Bugün 'simit ve hürriyet için mücadele' diyen gazetecilerin günü

Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü… Bundan 54 yıl önce gazete patronlarının karşısına “simidimiz ve hürriyetimiz için” sloganıyla dikilen basın emekçilerinin mücadelesi, günümüzde sömürünün, baskının ve tutuklamaların hedefindeki gazetecilere de ışık tutuyor.

Haber Merkezi

4 Ocak  1961'de basın emekçileri lehine bir yasanın kabul edilmesi sonrası yaşananlar, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'ne giden yolu açacaktı.

10 Ocak tarihinde Resmi Gazete'nin yayımlanmasıyla artık gazeteciler birçok önemli hak kazanmıştı. Buna tepki gösteren 9 gazete patronu, yasanın geri çekilmesi talebiyle üç gün gazete çıkarmayacaklarını açıkladı.

Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul ve Yeni Sabah gazeteleri, 10 Ocak'ta “... milli birlik komitesi tarafından ilan edilen basınla ilgili kanunlar, milletçe girilen bu aydınlık devirde, basını emsali görülmemiş bir tehlikenin içine atmıştır” ortak metniyle çıktı.

Patronlar yasayı kârlarını tehlikeye attığı için istemezken, devreye dönemin boyun eğmeyen gazetecileri girdi.

Basın emekçisi Selçuk Altan sürece nasıl yanıt verildiğini şöyle anlatıyor:

10 Ocak günü dokuz patronun bildirisi gazetelerinde yayınlanırken, İstanbul Gazeteciler Sendikası’nda da olağanüstü bir gün yaşanıyordu. Çalışan gazeteciler, 27 Mayıs öncesindeki karanlık günlerde bir araya gelemeyen gazete sahiplerinin, bu kez çıkarları söz konusu olunca nasıl kol kola girdiklerini somut olarak görmüşlerdi.

Sendika o gün bir bildiri yayınlayarak şöyle dedi:”Bu kapanma kararı, gazetelerin tesis ve maddi imkânlarını ellerinde bulunduran gazete sahipleri tarafından verilmiştir. Basını Meydana getiren asıl ve büyük kütle olan biz yazı işleri müdürleri, sekreterler, istihbarat şefleri, muharrirler, muhabirler, foto muhabirleri, karikatüristler, ressamlar, musahhihler (düzeltmenler) ve diğer fikir işçilerinin böyle bir kararda oyumuz olmadığı gibi, bu hareketi asla tasvip etmemekteyiz.”

Bildiride, 27 Mayıs öncesinde fikir işçilerinin cop yedikleri, hapse girdikleri, yollarının kesildiği günlerde herhangi bir davranışta bulunmayan gazete sahiplerinin tutumu sergileniyor ve “Fikir işçilerinin haklarını teminat altına alan kanunun çıktığı sırada, gazete kapatmak suretiyle Milli Birlik Komitesi’ni protesto yoluna gitmeleri” kınanıyordu.

Gazeteciler, aynı gün Sendikadan başlayan sessiz bir yürüyüş yaptılar. Ellerinde “Simidimiz ve hürriyetimiz için”, “Çalışan gazeteciye cop, patrona hazır lop” gibi dövizler taşıdılar.

Sendika, 10 Ocak 1961 günü yaptığı toplantıda, patronun üç günlük boykotu sırasında “BASIN” adlı bir gazete yayınlamaya karar vermişti. Yönetim kurulu, aynı gün İstanbul Valisi Orgeneral Refik Tulga’yı ziyaret ederek durumu anlatmış, gerekli formaliteler için desteğini istemişti. Fikir ve kol işçilerinin elbirliği ile 11 Ocak 1961 günü çıkarılmaya başlanan, çalışanların ortak ürünü “BASIN GAZETESİ”nin sahipliğine sendika üyesi Selçuk Çandarlı, Genel Yayın Müdürlüğü’ne Abdi İpekçi, Sorumlu Yazı işleri Müdürlüğü’ne Semih Tuğrul ve Teknik Müşavirliği’ne de Murat Kayahanlı getirilmişlerdi.

Patronların üç günlük boykotu sırasında düzenli bir şekilde yayınlanan basın gazetesi, teknik olanaksızlıklar nedeniyle bazı eksiklikler taşıyordu ama gerek “Haktan ve gerçekten yana” oluşu, gerek”meslek onurunu koruyuşu” ile okuyucuların büyük ilgisini toplamış ve 100 bin tiraj gibi o gün için önemli bir noktaya ulaşmıştı.

'KUTLU OLSUN'

10 Ocak 1961'in üzerinden 54 yıl geçerken, basın emekçileri o dönem kazandığı haklara sahip çıkamayarak bugünlere geldi.

Gazetecilere Özgürlük Platformu'nun 10 Ocak'ın 54. yılı dolayısıyla yaptığı açıklama şöyle:

5953 sayılı Basın İş Yasası’nın 1961 yılında çalışan gazeteciler lehine 212 sayılı yasayla değiştirilmesinin yıl dönümlerini “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak 10 Ocak’larda kutluyoruz.

Yasanın çıkışından bugüne dek geçen 54 yılda ne yazık ki gazetecilerin kazanımları büyük ölçüde budanmış sendikalaşma hakkı kullanılamaz hale getirilmiş, taşeronlaşma yaygınlaştırılmıştır. İş güvencesi ortadan kalkmış toplu işten çıkarmalar günlük olaylar haline gelmiştir. Sadece son bir yılda yüzlerce basın emekçisinin işine son verilmiştir.

Ülkemizde basın özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğü ve bireylerin temel hak ve özgürlükleri 54 yıl öncesinden daha kötü durumdadır.

Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, bakanlara, bürokratlara kadar devleti yöneten kadro, basını ve düşünceyi ifade özgürlüğünü kendilerine engel olarak görmektedirler.

Meslektaşlarımız habercilik görevlerini yaparken “terörist” ilan edilmekte, gazeteciler “iktidarın memurları” olmaya zorlanmaktadırlar.

Anımsayın, bu iktidar döneminde 200 dolayında gazeteci ceza evlerinden geçmiştir. 12 Eylül darbesinden kalma yasalarla ve Terörle Mücadele Yasasından kaynaklanan maddelerle de halen 21 gazeteci cezaevlerinde bulunmaktadır.

Devlet yöneticilerinin gazete-televizyon patronlarına, muhalif gördükleri gazeteci ve yazarları işten atma talimatları ülkemizde olağan hale gelmiştir. “Alo Fatih” olarak simgelenen yayınlara müdahaleler ülkede ağır bir sansür ve otosansür iklimine yol açmıştır.

Gerçeklerin, haksızlıkların, hukuksuzluğun kamuoyundan gizlenmesi amacıyla iktidar gücü kullanılarak baskı ve yayın yasakları devreye sokulmaktadır. Toplumsal olayları izleyen gazeteciler polisin bilinçli müdahalesine, şiddetine maruz kalmaktadırlar.

Ayrıca günümüzde gazeteciler hakkında açılmış binlerce dava dosyası bulunduğunu da unutmamamız gerekiyor.
İktidar yöneticilerinin akreditasyon uygulaması da muhalif diye bellenen basın kuruluşlarının ve bu kuruluşta çalışanların habere ulaşmak haklarına getirilen bir yasaklamadır.

Bütün bunlar kadar vahim olan da, çok sayıda gazeteci ve yazarın, iktidara ters düşmemek için bu kötü gidişe karşı sessiz kalışıdır. Bu tür gazeteciler ağır baskılar altında tutulan mesleklerini, kanunsuzluğa, haksızlığa uğrayan meslektaşlarını değil çıkarları doğrultusunda iktidar yöneticilerine sırtını dayamış ve onları savunmayı görev edinmişlerdir.

İktidar şimdilerde gazetecileri koruyan tek yasa olan 5953 sayılı Basın İş Yasası’nı da değiştirmek istemekte bu amaçla çalıştaylar toplamaktadır.

12 yıldan beri basın özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğü, ceza yasalarında iyileştirme konusundaki isteklerimizi görmeyen, duymayan iktidar temsilcilerinden GÖP olarak artık çağdaş demokrasi yolunda adımlar atmalarını ve demokrasinin temel unsurlarından biri olan basın özgürlüğüne saygı göstermelerini bekliyoruz.

Bizler çalışan gazeteciler olarak halkın haber alma, gerçekleri öğrenme ve bilgilenme hakkının savunucusu olmayı sürdüreceğiz. Sendikal hakların genişlemesi için mücadelemizi sürdüreceğiz. Tüm meslektaşlarımızın “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” kutlu olsun.