Basının 2014’ü: Teslim mi olacağız, mücadele mi edeceğiz?

2014’ün son gününde medyanın halini anlatmak için onlarca olay aktarılabilir ya da istemediği haberler yayınlandığı için medya patronuna “bir daha beni arama” diyen bir Cumhurbaşkanı olduğu hatırlanıp susulabilir...

Ali Ufuk Arikan

Basın tarihine “Alo Fatih”, “havuz medyası”, “ağlayan medya patronu”, “yayın yasakları”yla çok şey kattı 2014. Bu yıl basında neler yaşandığına bakıp ya AKP’nin medya düzenine teslim olacağız ya da halka gerçekleri ulaştırmak için mücadele edip, sesimizi yükselteceğiz.

İşte basının 2014'ü...

MEDYANIN ‘ALO FATİH’ HALİ

Medya, 2014 yılına yolsuzluk operasyonunun tozu dumanı arasında girdi. Bu zorlu sınavda gazete ve televizyonların büyük bölümü susmayı tercih ederken, en önemli rolü AKP’nin yandaş medyası üstlendi. Yandaş medyanın üstlendiği rol dışında “merkez medya” da hükümet baskısıyla etkisiz haberciliğe mahkûm edilince, muhalif basın dışında "yolsuza yolsuz, hırsıza hırsız" diyen de kalmadı.

Tam da bu süreçte ortalığa saçılan ses kayıtları, medyanın içinde bulunduğu durumu daha da net biçimde gözler önüne serdi. Gezi Direnişi günlerinde kaçarcasına Fas’a giden Erdoğan’ın, buradan Habertürk’ten Fatih Saraç’ı arayarak altyazıda geçen bir haberi kaldırmasını istemesi ve Habertürk’ün de bu talebi anında kabul ederek haberi geri çekmesi ilk skandal “tape” olarak kayıtlara geçmişti. Sonrası gelmeye devam etti...

Erdoğan bir habere kızdığı için “Alo Fatih”in patronuna “bir daha beni aramasın” diye küsüyor; Vatan ve Milliyet gazetesinin sahibi 75 yaşındaki Erdoğan Demirören ise “İmralı zabıtları”nı yayınladıkları için dönemin Başbakan'ı Erdoğan'la yaptığı konuşmada yediği azarlara dayanamayarak ağlıyordu.

Kısacası medya, “Alo Fatih”lere ve hükümet karşıtı haber yayınladığı için pişman olup ağlayan patronlara teslim edilmişti. Yayınlanan her yeni kayıt bu durumun ne kadar "acıklı" bir hal aldığının kanıtı olacaktı.

‘HAVUZ’ HALİ

Yolsuzluk operasyonu sonrası ortaya çıkan ses kayıtlarıyla birlikte Türkiye, medyanın “havuz hali”yle de tanışmış oldu. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun hükümet tarafından engellenen 2. dalgasında Sabah ve ATV'nin satışıyla ilgili iddialar gündeme gelmiş, Erdoğan’ın, işadamlarından aldığı paralarla bir havuz oluşturduğu ve bu gazeteleri satın aldığı ortaya çıkmıştı.

Erdoğan’ın yandaş medyası dışında bir de “havuz medyası”na sahip olduğunun ortaya çıkmasının üzerinden günler geçtikten sonra “havuz"a devlet eliyle ve reklam adı altında milyonlarca lira aktarıldığı ortaya çıkacaktı. Önce “havuz” kurulmuş ardından çeşmeler iyice açılmıştı...

‘SANSÜR’ HALİ

AKP iktidarının 12 yıllık performansında her zaman önemli bir yer tutan “sansür”, 2014 yılında da tüm hızıyla devam etti. Son olarak yolsuzluk operasyonlarına getirilen yayın yasağı sonrası büyük tepki ortaya çıkarken, Cumhurbaşkanı Erdoğan gelen eleştirilere “dünyanın en özgür basını bizde” yanıtını verecekti. Buna rağmen AKP 2010'da 4, 2011'de 36, 2012'de 43, 2013'te 42 ve 2014 yılının sadece ilk altı aylık döneminde 24 yayın yasağı kararına imza attı.

‘İŞSİZ’ HALİ

2014 yılı denilince akla gelen bir diğer konu, muhalif gazetecilerin iktidarın baskıları sonucu işten çıkarılması oldu. Bu şekilde onlarca gazeteci işsiz kalırken, yüzlerce basın emekçisi ise “tenkisat” bahanesiyle işten çıkarıldı. Bu konuda Radikal gazetesi zirveyi zorlarken, 2014’ün bitmesine sayılı günler kala Akşam gazetesi 170 basın emekçisini işten çıkardığını açıklayarak bir adım “öne” geçti.