Aytaç göreve çağırdı: Gazetecilere operasyon!

Ergenekon ve benzeri operasyonların baş destekçilerinden polis-yazar Önder Aytaç, Hanefi Avcı’ya ağza alınmayacak hakaretler ettiği yazısında Avcı’ya destek verdiklerini iddia ettiği gazetecileri “Ergenekonvari çalışmalar yapmak”la suçladı.

Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın yazdığı “Haliç’te Yaşayan Simonlar: Dün Devlet Bugün Cemaat” kitabıyla başlayan süreç, cemaatin büyük kavgasının giderek yükseldiği bir çizgi izliyor. Uzun süre cemaatin el üstünde tuttuğu ve yayınlarında bol övgüyle bahsettiği Avcı’ya ilk başlarda gösterilen “Yanlış yaptı” empatisi, şimdilerde yerini açıktan bir savaşa bırakmış görünüyor.

Bu defa Avcı’ya karşı saldırıda koçbaşı görevini ise Taraf gazetesi yazarı, polis akademisinde genç polislerin öğretmeni ve aynı zamanda Kültür Bakanlığı danışmanı Önder Aytaç üstlenmiş durumda.

“Senin g..tünü biz kaldırdık, ben indireceğim”
Önder Aytaç, cemaatin yayın organı Samanyoluhaber.com’da 9 Ekim’de “Hanefi Avcı’nın ‘Medyatör’leri ile ‘Teleşnikof’ları ile kamuoyunun iğfal edilmesi” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Uzun yazı boyunca Hanefi Avcı ve Devrimci Karargâh soruşturmasıyla ilgili iddialara çeşitli şekillerde cevap vermeye çalışan ve yeni iddialar ortaya atan Aytaç’ın yazısının asıl önemli kısmı ise, sonlarına doğru geldi.

Aytaç, yazısında aynen şu ifadeleri kullandı: “Ben demedim mi size Hanefi Avcı'nın (ç)enesi ve para(digma)ları söz konusu diye. Adam her haliyle '...küçük dağları ben yarattım, büyükleri amcaoğlu...' diyor. Ama kabahat sende değil. Bende ve benim gibi olanlarda. Çünkü senin g...tünü biz kaldırdık. Ama kalkan g...ünü indirmek de benim boynumun borcu-dur Hanefi Avcı... Ve sen kimsin ya!.. Böylesi saygısızca bütün adli sistemi karalamaya çalışıyorsun...
“Biz senin g...tünü kaldırdık... Ama kalkan g...ünü indirmek benim boynumun borcudur.”

Aytaç’ın bu ifadeleri, dün birçok medya sitesinde haber konusu oldu. Bugün de Akşam gazetesinden Serdar Akinan, Aytaç’ın yazısını konu aldığı köşesinde bu sözleri alıntıladı. Akinan, ayrıca “Bu yazı, bir cenahın bu meseleye nasıl bir ruh haliyle baktığının ipuçlarını veriyor” dedi ve bu ifadelerin, “‘hoşgörü ve diyalog’ kavramlarını şiar edinen bir cemaatin yayın organında” yayınlanmış olmasına da dikkat çekti. Fethullah Gülen’in Pensilvanya’dan son mesajında Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, Gülen’in “odasına giren arı için yarım saat ağladığı” gibi duygusal betimlemelerin yanında, “Yazarlar, yayın yöneticileri, televizyonlarda program yaparlar, nazımızın geçtiği arkadaşlar ses tonlarını yükseltmeseler. Sevgi ruhu harekete geçmeli. Denen her şeye bir laf yetiştirme yerine, dövene elsiz, sövene dilsiz olsak... Yunus edasıyla, üzerimize sopa ile gelene kollarımızı açsak. Açsak da, kucaklaşsak...” dediğini aktarmıştı.

Samanyolu bile utandı mı?
İlginç bir detay, Önder Aytaç’ın Samanyoluhaber’deki yazısındaki üstteki ifadelerin uzun süre kaldıktan sonra, gelen tepkilerin ardından çıkarılmış olması. Şu an sitedeki yazıda, yukarıdaki ifadeler çıkartılmış bulunuyor.

Ancak birçok sitede söz konusu ifadelerin alıntılanmış olması bir yana (ki tüm bu sitelerin ve yazarların ‘Ergenekonvari bir örgütün üyeleri olup örgütlü bir komplo tezgâhladıklarının iddia edilmesi dahi artık şaşırtıcı olmaz), Google da Samanyolu’ndaki yazının ilgili kısmını indekslemiş ve aramalarda bu ortaya çıkıyor.

Ancak Samanyolu ifadeyi çıkartmakla kalmamış, bağlantıyı da değiştirmiş. Bu nedenle Google’daki bağlantıya tıklayınca, Samanyolu’nun “sisteminde bir hata oluşuyor.”

Gazetecilere operasyon çağrısı
Aytaç’ın Hanefi Avcı’yla ilgili bu terbiye sınırlarının fersahlarca ötesinde ve yazarın küstahça özgüvenini yansıtan ifadelerine göre daha önemli olan kısım ise, yazının en sonunda geldi.

Aytaç, yazısı boyunca Hanefi Avcı’nın, Devrimci Karargâh örgütünün gönüllü bir işbirlikçisi olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Ardından Aytaç, örgüt suçlusu olduğunu savunduğu Avcı’nın kendisini koruyan ve kollayan “medyatör”leri olduğunu öne sürüyor.

Şimdiye dek, özellikle Ergenekon soruşturmasının çeşitli “dalgalarında” aynı medya cenahının önceden hedef gösterdiği kesimlere birer birer operasyon düzenlenmiş olması, Aytaç’ın yazısında işaret ettiği kesimlere bir operasyon mı düzenlenecek sorusunu akla getiriyor. Ancak her halükârda, Aytaç bu çağrıyı, hem de belli isimleri bariz biçimde imâ ederek yapıyor: “Gerçekler ortaya bir bir çıktıkça / koyuldukça, Avcı’nın ‘medyatörler’i nasıl da kullanıldıklarını görerek üzülecekler ve kamuoyunun önüne bile çıkamaz duruma geleceklerdir. Hatta medyatörlerin, DHA ve NTV’yi bile Hanefi Avcı’ya kullandırmalarından kaynaklanan, buralarda Ergenekonvari çalışma yapan bazı gazetecilerin bile sorgulanır duruma gelmeleri söz konusu olacaktır. Kanımca, cemaat üzerinden kopartılan bir kaşık sudaki fırtına ile aslında amaçlanan, Ergenekon sürecini baltalamak ve Ergenekon ile mücadele eden Anadolu insanını hakim – savcı – kolluk – polis gibi görevlilerinin, canla başla yaptıkları çalışmaları baltalamak ve bu yüz akı çalışmaları sonlandırmak için bu adımların atılması mı acaba söz konusudur?”

Kitabın yazılmasının ardından başlayan süreçte Avcı’dan yana tavır alan çok sayıda gazeteci oldu. Avcı, hapishanedeyken de 4 gazeteciye mektup göndermişti. Bu gazeteciler Nedim Şener, Necdet Açan, Toygun Atilla ve Ruşen Çakır’dı. Aytaç’ın yazısındaki “NTV” vurgusu, bunlardan en azından Ruşen Çakır’ın açıkça hedef gösterildiğini ortaya koyuyor. Çakır, Hanefi Avcı’yı NTV’ye çıkarmıştı.

Önder Aytaç, ağza alınmayacak ifadeler kullandığı yazısında, birçok gazeteyi hedef gösterdi ve tehdit etti. Avcı’nın kitabıyla başlayan ama aslında son yılların büyük siyasi hesaplaşması olan süreçte yakın dönemde gerilim daha da artacağı anlaşılıyor.

(soL - Haber Merkezi)