Doğan’dan sonra Ciner de çekilirken memleket medyası: Gazetecilik hariç her işi yapıyorlar

Doğan Medya Grubu'nun basın-yayın işinden çekilmesinin ardından şimdi de Ciner Grubu medyadan çekiliyor. Bu kuruluşların kime kaça satıldığı neredeyse devlet sırrı muamelesi görüyor. Ama bir gerçek var ki bu gruplar gazetecilik hariç her işi yapıyorlar... İşte memleket medyasında son durum...

soL

Ciner Holding'in, medya grubunun satışı için Kazak yatırımcılarla anlaştığı iddia edildi. Bir süre önce Taksim'deki Habertürk-Show TV binasının Erdoğan ailesinin olduğu iddia edilen Medipol Hastanesi'ne satıldığı ve iki televizyon kanalının Sefaköy'e taşınacağı da ortaya çıkmıştı. Böylece Doğan Holding’in ardından Ciner de medyadan çekilmiş oluyor.

Habertürk gazetesini alıcı bulamadığı için kapatan Ciner Holding'in sahibi Turgay Ciner'in uzun süredir medyadan çıkmak istediği ve İngiltere'ye yerleştiği söyleniyordu. Edinilen bilgilere göre gazetesine müşteri bulamayan Ciner Holding, TV kanallarının satışı için Kazak yatırımcılarla el sıkıştı. Kazak grubun ismi ve satışın bedeli sır gibi saklanırken, anlaşma konusunda son detayların konuşulduğu ve kısa süre sonra satışın kamuoyuna duyurulacağı iddia edildi.

Son yıllarda medyada Katarlıların ilgisi hissediliyordu. Böylece Katar sermayesinden sonra Kazaklar da devreye girmiş oldu. İki ülke ile Tayyip Erdoğan arasındaki sıkı ilişkiler bu el değiştirmelerin arkasında sarayın olduğunu düşündürüyor. Aydın Doğan Grubu da Saray'ın müdahaleleri ile medyadan çekilme kararı almış, grubun gazete ve televizyonlarını kamu bankasından verilen kredilerle yine saraya çok yakın Demirören Grubu devralmıştı. Ciner Grubu da medyadan çekilirse ülkedeki bütün basın doğrudan AKP’nin portföyüne kaydedilmiş olacak.

AKP’nin Türkiye’de medyayı kontrolüne alma çabaları gizli saklı bir faaliyet değil. Bir kısmına el konuldu, bir kısmı büyük vergi cezaları ile zapturapt altına alındı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle başta Fethullahçı yayınlar olmak üzere pek çok medya kuruluşu kapatıldı. Borçları gerekçe gösterilerek Tasarruf Mevduatları Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konulan holdinglerin gazete ve televizyon kanalları ise kısa zamanda AKP’ye yakın işadamlarına devredildi. Sabah, Takvim, Star, Akşam, Güneş gibi gazeteler, Star TV, Kral TV, ATV, Cine-5 TV, Show TV, SkyTürk TV ve Digitürk TMSF'nin el koyduğu ve yandaşlara servis ettiği yayın kuruluşlarından bazıları.

Bu kuruluşların kime kaça satıldığı neredeyse devlet sırrı muamelesi görüyor.

Merkez medyanın dışında kalan irili ufaklı pek çok kuruluş ise darbe girişimi bahanesiyle bertaraf edildi. Olağanüstü hal uygulamasının ilk iki ayında, toplam 620 basın kartı ile 34 parlamento basın kartı ve bazı gazetecilerin pasaportları iptal edildi.

Kamu tüzel kişiliğine sahip TRT ve Anadolu Ajansı AKP’nin yayın kuruluşu olarak çalışıyor. Bütün yayınları denetleyen RTÜK de tamamen iktidar partisinin kontrolünde.

Yakın zamana kadar medyayı elinde bulunduran Doğan, Doğuş, Demirören, Ciner, Albayrak, Kalyon, İhlas ve Ethem Sancak şirketleri inşaat, enerji, maden ve turizm sektörlerinde iş yapıyordu. Medya bu işadamlarına aldıkları ihaleler karşılığında verilen bir tür zorunlu hizmet sayılıyordu. Albayrak, Kalyon, İhlas, Doğuş Grupları ve Ethem Sancak'a ait şirketler, üçüncü havalimanından metro inşaatına ve kentsel dönüşüm projelerine kadar, çok çeşitli ve çok önemli kamu ihalelerini aldı. Bunun karşılığında ellerinde tuttukları yayınlar aracılığıyla iktidarı desteklediler. Bu organik bağa karşı iktidarla ilişkileri sıcak tutmakta zorlanan holdingler birer birer medyadan çekilmeyi tercih ediyor. Ülkenin en büyük yayıncısı olan Doğan Holding ve Ciner Grubunun medyadan çekilmesi bunun önemli iki örneği.  

Milliyet ve Vatan gazetelerini elinde bulunduran ve yakın zamanda Doğan Holding'in bütün yayınlarını devralan Demirören Holding'in patronu ile dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen telefon görüşmeleri basına sızdırılmıştı. Kayıtlarda Başbakan'ın holding patronunu gazetesinin bir yayını nedeniyle azarladığı anlaşılıyordu. Azarlanan o patronun oğlu ülke medyasının yarısından fazlasını elinde bulunduruyor.