Erdoğancı yazardan Cemil Çiçek'in çağrısına sert yanıt: Kusura bakmayın, eski çamlar bardak oldu

Eski cemaatçi, şimdi Erdoğancı Hüseyin Gülerce, Cemil Çiçek'in "İsrail ve Rusya doğru adım, şimdi sıra içerideki dostlarımızda" açıklamasıyla ilgili "Kusura bakmayın kimse size mecbur değil. Siz eski Türkiye’nin aktörleri idiniz. Eski çamlar bardak oldu" dedi.

Cemaatin medyadaki sözcüsü durumundayken sonradan Erdoğan saflarına katılan Hüseyin Gülerce, bugün Star gazetesindeki köşesinden Cemil Çiçek'in çağrısına yanıt verdi. Gülerce AKP'nin eski bakanlarından, TBMM Başkanlığı da yapmış olan Cemil Çiçek'in, "İsrail ve Rusya doğru adım, şimdi sıra içerideki dostlarımızda" açıklamasıyla ilgili olarak "Burnunuzdan kıl aldırmayıp 'şimdi sıra içeride' deyip Erdoğan’ı ayağınıza çağıracaksınız, lakin siz hiç adım atmayacaksınız. Kusura bakmayın kimse size mecbur değil. Siz eski Türkiye’nin aktörleri idiniz. Eski çamlar bardak oldu. Evet, iç barış bir zaruret ama şımartılmış, kendinde güç vehmeden sizlerle değil. Barışı, hilesiz hurdasız gönül insanları yapacak" dedi.

Hüseyin Gülerce'nin, "Şimdi sıra içeride ama sizinle değil" başlıklı bugünkü yazısı şöyle: 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncülük ettiği İsrail’le barış ve Rusya ile ilişkilerin normalleştirilmesi hamlesinden sonra iyi niyetli samimi insanların da katıldığı bir çağrı var: “Şimdi sıra içeride” deniyor.

İlginç bir fotoğraf var. 28 Şubat’ın medya ayağını oluşturan, Gezi olaylarında Erdoğan’ın devrileceğine inanıp rol çalan, 7 Haziran öncesi “HDP Türkiye partisidir, Demirtaş da yeni bir lider olarak güneş gibi doğdu” güzellemeleri yapan, asıl tıynetleri Erdoğan düşmanlığı olan malum çevre, “sıra içeride” çağrısında başı çekiyor. Açıktan, “İsrail’le bile barıştınız, bizimle de barışmanız lazım...” diyorlar.

Kendileriyle barışılmamasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hatası olarak görüyorlar. Kendileriyle diyorum, zira toplumun özlediği iç barışla, bunlarla barışmak farklı şeyler. Bunlar, “sıra içeride” derken, “laik kesim” ile mütedeyyin/muhafazakâr kitlenin barışmasını anlamıyorlar. Bunlar, “Türkiye’yi bize dar ettiniz, biz eski günleri arıyoruz” diyorlar...

Hiç pişmanlık göstermeyen, hala kendilerini Türkiye’nin asıl sahipleri zanneden, AK Parti’yi ve Sayın Erdoğan’ı baştan beri hazmedememiş bir zihniyetin sahipleri bu insanlar. Vesayetin, statükonun zaptiyeliğini yapan bu zihniyet sahipleri, inanınız ülkemiz için bir barış değil, kendileri için bir gaflet anı kolluyorlar. “Acaba şu konjonktürde bir punduna getirip içine düştüğümüz vartayı atlatabiliriz miyiz?” hesabındalar.

Ben bu zihniyet sahiplerine asla güvenmiyorum. Onları hiç samimi bulmuyorum. Çünkü bunların samimiyeti çok test edildi. Sayın Erdoğan Aydın Doğan’ın Trump Towers gökdeleninin açılışına bile gitti. “Herhalde artık insafa gelmişlerdir, herhalde artık bir yüzleşme, özeleştiri yapmışlardır” diye düşündü. Geçenlerde, “Ben de bir yanlış yaptım, oranın açılışını yaptım” dedi. Bunu dedirttiler kendisine...

Eğer samimiyetleri konusunda yanlış düşünüyorsam beni yanıltsınlar. Kendileri için değil de toplum için barış istiyorlarsa, şunları yaparak bizlere samimiyetlerini göstersinler:

Erdoğan düşmanlığı yapmaktan, Sayın Cumhurbaşkanına hakaret etmekten vazgeçsinler. Halkın ilk turda Cumhurbaşkanı seçtiği insana saygılı olsunlar. 21 milyon insanın tercihine saygı göstersinler.

Cumhurbaşkanlığı Beştepe Külliyesi için “Saray/kaçak saray” demekten vazgeçsinler.

7 Şubat MİT krizinin, Gezi olaylarının, 17/25 Aralık darbesinin, MİT TIR’larının durdurulmasının meşru hükümete karşı, Erdoğan’a karşı bir şer ittifakı operasyonu olduğunu kabul etsinler.

Paralel Devlet Yapılanmasına karşı verilen mücadeleye destek olsunlar.

PKK terörüne karşı net tavır ortaya koysunlar. Devletin kendi halkını katlettiğini iddia eden beşinci kol aydınlara, Türkiye’yi terör örgütlerine yardım ediyor diye dünyaya jurnalleyenlere, basın özgürlüğü bahanesiyle sahip çıkmasınlar...

Hem “İsrail’le barıştınız ama bizimle de barışın” diyeceksiniz, hem de hakaretten, düşmanlıktan, kibirden, tepeden bakmaktan vazgeçmeyeceksiniz... Cumhurbaşkanına demokrasiyi, özeleştiriyi tavsiye edeceksiniz ama siz demokrasi düşmanlarına taşeronluk yapmaya, özeleştiriden kaçmaya devam edeceksiniz. Herkesi hatalı göreceksiniz, ama kendiniz sütten çıkmış ak kaşık olacaksınız...

Burnunuzdan kıl aldırmayıp “şimdi sıra içeride” deyip Erdoğan’ı ayağınıza çağıracaksınız, lakin siz hiç adım atmayacaksınız. Kusura bakmayın kimse size mecbur değil. Siz eski Türkiye’nin aktörleri idiniz. Eski çamlar bardak oldu. Evet, iç barış bir zaruret ama şımartılmış, kendinde güç vehmeden sizlerle değil. Barışı, hilesiz hurdasız gönül insanları yapacak...