'Bülent Arınç ile Deniz Baykal'ı takas etmek lazım'

Bir dönem Fetullah Gülen'e en yakın isimlerden olan Star gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce bugünkü yazısında, "Esprinin sırası olsaydı, Bülent Arınç ile Deniz Baykal’ı takas etmek lazım, derdim" ifadelerini kullandı.

Star gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, "Türkiye,'nin Suriye gailesi ile ateş çemberinin içine düştüğünü" söyledi. "Evet, bir savaş var. Bu savaşın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti iktidarı ile alakası yok. Mesele, şahıs-hükümet meselesi değil" ifadelerini kullanan Gülerce, Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yönelik, "Kendisi bu anayasaya göre Cumhurbaşkanı seçildi. 'Ben farklı bir Cumhurbaşkanı olacağım' deyip, Meclis'te farklı bir ant içmedi. O zaman ben bu anayasayı tanımıyorum demesi lazımdı" sözlerini eleştirdi. Gülerce, "Yedi düvel Türkiye'ye karşı bir araya geldi. Ve artık kim hangi safta yer alıyor bu da netleşti. Esprinin sırası olsaydı, Bülent Arınç ile Deniz Baykal’ı takas etmek lazım, derdim" diye yazdı. 

Gülerce'nin yazısından bir bölüm şöyle:

Dışarıdan zorlanan Türkiye’ye içeriden bir “Turuncu devrim” dayatması var. Paralel Devlet Yapılanması’ndan tutun, KCK-PKK-YDH terörüne kadar oluşturulmaya çalışılan bir şer ittifakı var. Toplumu yanıltmaya yönelik algı operasyonu için de, “otoriterleşmeye karşı demokratik haklar mücadelesi” bahanesi, bir defa daha devreye giriyor. Gezi ayaklanmasının bahanelerinden daha fazlası devreye sokuluyor:

1. Türkiye’nin, Kürt vatandaşlarının yaşam hakkına saldırdığı söyleniyor. 1128 akademisyen bildirisinde, “Türk devleti kendi halkına kıyım ve katliam uyguluyor” diye boşuna demediler. Yabancı ülkeleri, gözlemci olarak boşuna davet etmediler. ABD Başkan Yardımcısı Biden, bunları boşuna alkışlamadı. Eğer ilçelerdeki operasyonlarda, silahlı kuvvetlerimiz ve polislerimiz, sivillere zarar vermeme hassasiyeti göstermese şimdi dünyayı çoktan ayağa kaldırmışlardı. Meseleyi çoktan BM’ye taşımışlardı.

2. MİT TIR’ları meselesini, Gülen medyası ile Cumhuriyet gazetesi, sürekli gündemde tutup, Türkiye’yi “İslamcı terör örgütlerine silah yardımı yapıyor” suçlaması ile ABD politikalarına mahkûm ettirmeye çalışıyorlar. (Yoksa MİT TIR’larını durdurma talimatı, Pensilvanya üzerinden ABD’den mi geldi?) Anayasa Mahkemesi’nin yetki gaspı ile “Can Dündar’ın yaptığı gazeteciliktir, casusluk değildir” kararı, büyük resmin içinde pek hukuki bir karar gibi durmuyor. Hele Biden’ın, Can Dündar’ın oğluna, “baban da cesur adammış...” demesini hatırlayınca, hukuki bir karara hiç benzemiyor. Ne denk geldi ama AYM’nin kararına en fazla Pensilvanya, Washington ve Brüksel sevindi. 

3. Gezi olayları, Türkiye’nin iyi yönetilemediği algısı için tertiplenmişti. Bir hafta daha hükümet inisiyatif alamasaydı devrilip gitmişti. Hatırlayınız, Ermenistan üzerinden Almanya’ya kaçan Paralel Yapı’nın kozmik adamlarından Savcı Zekeriya Öz, kaçmadan önce şu tweeti atmıştı: “Gezi olaylarına PKK müdahil olsaydı şu an hükümet edenlerin bu makamda oturma imkânları olmayacaktı, PKK kimden emir aldıysa katılmadı...”

Şimdi PKK da müdahil. Rusya da müdahil... Suriye de müdahil... Yedi düvel bir araya geldi. Zekeriya Öz ve Pensilvanya memnun oldu mu? Ve artık kim hangi safta yer alıyor bu da netleşti. Esprinin sırası olsaydı, Bülent Arınç ile Deniz Baykal’ı takas etmek lazım, derdim...