Esra Arsan: 'Bu gazetecilik değil tetikçilik, ezbercilik'

Doç. Dr. Esra Arsan, Gaziantep'te dokuz kişinin ölümüne yol açan saldırıda üretilen haberlerin linç atmosferini beslediğini söyledi ve basının tutumunu eleştirdi. Arsan, "Olasılıklardan sadece bir tanesine aklı yatıp 'PKK terörü' şeklinde başlık atılırsa, o yapılan gazetecilik değil, tetikçilik olur" dedi.

İletişim uzmanı Doç. Dr. Esra Arsan, Gaziantep'te dokuz kişinin ölümüne yol açan saldırının Türk basını tarafından ele alınışını eleştirdi ve anaakım medyada "Güneydoğu'da yaşananlar hakkında hakiki bilgi olmadığını" söyledi.

"Nasıl gazetecilik yapılmaz" örneği veriliyor
ANF'den Ali Barış Kurt'un haberine göre, basının doğru bilgiyi elde etse de yansıtmaktan çekindiğini, sansüre uyumlu davrandığını ve hem Şemdinli'de, hem de Gaziantep'te manipülatif bilgi ve tek yönlü haber akışını tercih ettiğini belirten Arsan, şu tespitte bulundu:

"Evrensel gazetecilik ilkeleri açısından bakacak olursak, büyük Türk basınının yine çok kötü bir sınav verdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle son Antep saldırısından sonra gazetecilerin sergilediği aceleci, bilgi yoksunu, düşmanlaştırıcı ve nefret söylemi içeren habercilik pratiği 'nasıl gazetecilik yapılmaz' konusunda çok iyi örnek teşkil ediyor. Elbette insan hayatına kast eden her saldırı ve ölümle sonuçlanan eylem çok üzücü. Ancak, bu tür eylemleri habere dönüştürürken gazetecilerin dikkat etmeleri gereken çok önemli konular var."

"Beylik sloganlar belli... Bilgi doğru mu, o önemli değil."
Arsan, Gaziantep'teki olayın basında ilk andan itibaren belirli bir örgütle ilişkilendirilmeye çalışılması konusunda, "İlk aşamada patlamayı üstlenen herhangi bir örgüt yoksa, gazeteciler kendi başlarına müneccim gibi 'bombayı şu örgüt koymuş' dememelidir" diyerek sözlerine şöyle devam etti:

"Gazeteci, İstanbul'daki haber merkezinde oturduğu yerden Antep'te patlayan bir bombanın cinsini, daha önce bu tip bombaların hangi gruplar tarafından kullanıldığını, bombalı saldırıyı gerçekleştiren saldırganların kimliğini filan bilemez. Yine de, bizim gazetecilerimiz oturdukları yerden 'bu eylemi şu örgüt yaptı' diyebilecek kadar strateji uzmanı kesilebiliyorlar. Açıkçası, çok acınacak haldeler. Okur ve izlerkitle ise daha da acınacak halde çünkü, bu kadar tembel ve meslek ilkelerinden nasibini almamış bir gazeteci kitlesinin ürettiği haber ve yorumlara mahkûm durumdalar. Gerçi, halkın da bir sıkıntısı yok. Onlar da ilk aşamada her ölümlü saldırının PKK tarafından yapılmış olduğu kalıp yargısına çok hazır. Hemen silahlar kuşanılıyor. Beylik sloganlar belli. Sokakta Kürt avına çıkılmaya hazır bekleniyor. Ha, bilgi doğru mu? O önemli değil."

Gazetecilik değil, ezbercilik, müneccimlik
Gaziantep'te yaşanan saldırıya ilişkin birbirinden farklı ya da birbirine bağlı birkaç senaryodan bahsedildiğini, bunlardan sadece bir tanesinin saldırının PKK tarafından gerçekleştiği yönünde olduğunu vurgulayan Arsan, şöyle devam etti:

"Ancak, PKK saldırıyı üstlenmedi. Bir diğer senaryo, saldırının Suriye/Esad tarafından emir verilmiş bir taşeron grup tarafından gerçekleştirilmiş olabileceği. Burada da El-Kaide ve/veya yine PKK'den söz ediliyor. Bu da bir ihtimal. Ama henüz ispatlanmış değil. Başka bir senaryoya göre, Esad, aynı kendi karasularındaki Türk uçağını düşürdüğü gibi, bu sefer de kendi askerlerine Antep saldırısını yaptırmış olabilir. Bu ihtimal doğruysa, savaş nedeni olur. Bu ihtimalin de çok nitelikli gazeteciler ve uzmanlar tarafından araştırılıp soruşturulmasını beklemek gerek. Ama onlar nerede? Nihayet,ama son değil, bir başka senaryo ise, Kürt sivil siyasi hareketinin Meclis'teki varlığına son vermek isteyen derin güçlerin Antep saldırısını provokasyon amacıyla gerçekleştirmiş olabileceği. Geçmişte yaşanan benzer olaylar düşünüldüğünde, bu ihtimal de göz ardı edilecek gibi değil. Şimdi, bu senaryolardan herhangi biri doğru olabilir. Hiçbirisi de doğru olmayabilir. Ben zaten startejist veya bombalı saldırı uzmanı değilim. Ancak, gazetecinin, kamusal alanda bahsi geçen bu olasılıkların hepsini sanmimiyetle ve detaylıca halka anlatması gerekir. Olasılıklardan sadece bir tanesine aklı yatıp, sözgelimi bugünkü gazete manşetlerinde olduğu gibi 'PKK terörü' şeklinde başlık atılırsa, o yapılan gazetecilik değil, tetikçilik olur. Çünkü, daha henüz Antep Valisi'nden, bomba uzmanlarından ve bu tür saldırılar konusunda uzmanlaşmış güvenlikçilerden çok yönlü ve detaylı bilgi alınmadan haber yapılmış oluyor. Bu da gazetecilik değil, ezbercilik, müneccimlik, bilip bilmeden konuşmak veya yalancılık oluyor."

"Olanı değil, yayın yönetmeninin 'olmasını umduğu'nu okumak"
Arsan, olay daha devam ederken gazetecilerin herşeyi yazıp bitirdiğini ve kararı verdiğini, suçluyu da bulduklarını belirterek şunları ekledi:

"Bu tam bir saçmalık. Tahmin edersiniz ki, andıçlarla yoğrulmuş bir ülkede bu tür olgunlaşmamış bilgiler çok kötü sonuçlar doğurabiliyor. Nitekim, Antep'te BDP binalarına yapılan linç girişimleri ortada. Beni en çok şaşırtan şey, bazı gazetecilerin sosyal medyada olayı duyar duymaz 'Vay alçaklar! Bu ülkenin ekmeğini yiyorsunuz, bir de ihanet... Allah belanızı versin!' şeklinde feveran etmeleri. Yahu, kim bu alçaklar? Ey gazeteci, sen de bu ülkenin ekmeğini yiyorsun. Bir zahmet sen de bağrınacağına, önce işini yap. Yetkilileri, suçlananları veya ne bileyim güvenilir uzman kaynakları ara da bir bilgi topla. O zaman biz de senin söylediklerine itimat edelim. Maalesef, gazeteciliğin daha 5n-1k'sını bile bilmeyen genel yayın yönetmenlerinin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. O zaman da maalesef olanı değil, o yayın yönetmenlerinin 'olmasını umdukları'nı okumak, dinlemekle yetiniyoruz."