İşte Türkiye’nin basın özgürlüğü krizi!

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) tarafından “Türkiye’nin basın özgürlüğü krizi / Gazetecilerin hapsedildiği ve muhalefetin suç sayıldığı karanlık günler” başlığıyla hazırlanan rapor basın özgürlüğünde gelinen noktayı gözler önüne seriyor.

Gazetecileri Koruma Komitesi'nin hazırladığı "Türkiye'nin basın özgürlüğü krizi" başlıklı rapor, Erdoğan hükümetinin yakın tarihin dünya çapında en büyük saldırısını gerçekleştirdiğine dikkat çekti.

“Yakın tarihte görülen en büyük darbe”
Gazetecileri Koruma Komitesi’nin Avrupa ve Orta Asya program koordinatörü olan Nina Ognianova ve Türkiye’den gazetecilerin desteği ile oluşturulan rapor, Türkiye’de kitlesel gazeteci tutuklamalarını, gazetecilere karşı açılan çok sayıda cezai kovuşturmayı ve hükümetin, basında oto sansürü doğuran baskısını mercek altına alıyor.

Raporun özet bölümünde yer alan ifadelerle, CPJ araştırması Türkiye’de yetkililerin basın özgürlüğüne karşı yakın tarihte görülen en büyük darbelerden birine kalkıştığını gösteriyor.

76 tutuklu gazetecinin en az 61’i doğrudan gazetecilik faaliyeti ile yargılanıyor
Hapiste 76 gazetecinin bulunduğunu belirtilen raporda bu isimlerin en az 61’inin doğrudan gazetecilik faaliyetinde bulunduğuna dikkat çekilirken, diğer 15 gazeteci için aleyhindeki delillerin yeterince açık olmaması nedeniyle araştırmanın sürdüğü kaydedildi.

Erdoğan açıkça saldırıyor
Raporun özet bölümünde Erdoğan hükümetinin basın üzerinde kurduğu açık baskı şu ifadelerle açıklandı:

“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümeti basına karşı yakın tarihin dünya çapında en büyük saldırısını yürütüyor. Yetkililer, terör suçları veya devlete karşı suçlarla itham ettikleri gazetecileri hapsediyor, Türklüğü aşağılamak ya da yargılamayı etkilemek gibi suçlarla haklarında dava açıyor ve otosansürün yerleşmesi için çeşitli baskıcı taktikler kullanıyor. Erdoğan açıkça gazetecilerin itibarına saldırıyor, medya organlarını, eleştirel yazılar yazan çalışanlarını uyarmaları ya da işten atmaları için zorluyor ve çok sayıda hakaret davası açıyor. Erdoğan’ın hükümeti ülkenin en büyük medya şirketine karşı bir vergi kaçakçılığı davası yürüttü şirketin zayıflamasıyla sonuçlanan bu davayla ilgili genel kanaat, siyasi sebeplerle açılmış olduğu.”

AKP’nin tavrı aynı: Abartılıyor…
Türkiye’nin CPJ’ye gönderdiği yanıtlarda basın özgürlüğü konusundaki raporların abartıldığı görüşüne yer verdiğine değinilen raporda, tutuklu gazetecilerle ilgili yapılan detaylı incelemeler sonucunda tutukluluk gerekçelerinin gazetecilik faaliyeti olduğu sonucuna varıldığı ifade edildi.
CPJ, 1 Ağustos 2012 itibariyle toplamda 76 gazetecinin hapiste olduğunu tespit etti. Her bir vakanın tek tek ve ayrıntılı olarak incelenmesinin ardından CPJ, en az 61 gazetecinin gazetecilik faaliyeti dolayısıyla tutuklu olduğu ifade edildi.

Gazetecilerin dörtte üçü hakkında mahkumiyet kararı yok ama
“CPJ’nin analizi, yetkililerin, yasadışı gruplarla ilgili yapılan haberleri ve hassas konuların araştırılmasını doğrudan terör veya devlete karşı gerçekleştirilen diğer fiillerle eş tuttuğunu ortaya koyuyor” denilen raporda, tutuklu yargılama uygulamasına tepki gösterilirken, cezaevinde bulunan gazetecilerin dörtte üçünden fazlası hakkında mahkumiyet kararı olmadığına işaret edildi.

“Türkiye kendi rekorunu kırmaya çalışıyor”
CPJ’in 27 yıl boyunca tutuklu gazetecilerle ilgili çalışma yaptığı belirtilirken, bu süre içinde kendi kendinin rekorunu kırmaya çalışan tek ülkenin Türkiye olduğu dile getirildi. 1996 yılındaki CPJ raporuna göre 78 gazetecinin tutuklu olduğu Türkiye’de bugünkü tutuklu gazetecilerin sayısının dünyanın diğer ülkelerinden fersah fersah fazla olduğu vurgulandı.

Gazetecilere açılan dava sayısı 5 bini buldu
Gazetecilerin yüzde 30’unun hükümete karşı komploya karışmakla ve yasadışı siyasi gruplara üye olmakla suçlandığına dikkat çeken CPJ, 2011 yılı sonu itibarıyla, gazeteciler hakkında açılmış ceza davası sayısının 5 bini bulduğu dile getirildi.

Tutuklu gazetecilerin yüzde 30’unun AKP’ye komplo kurmaktan, yüzde 70’inin ise PKK ve KCK beyanları ve faaliyetleri ile ilgili haber yapmaktan dolayı, özellikle Dicle Haber Ajansı ve Türkçe basılan Özgür Gündem gazetesi çalışanlarının yanı sıra, tamamı Kürtçe basılan günlük Azadiya Welat gazetesinin çalışanlarının hedef alındığına değinildi.

Raporda ilginç ifadeler de yer alırken, Türkiye’deki gazeteciler üzerindeki baskının AB üyeliği ihtimalini zayıflattığı ve ABD ile olan ilişkilerini tehlikeye attığı ileri sürüldü.

Raporda “Basına Yönelik Saldırılar”, “Doğruyu Söylemenin Onuru”, “Devlete Karşı İşlenen Suçların Yargılanması”, “Hrant İçin Adalet Yok”, “Kürt Gazetecilerin Davaları”, “Hapishane Mektupları”, “Siyasi İradenin İmtihanı” ve “İnternet Sansürü Yeni Taktikler Doğuruyor” başlıklı bölümler yer aldı.

(soL - Haber Merkezi)