'MGK'nin 2004 Fethullah Gülen kararı neden uygulanmadı?'

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, bugünkü yazısında MGK'nin 2004 yılında aldığı Fethullah Gülen kararının neden uygulanmadığını sordu.

Hürriyet yazarı Sedat Ergin, 2011-2015 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunan Org. Necdet Özel'in "2004 Ağustos ayında MGK toplantısında bizim önerimizle, yani Silahlı Kuvvetler dedik ki, bu örgüt çok büyük bir imkân kabiliyete kavuştu. İmkân kabiliyeti yıllar içerisinde oluşur ama niyet bir gecede değişir" ifadesiyle ilgili olarak "Gülen organizasyonunun devletin tehdit değerlendirmesi belgelerindeki serüveninin bir hayli iniş çıkışlı bir yol izlediğini söylemek mümkün" dedi. 

Sedat Ergin'in "15 Temmuz ve İstihbarat 2: MGK’nın 2004 Gülen kararı neden uygulanmadı?" başlığıyla yayımlanan (28 Haziran 2017) yazısında şu ifadelere yer verdi:

TBMM’de 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak üzere oluşturulan komisyonun çalışmaları, devletin kurumlarının geçmişte Gülen cemaatini bir tehdit olarak değerlendirerek önemli uyarılarda bulunduklarını, ancak uygulamaya gelindiğinde AKP iktidarının bu uyarıları önemsemediğini ve alınmış olan kararları da rafa kaldırarak Fetullahçı organizasyona geniş bir hareket serbestisi tanıdığını ortaya koyuyor.

Bu konuyu değerlendirebilmek için 2011-2015 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunmuş olan Orgeneral Necdet Özel’in komisyona gönderdiği yazılı yanıtlardan yola çıkabiliriz. Orgeneral Özel, FETÖ/PDY’nin devletin tehdit değerlendirmeleri zeminindeki tarihi geçmişini üç dönem içinde değerlendiriyor.

BİRİNCİ DÖNEM: 2010 öncesi Gülen tehdit

Orgeneral Özel’e göre, birinci dönem 2010 yılına kadar olan yıllardır. Bu dönemde devletin resmi belgelerinde mevcut cemaat ve tarikatların tamamı 'Dini Değerleri İstismar Eden Gruplar' içinde görülerek milli güvenliğe tehdit olarak değerlendiriliyor. Gülen cemaati de bu çerçevede tehdit olarak değerlendirilmektedir.

Özel, bu döneme ilişkin arşiv kayıtlarına dayanarak TSK’dan 1166 personelin TSK ile ilişkisinin kesildiğini, bu toplam içinde 400 kişinin Fetullah Gülen grubu ile iltisaklı olduğunu belirtiyor.

2010-2013: Gülen tehdit değil

Necdet Özel’e göre, 2010’da başlayan ikinci dönemde devletin resmi belgelerinde tehdit değerlendirmesi değişmiş, cemaat ve tarikatların faaliyetlerinin güvenliğe tehdit oluşturmadığı görüşüne gelinmiştir. Özel 'Hatırladığım kadarıyla bu dönemde hakkında işlem yapılan personel olmamıştır' diye konuşuyor.

Bu noktada bir süre için Özel’den ayrılıp selefi Orgeneral Işık Koşaner’in komisyon tutanaklarına geçen açıklamalarına bakalım. Koşaner’in milletvekillerinin sorularını yanıtlarken gündeme gelen konulardan biri, Gülen cemaatinin 'Kırmızı Kitap' olarak da adlandırılan ve devletin tehdit önceliklerini sıralayan Milli Güvenlik Kurulu Siyaset Belgesi'nden çıkartılmış olmasıdır.

Orgeneral Koşaner, Gülen cemaatinin irticai faaliyet ve iç tehdit olmaktan çıkartılmasının tarihi ile ilgili bir soruyu yanıtlarken 'Ben 2009’da çıkartılmıştı diye hatırlıyorum' şeklinde konuşuyor.

(...)

Burada altını çizmemiz gereken önemli bir durum var. Özel’in anlatımına göre 2010-2013 yılları, tehdit değerlendirmesinin değişmesi sonucu TSK personeline hiçbir ihraç işlemi yapılmayan bir dönemdir. Buna karşılık, bu dönem aynı zamanda Gülen cemaatinin TSK’da Balyoz ve askeri casusluk gibi kumpas davaları üzerinden ciddi tasfiyeler yaptığı ve boşalan general ve amiral kadrolarına Yüksek Askeri Şûra’da (YAŞ) ağırlıklı bir şekilde Gülenci subayların terfi ettirildiği bir zaman kesitidir. 2014, hatta 2015 YAŞ toplantıları da aslında bu açıdan çok farklı geçmemiştir. 2011 sonrasında terfi eden general ve amirallerin büyük bir bölümü 15 Temmuz darbe girişimi çerçevesinde bugün tutuklu bulunuyor. Orgeneral Koşaner, 'Kadrolar boşaltıldı, başkaları buralara yerleştirildi. O yerleştirilenlerin çoğu şimdi hapiste' diye konuşuyor.

Burada Gülen örgütünün 7 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı tutuklamaya dönük hamlesiyle hükümete büyük bir meydan okumada bulunmasına rağmen, 2013 sonundaki 17-25 Aralık hamlesine kadar bu örgütün –neredeyse iki yıl- devletin tehdit değerlendirmelerinin hâlâ dışında kalmış olması izaha muhtaç bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Orgeneral Özel’in 2010’da yapıldığını söylediği değişiklik, aslında Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) zaten uygulanmayan Gülen cemaati ile ilgili alınmış önemli bir tavsiye kararının tümüyle kadük olması anlamına geliyor. TBMM darbe komisyonunda MGK’nın 2004 kararıyla ilgili en ayrıntılı değerlendirmeyi 2002-2006 döneminde Genelkurmay Başkanlığı yapan Orgeneral Hilmi Özkök’ün 19 Ekim 2016 tarihli oturumdaki açıklamalarında buluyoruz.

Orgeneral Özkök şöyle anlatıyor:

Bu işin üzerinde çok duruldu. Ve 2004 Ağustos ayında MGK toplantısında bizim önerimizle, yani Silahlı Kuvvetler dedik ki, bu örgüt çok büyük bir imkân kabiliyete kavuştu. İmkân kabiliyeti yıllar içerisinde oluşur ama niyet bir gecede değişir. Aynen böyle söyledik. Dedik ki ‘Bir icra planı yapılsın, bu iş takip edilsin’. Çünkü o zamana kadar bu tehlikeli bir örgüt olarak görülmüyor, şiltler veriliyordu. Biz MGK’da bunu açıkça söyledik. Hükümeti kesin olarak bilgilendirdik. Dedik ki, durum iyi değil. Ve orada bir karar alındı, ‘icra planı’ deniyordu. Hükümete tabii tavsiye ediyor MGK. Hükümetin asli unsurları da orada olmakla beraber, pek fazla bir şey yapıldığını görmedik. Yine biz her MGK’da bu örgütlerin tehlikesini dile getirdik. Duyduklarımızı elimizden geldiği kadar yaptık ama dediğim gibi kaynağa nüfuz etmemiz bizim mümkün olmadı. Özellikle ben çok arzu ettim, diğer kuvvet komutanları da beni kuvvetle desteklediler.

Bu toplantıda Gülen cemaatinin oluşturduğu tehdit konusunda MİT’in de MGK’nın asker kanadıyla benzer doğrultuda bir sunum yaptığı anlaşılıyor. Eski Genelkurmay Başkanı (2008-2010) Orgeneral İlker Başbuğ da komisyonun 3 Kasım 2016 tarihli toplantısında 2004 Ağustos MGK’sında Fetullah Gülen’in “yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerine dönük bir eylem planının hazırlanmasının önerildiğini” hatırlattıktan sonra 'Hükümet bu MGK kararıyla ilgili adım atmamış. Hükümet 4 Ağustos kararını niye uygulamamış. Vallahi o benim sorunum değil, siyasi iktidara sorarsanız onlar anlatsınlar' diye konuşuyor.