Erdoğan bu liberallerle Alparslan da olur, makul demokrat da...

AKP kongresi öncesinde yaratılan iyimser beklenti balonu belki de en çok Kürt başlığında patladı. Kürtlere 2023 vizyonunda avuntudan başka bir şey vaat edilmezken, Erdoğan’ın açıklamalarından iyimserlik çıkartmaya çalışanlar ise iyice gülünç duruma düştüler.

Günler öncesinden ana akım medya tarafından kamuoyunda büyük bir beklenti yaratacak şekilde şişirilen AKP kongresi, beklentiyi karşılamanın çok uzağında kalması bir yana, AKP’nin iç çatışmalarından, Türkiye’ye çizdiği vizyonun halka herhangi bir şey vaat etmediğinin görülmesine kadar bir dizi sorunu da su yüzüne çıkarmış oldu.

Bu fiyasko Kürt başlığında yaratılan büyük beklentide de kendisini gösterdi. Erdoğan’ın maksatlı bir şekilde bir haftadır verdiği “diyalog” mesajlarına büyük bir iştahla sarılan liberallerin kongre sonrası yaşanan fiyasko karşısında yazıp çizdikleri, içine düştükleri çaresizlik açısından dikkate değerdi.

Çalışlar kongrede "Kürtler açısından önemli şeyler” bulmakta zorlandı

Radikal yazarı Oral Çalışlar AKP kongresi ertesindeki yazısına “Başbakan Kürt sorununu es geçti” başlığını attı. Çalışlar yazısında, başlığın bıraktığı izlenimin aksine herhangi bir ciddi eleştiriye yer vermezken, Erdoğan’ın Kürt sorunu konusunda konuşmasını terörle başlayıp terörle bitirmesini görmezden gelmeyi tercih etti. Aksine Çalışlar "Anadilde kamu hizmetine erişim, anadilde savunma hakkı" gibi basit uygulamaları da önemseyerek “Kürt sorunu açısından önemli” dedi ve yine AKP'den umut kesmemek gerektiğini söyledi.

Çalışlar geçtiğimiz günlerde, Erdoğan’ın verdiği müzakere mesajını sevinçle karşılamış, Başbakan’a bu konuda destek olunması gerektiğini yazmıştı. Kongre’den sonra yaşadığı hayal kırıklığı ve şaşkınlık belli olan Çalışlar’ın yine de Erdoğan’a toz kondurmayıp, Kongre’de “Kürtler için önemli şeyler” bulmaya çalışması ise fazla söze yer bırakmadı.

“Kürtlere bağırıp çağırmadı, buna da şükür!
Kongre sonrası en ilginç yazılardan birisine imza atan Çandar ise dünkü yazısında bir yandan Erdoğan’ın “yeni bir şey söylemediğini” belirtirken diğer taraftan konuşmanın “olumlu” tarafını görmeye gayret gösterdi. Ancak bunu yaparken oldukça zorlandığı anlaşılan Çandar, Erdoğan’ın “çözümsüzlük siyasetine devam edeceğini” söyledikten sonra yine de “olumlu olanı işaret etmeye çalışarak” şunları kaydetti:

“Bu, yakın gelecekte ‘şapkadan tavşan çıkarılmayacak’ ise Kürt meselesinde ‘çözümsüzlük siyasetine devamdan başka bir anlama gelmiyor.
Bununla birlikte Tayyip Erdoğan’ın belki de gereksiz biçimde beklenti çıtası yükseğe çekilerek merak uyandırmış olan dünkü konuşmasının Kürt Konusu’na değinen son bölümünün olumlu bir yanından söz etmek de mümkündür.

O da, kendisini, AK Parti’yi ve geleceği bağlayacak cinsten, yeterince açık biçimde bir çözümsüzlük deklarasyonunu ilan etmemiş olmasıdır. Hiç yeni olmayan, heyecan uyandırmayan cümleler kullanmasının, yani aslında somut bir şey söylememesinin hayırlı yönü mevcut. Olmayacak, yürümeyecek, ağzı kapatılmış, dört tarafı bağlanmış bir proje ortaya koymamıştır.”

Çandar'ın kısaca, Erdoğan’ın aynı hamasi söylemlerine devam etmesine rağmen, Kürtlere yönelik “çok da ağır laflar” etmemesine “şükür” edilmesi gerektiğini söylediği görülüyor. Bu akıl almaz savunmayı, Erdoğan’ın bir haftadır verdiği diyalog mesajları üzerine beklemediği bir konuşma ile karşılaşan Çandar'ın durumu toparlama gayreti olarak görmek pek de yanlış olmaz.

Bu sefer de mi bizi kandıracaksın sayın Başbakanım!
Yine dikkat çekici yazılardan birisini AKP’nin en büyük destekçilerinden olan Doğan Tarkan yazdı. Başlı başına ibretlik bir itiraf niteliğinde olan yazıda Tarkan aldatılmışlık duygusu ile “artık güzel sözlere kanmayacağız” diye serzenişte bulunuyor ve şunları söylüyor:

"… Daha önceki “açılımdan” pek bir şey görmedik ama, gene de herkeste bir umut vardı, ya da yaratıldı.

… Önceki "açılım" deneyi, geçmişte başbakan ya da diğer hükümet üyelerinin Kürt sorunundaki "umut verici" sözlerini unutmadık. Ama her defasında bu “umut verici” sözler havada kaldı. Ardından savaş kışkırtıcısı tutumlar ve sözler geldi.

Sonunda öyle bir noktaya geldik ki, "lafla barış olmaz" dedik. "İnandırıcı değilsin" dedik. Ve açık, somut adımlar atılması gerektiğini, bu somut adımları yaşamamız gerektiğini ve yenilerinin gelmesi gerektiği anlattık. Başka türlü güzel sözlere inanmayacağımızı anlattık.

Nitekim gene aynı şey oldu. "Öcalan ile de görüşürüm" diyen Erdoğan AKP kongresinde Kürt özgürlük hareketinin bütün parçalarına ağır sözler söyledi. Bir kere daha bu sözleri ile köprüleri attı.

Kongre sonrasında ortaya çıkan 63 maddelik belge, doğrusu Erdoğan’ın konuşmasından daha umut verici ama bir kere daha, neden bu belgeye inanalım?”

10 yıllık süreç içinde Erdoğan’ın sergilediği performansın, liberallerin AKP’den umudu kesmeleri için yeterli olmadığı anlaşılıyor. Tarkan’ın “bu sefer sana niye inanalım” sözleri ise, her önemli kavşakta AKP’ye can suyu taşıma gayretine düşen liberallerin içine düştüğü aczi ve hala ikna edilmeyi beklediğini göstermesi açısından ibretlik. Erdoğan’a inanmakta "sıkıntı çeken" Tarkan gibi isimlerin bu açıklamaları, AKP’nin Kürt sorununda samimi olmadığını, kendi siyasi hesaplarının peşinde olduğunu söyleyenlere karşı zamanında yaptıkları eleştiriler hatırlanınca daha manidar hale geliyor.

Bu liberallerle Padişah da olur, demokrat da!

Sonuç olarak ise, Erdoğan, ne yaparsa yapsın bir küçük lütfunda kendisini güzellemek için hazırda bekleyen bir liberal ordusunun varlığının rahatlığı ile bazen Alparslan oluyor, bazen padişah, bazen de makul demokrat. Kürt halkına ise Cumhuriyet’in 100. yılında Kürtçe tercüman vaadinin ötesinde birşey görünmüyor…

(soL - Haber Merkezi)