber başlıkları ve telefon görüşmeleri anılıyor. Bu görüşmelerden biri, Soner Yalçın ile Oray Eğin arasında. Bu görüşmeden, Oray Eğin'in ertesi günkü yazı konusunu, Soner Yalçın'dan tavsiyeyle oluşturduğu anlaşılıyor.

3- Ergenekon silahlı terör örgütü kontrolündeki PKK terör örgütüne destek amaçlı yürütülen faaliyetler
Suçlamalardan bir diğeri, bu. Bu kısımda uzun uzun, Ergenekon davasının -henüz kanıtlanmamış olan- iddianamesine atıflarda bulunuluyor. Daha sonra, Yalçın Küçük'ün PKK'yi yönettiğine dair bilindik ve hiçbir şey kanıtlamayan "kanıtlar" öne sürülüyor: 90'ların başlarında çekilmiş Öcalan-Küçük fotoğrafları, bir gizli tanığın yine sadece 90'lı yılları kapsayan birtakım iddiaları. Açıkça zayıf olduğu görülen bu iddiaları güçlendiren unsur ise "Hocadan Notlar" adındaki dijital belge. Belgede Odatv'ye, Öcalan ve PKK'yi kayıran haberler yapılmasının tavsiye edildiği görülüyor.

Ve, bir kez daha yazılan haberlerden örnekler… Misal, "Öcalan'dan özür dile Başbakan" başlıklı olanı. Belli ki polisler, bu başlığı görünce hemen "kanıt" diye listeye almışlar. Habere tıklıyoruz, ve haberin, Özdemir İnce'nin Hürriyet'te yazdığı yazısı olduğunu görüyoruz! Özdemir İnce yüzünden Odatv'ciler okkanın altına gitmiş desek mi? Yoksa, böyle saçmasapan iddianame mi olur desek?

Bu başlıkta -isnat edilen suçla alakasız birtakım telefon görüşmeleri aktarıldıktan sonra- önceki başlıklara göre bir yeni kanıt daha var. Bir ihbar mektubuyla iletilmiş, Yalçın Küçük'e ait görüntüler. İhbar mektubunu yazan ve eski TGB sempatizanı olduğunu ileri süren kişi, Savcı'ya "TGB tarafından Gebze’de düzenlenen konferansta Yalçın Küçük’ün resmen PKK propagandası yaptığını" demiş. Polisler, videoları izlemiş. Ve koca konferans videosundan, iddiayı desteklemesi için sadece şu cümleyi bulup aktarabilmişler: "Gülen hareketi hem Musul'da hem Diyarbakır'da PKK'nın ve öbürlerinin dibini oyuyor, oyuyor, dibini oyuyor."

Kanıtlarımız bu kadar değil. Barış Pehlivan ile Soner Yalçın arasında geçen bir e-postadan, "PKK tarafından mağdur edilen örgüt mensubu kadınların cinsel yaşamlarıyla alakalı bir yazının yayınlanmasına bizzat Soner Yalçın tarafından izin verilmediği anlaşılmış". İşte Odatv'cilerin PKK'yi kontrol eden Ergenekon örgütünün yöneticisi olduklarına dair bir kanıt daha! Yoksa bir editör, haberi doğrulayamamış, kaynağa güvenmemiş ve yer vermemiş, önemi yok. Yandaş medyaya her türlü iddiayı servis edip, aynen yayınlandığını görenler için, bir haberi yayınlamamak da suç!

Hâlâ bitmedi. PKK'ye desteği "kanıtlayan" bir e-posta daha var. Barış Pehlivan'a gönderilmiş, e-postanın konu kısmında "firat haber ajansi" yazıyor. Ve içerisinde şöyle yazıyor: "Merhabalar Barış bey. Öcalan’ın son haftalarda yayımladığınız haberlerinde ajansımızın ismini kullanmadan veriyorsunuz. Haberlerde kaynağını gösterirseniz seviniriz. Fırat Haber Ajansı"

Tam anlaşılmıyor tabii, savcılar Odatv'yi ANF'den haber çaldığı için mi suçluyorlar? Bu durumda, aynı kafayla, savcıların PKK'yi desteklediği sonucunu mu çıkarmak lazım?

4- Siyaset dünyasına yön vermek amaçlı yürütülen faaliyetler
Bir diğer iddia edilen suç, siyaset dünyasına yön vermek. Burada suçlama, AKP ve CHP'ye yön verme faaliyetleri olarak ikiye ayrılmış.

a) AKP'ye yönelik yürütülen faaliyetler
Bu kısım, "teRTEmiz" ve "Hocadan Notlar" adlı iki dijital belgeye referansla başlıyor. Sonra, yine haberler anılıyor.

Ancak iddianamenin bu kısmı, gerçekten çok önemli. Zira bu kısım, okunduğunda, AKP'yi eleştirmeye dönük her türlü haberin suç ilan edildiğini apaçık gösteriyor. Ve gerçekten de, Odatv'de AKP'nin yolsuzluklarını anlatan ve benzeri ne kadar AKP eleştirisi içeren haber varsa sıralandığı görülüyor. Mantık şöyle: Atıfta bulunulan iki dijital belgede, tüm AKP karşıtlarının dile getirdiği türden AKP eleştirileri sıralanıyor. Bunlar böylece bir defa "örgüt talimatı" sayıldıkları için, tüm haberler de suç oluyor.

Bir örnek verelim. "teRTEmiz" isimli belgede, "Topluma AKP’nin icraatlarının anlatılması, durumun vahim olduğunun aktarılması" ifadesi geçiyor. Savcı, bunun arkasından haber başlıklarını sıralamış. Biri şöyle: "Torba Yasayla hiçbir şey eskisi gibi olmayacak". Habere tıklıyoruz. Haberde, Birleşik Kamu İş Konfederasyonu ve CHP Antalya Milletvekili Tayfır Süner'in açıklamaları var! AKP'yi eleştiren sendika ve milletvekillerinin açıklamalarını yorumsuz haberleştirmek dahi suç!

b) CHP'ye yönelik yürütülen faaliyetler
İddianamede, gerçekten örgütlü bir faaliyet olduğunu düşündüren tek güçlü bölüm burası. Yalçın Küçük'ün de, Soner Yalçın'ın da CHP'de belli bir kanadı desteklediği görülüyor. Bu, büyük oranda telefon görüşmelerine dayandırılmış.

Hem Küçük'ün, hem de Yalçın'ın bir dönem Kemal Kılıçdaroğlu'yla birlikte umutlandıkları biliniyor. Bu dönem, içerisinde alenen de bilindiği üzere farklı ekiplerin iktidar mücadelesi verdikleri CHP'de, iki isim de kendi nüfuzları oranında etkili olmaya çalışmışlar.

Ancak bunun bir "terör örgütünün" faaliyetleri doğrultusunda ve onun talimatıyla yapıldığı bulgusu var mı? Yok... Bu konuyu bir kenara bırakalım.

İddianamenin gerisi
İddianamenin devamında şu dört faaliyet sıralanıyor: Medya yapılanması faaliyetleri kapsamında Halk Tv ile ilgili faaliyetler, Ergenekon soruşturması ve dava sürecini etkilemeye yönelik faaliyetler, Devlet güvenliğine ilişkin bilgi ve belgelerin temin edilmesi, Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi ve özel hayatın gizliliğini ihlal.

Bu dört başlıkta iddia edilenleri, ileriki yazılarda sanıklar hakkındaki iddiaları ele aldığımızda işleyeceğiz.

İşin özü: Dijital deliller
Toparlamak gerekirse, iddianamede bahsedilen tüm suçlar, ancak Odatv ofisindeki bilgisayarda bulunduğu iddia edilen dijital dokümanlara referansla suç kapsamına sokuluyor. Eldeki tek somut şey, işte bu dijital deliller.

Bu dijital delillerin o bilgisayara virüs yoluyla gelip gelmediğini, bilirkişi raporlarının nasıl alındığını, polisin bilirkişi raporlarının alınmasını engellemek için neler yaptığını ve yandaş medyada raporların aksini iddia eden haberlerin içeriğini, bir sonraki yazımızda ele alacağız.

Yiğit Günay (soL)