İslamcılar İran'ı hemen satıverdi!

ABD tarafından NATO'ya tahsis edilen radar sisteminin Türkiye'ye yerleştirilmesi kararının İran'a karşı bir hamle olduğunu hemen herkes gibi islamcılar da kabul ediyor. Ancak bu kesimin çoğunluğu kafayı kuma gömerek konuyu geçiştirmeye çalışır gibi görünüyor.

Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanlığı'nın, füze kalkanı projesi kapsamında Türkiye’ye erken uyarı radarı konuşlandırılacağını açıklaması üzerine, islamcı kesimin karara ne tepki vereceği de merak konusu oldu. Farklı değerlendirmeler yapılsa da, radar sisteminin İran'a karşı olduğu çoğunlukla sessiz kalarak az da olsa açıktan yazarak kabul ediliyor. Ancak bu açık itirafa rağmen, islamcı kesim içinde AKP'yi zora sokacak önemli bir tepkinin ortaya çıkmadığı görülüyor.

ABD’nin NATO’ya tahsis ettiği füze kalkanı projesi kapsamında Türkiye’ye erken uyarı radarı yerleştirileceğinin duyurulması üzerine İslamcı kesimden ilk değerlendirmeler geldi. Zaman Gazetesi yazarlarından Fikret Ertan dışında, tüm kesimler radarın İran’a karşı konuşlandırıldığını iddia ediyor. Aynı zamanda bu sistemin açıkça, İsrail’i korumak amacı taşıdığını öne süren İslamcılar da var. Fakat asıl tartışma Türkiye’nin bu mesele üzerinden nasıl, emperyalizmle yeni pazarlık alanları yaratabileceği üzerine…

Abdurrahman Dilipak: ABD masaya davet ediyor, iyi işte konuşalım…
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak 7 Eylül 2011 tarihli “Erken uyarı sistemi!” başlıklı yazısında radar sisteminin “böyle bir zamanda gündeme gelmesi”nin ABD’nin bölgedeki askeri çatışma konularında Türkiye’yi masaya davet ettiği anlamına geldiğini yazdı. Türkiye’nin davete icabet ederek emperyalizmle bir çok başlıkta pazarlık etmesini tavsiye eden Dilipak, radar ile birlikte “İran’ın masaya yatırıldığını”, bunun karşılığında Türkiye’nin de kendisini ilgilendiren kimi meseleleri pazarlığa açması gerektiğini ifade etti.

Dilipak’ın yazısından ilgili satırlar şöyle:

“İran’ı masaya yatırıyorsanız, İsrail’i de masaya yatıracaksınız demektir.. Bunu Türkiye ile konuşacaksanız, PKK meselesinden tutun da daha birçok meseleyi konuşacaksınız demektir.. Ermenistan’ı da, Kıbrıs’ı da konuşacaksınız demektir..

…İyi işte konuşalım.. Ege ordusunu ne yapacağız, buna bir karar verelim.. Deniz Kuvvetleri’ni Mersin ya da İskenderun’a taşıyalım mı? Buna bir karar verelim.. Akdeniz’de devriyeye çıkacak mıyız?

…Amerikalıların, İngilizlerin bizimle konuşacakları konular varsa, bizim konuşacak daha fazla konumuz var. Buyurun konuşalım o zaman.. İkili askeri anlaşmalar, stratejik konular, derin ilişkiler, istihbarat konuları, ne varsa... Meclis de, Hükümet de, Dışişleri de, TSK da gündeme ilişkin konuları müzakereye hazır olsunlar.. Çünkü süreç hızlandı ve bu işlerin artık daha fazla ertelemeye tahammülü yok. NATO meselesini halledelim, daha sonra BM konusu var.”

Zaman’dan Fikret Ertan: Karar doğru
Konuyu sessizlikle geçiştirmeye çalıştığı gözlenen Zaman Gazetesi'nin köşe yazarlarından Fikret Ertan Türkiye’ye kurulacak radar sisteminin İsrail’in lehine olmayacağını ileri sürüyor. 5 Eylül 2011 tarihli “Radar Kararı Doğrudur” yazısında, geçen yıl yapılan Lizbon Zirvesi sonrası çıkan tartışmalara değiniyor ve “böyle durumlarda” Türkiye’nin kendi çıkarlarını düşünmesi gerektiğini söylüyor. Türkiye’ye radar sistemi yerleştirilmesi eleştirilerini “suni gürültü”, olarak niteleyen Ertan “O zamanlar biz bütün bunların karşısında olmuş, gürültüye pabuç bırakılmaması gerektiğine işaret etmiş ve Türkiye'nin bu konuda sadece kendi güvenlik çıkarlarına göre hareket etmesi gerektiğini ısrarla söylemiştik.” diyor. Türkiye’de kurulacak radar sisteminin Amerika’nın batı kıyısında, Alaska’da, Japonya’da ve İsrail’in Nevatim Hava Üssü’nde zaten faal olduğunu, yani bu sistemin Türkiye’ye kurulmasının İsrail’in işine yaramayacağını iddia ediyor. Ve yazısını radar sistemi kurulması kararının ne kadar “isabetli” olduğunu tekrar vurgulayarak bitiriyor:

“Kısaca söylersek, NATO erken uyarı radarını Türkiye'de kurulması yönündeki karar doğru ve isabetlidir. Bu karar Türkiye'nin güvenlik çıkarları düşünülerek, hesap edilerek alınmıştır. Kaldı ki, zaten bu şartlarda başka bir karar da alınamazdı. Türkiye'yi yönetenler, böylesi kararlarda 'İran ne der, falanca ülke ne der?' diye düşünemezler. Böyle kararlar Türkiye'nin çıkarları ile başlar ve öyle biter. Daha da ötesi, İran füze ve nükleer program geliştirirken, başka şeyler yaparken bize mi soruyor, mesela. Radar kararı doğrudur velhasıl...”

Yılmaz Öztuna: Devletimizin NATO içindeki ağırlığı artacak
Türkiye Gazetesi yazarı Yılmaz Öztuna, radar sisteminin İran için kurulduğunu ve bunun olumlu bir gelişme olduğunu yazıyor. 6 Eylül’deki “İran Faktörü” başlığını taşıyan yazısında radar sisteminin Avrupa’yı atom bombası taşıyan füzelerden koruyacağını iddia eden Öztuna, sistemi öve öve bitiremiyor:

“İran artık süper füzeleri ile Avrupa’yı tehdid edemeyeceği gibi, coğrafyamızda Türkiye aleyhine bir üstünlük de kuramayacaktır. Önemli gelişmedir. Zira Doğu Türkiye’de kurulacak süper radar sistemi, İran’dan ateşlenen füzeleri ânında NATO’ya bildirecek. Amerika bu füzeleri derhal uzayda imha edecektir.”

Öztuna’nın şu satırları ise Türkiye’nin radar sisteminin kendi topraklarına kurulmasını kabul etmekle iyi bir “alışveriş” yaptığını ima ediyor:

“Amerika ,Kuzey Irak’ta PKK’nın Türkiye’ye girip kan dökerek dönmesini önlemek için, harekete geçti. Aynı zamanda Barzani’yi, Irak’taki PKK’nın yollarını peşmergeleri ile kesmeye ikna etti. Bu Amerika’nın, PKK’yı yok etmek değil, Türkiye’ye sarkmasını önlemek için yaptığı ilk ciddi eylemdir.

Zira bugünlerde Türkiye’de NATO’nun düşman füzelerini ânında gören füze kalkanı denen radar sisteminin yerleştirileceği açıklandı.”

Yenişafak yazarları da kafayı kuma gömdü
Geçen yıl gerçekleştirilen Lizbon Zirvesi’nden sonra, füze kalkanı projesi Yenişafak yazarlarınca sık sık gündeme getirilmişti. Özellikle Hakan Albayrak bu konu ile ilgili bir çok yazı yazmıştı. Örnek olarak, Albayrak’ın 18 Ekim 2010 tarihli “Füze Kalkanı ve Davutoğlu’nun Beyanatı” yazısı AKP’nin bu projeyi asla kabul etmeyeceği yönündeydi:

“İran'la dostluğu NATO'ya kurban etmek Türkiye'nin son yıllarda izlediği bağımsız ve şahsiyetli dış politika ile İslam dünyasında elde ettiği saygınlığı –dolayısıyla müsbet etkinliği- de bütünüyle ortadan kaldırmak anlamına gelir... Bölgesel entegrasyonun gerçekleşmesine hayati önem atfeden AK Parti Hükümeti buna asla yanaşmayacaktır.”

Belki de bu sebeple Yenişafak’ın köşe yazarları son günlerde oldukça sessiz. Sessizliğe istisna, Abdullah Muradoğlu. 6 Eylül 2011 tarihli yazısında Muradoğlu “kafalar biraz karışık” diyor ve üstü kapalı bir şekilde radar sisteminin İsrail’e yarayacağını söylüyor:

"Anlamadığım nokta, bu Füze Kalkanı'nın hakikaten NATO üyesi ülkeleri korumakla ilgili olup olmadığı. Mesela dünyanın herhangi bir noktasından NATO üyesi olmayan bir ülkeye gönderilen füzeyi vurmakla mükellef midir? Radar sisteminin Türkiye'nin doğusunda bir yerlere kurulacağı ihtimalini göz önüne alırsak "gözetleme alanı" bir fikir veriyor. Bu alandan Avrupa'daki NATO üyesi ülkelere füze gönderilebileceği hususu ise kuşkulu…"

Doğru Haber: Sıfır sorun politikasının altına konulmuş dinamit
Doğru Haber, Hizbullah tarafından kurulan Mustazaf-der örgütünün haber sitesi. Konu, Zeki Ergin tarafından kaleme alınan 7 Eylül 2011 tarihli “günün yorumu” köşesinde ele alınıyor. “Müslüman kimliği ile tanınan bir hükümet”in böyle bir adımı nasıl ve niçin attığını anlayamadıklarını dile getiren Zeki Ergin, "radar sisteminin İran’a karşı atılmış bir adım olduğu kesin" diyor:

“Bu proje Türkiye’nin komşularla sıfır problem politikasının altına konulmuş bir dinamit, İsrail’i olası bir savaşta İran’dan gelebilecek füze ve diğer saldırılara karşı koruyacak bir kalkan olduğu konusunda şüphesi olan yok.”

Ergin’e göre radar sisteminin Türkiye’ye yerleştirilmesindeki diğer bir amaç ise “Kürtler ile Müslümanlar arasında tesis edilen güveni ortadan kaldırmak.” Ergin'in cümleleri şöyle:

“Sistem İran’a karşı kurulmuş bu kesin, ama kesin olan başka bir şey var ki o da yeri konusundaki hassasiyetler Kürtler arasında her geçen gün daha bir güven tesis eden Müslümanlara karşı olduğudur. Bunun aksini kabul etmek belki ağır olacak ama saflıktan başka bir şey değildir.”

Nurettin Şirin: Vurulduk ey halkım, unutma bizi!
İslamcı çevrelerde oldukça önemli bir isim olan İsra Haber Genel Yayın Koordinatörü Nurettin Şirin konuyla ilgili ilginç bir yazı kaleme aldı. “Nato Füze Kalkanı ya da Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi” başlığı taşıyan yazıda Şirin şu ifadelere yer veriyor:

“Çocukluğumuzda en çok attığımız sloganlardan biri “Müslüman Türkiye” sloganı idi. Sayın Tayyib bey o zamanlarda gençlik kolları başkanı iken bize bu sloganı attırırdı, biz de tekrarlardık. Amacımız, “emperyalizm ve siyonizmin çıkarlarına hizmet eden kukla bir ülke değil, Müslümanların, İslam beldelerinin esenliğini gözeten Müslüman bir ülke” arzu ve hedefimizi dillendirmek ve haykırmaktı. Sayın Erdoğan şimdi “Müslüman Türkiye”nin başbakanı. Ben şimdi bir daha “Müslüman Türkiye” sloganı atmaya kalksam, ne demiş olacağım?

“NATO kalkanı ile siyonist rejime güvenlik duvarı olan Müslüman Türkiye” mi demiş olacağım?

Vaktiyle sol grupların dillendirdiği şu dizeleri hatırlarız şimdi:

“Vurulduk ey halkım, uhutma bizi...

(...)

Öyle ya, bugün CHP kalkıp, “füze kalkanı İran’a karşı İsrail’i korumak için kuruluyor” diyorsa, bize de “vurulduk ey halkım, unutma bizi” demekten başka ne düşer…!!?”

Kemal Kemahlı: “İslam Barış Gücü” projesi geliştirilmeli
İHH İskenderun ikinci başkanı Kemal Kemahlı Türkiye’ye radar yerleştirilmesini “İran’ı sindirme ve yok etme planına ülkemizin alet edilmesi” olarak değerlendiriyor. “Batı İran’la hesaplaşmak istiyorsa, doğrudan karşı karşıya gelmelidir” diyen Kemahlı, Türkiye’nin “bu işe” karıştırılmaması gerektiğini söylüyor. Ve Türkiye’nin NATO’dan çıkma zamanının geldiğini, “İslam Barış Gücü” projesine yoğunlaşması gerektiğini ekliyor:

“Son zamanlarda bazı Müslüman yazarların gündeme getirdiği “İslam Barış Gücü” projesinin üzerinde çalışılarak bu projenin geliştirilmesinin ve Türkiye’nin Nato’dan çıkmasının zamanı gelmiştir. Bu iş için D-8 oluşumu iyi bir altyapı oluşturabilir. Ayrıca söz konusu barış gücü hakemlik misyonunu da üstlenebilecektir.”

(soL - Haber Merkezi)