Ali Bulaç: 'Başbakan iyi de, çevresi kötü'

Ali Bulaç bugün yazdığı yazıda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, çevresindeki insanlar nedeniyle yanlış davrandığını ve "dolduruşa geldiğini" iddia etti. Bulaç, Zaman yazarının Başbakan'a köşesinde "çakmayacağını" da tekrar dile getirdi.

Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, bir süredir diğer Zaman yazarı Mümtazer Türköne ile "İslamcılık" polemiğini sürdürüyordu. soL'da da bir bölümüne yer verdiğimiz bu tartışmada, Bulaç İslam'ın daha otantik bir versiyonunun "kurtuluş" olduğunu savunurken, Türköne "gerçekçi" davranarak piyasa ile İslamcılığın terkibinin en doğru formül olduğunu öne sürüyordu.

Ancak Bulaç ile Türköne arasındaki tartışma, Star gazetesinden Mehmet Ocaktan ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanı ve milletvekili Yalçın Akdoğan'ın, Bulaç'a yönelttikleri eleştirilerle birlikte kesintiye uğradı.

Ocaktan: 'Erdoğan'ı solcular da Bulaç da sevmiyor'

Mehmet Ocaktan'ın 3 Ağustos tarihli yazısı "Sol Erdoğan’ı sevmez Ali Bulaç da..." başlığını taşıyor. Söylemeye dil varmasa da, Ocaktan'ın Bulaç'a haksızlık ettiği izlenimi en başta uyanıyor.

Ocaktan, tipik bir sağcı olarak sola yönelik bilindik "halkın değerlerinden kopukluk", "halkın sola teveccüh göstermemesi" suçlamalarını yöneltip 1 Mayıs'ın AKP döneminde tatil olduğunu, Nazım Hikmet'e AKP iktidarında vatandaşlığın iade edildiğini söyleyerek, sadede geliyor:

"Solun Başbakan Erdoğan’dan hoşlanmamasını izah etmek mümkün. Çünkü, dünyadaki bütün sol düşüncelerin aksine, Türkiye’deki sol kendi toplumunun değerleriyle buluşmayı değil, savaşmayı sever.

Ancak, bazı İslamcı ve ‘sağ gelenek’ten gelen yazarların AK Parti iktidarından mutsuz olmalarını izah etmek biraz zor.

Mesela, Ali Bulaç’ın hemen bütün yazılarında AK Parti iktidarı neredeyse bir kötülük nesnesi olarak değerlendirilmektedir.

Ali Bulaç’a göre AK Parti Kürt sorunu konusunda adım atmamıştır, ‘askeri vesayet’i geriletmemiştir. Gayrimüslim vakıflarını iade etmemiştir. 'Takip ettiği iktisat politikalarıyla zengin sınıfları semirtip orta sınıfı' zayıflamıştır. Kibir içindedir."

Ocaktan, sonunda müstehzi bir biçimde, askeri vesayetin kaldırılışı, imam-hatiplerin önünün açılışı vs. nedeniyle Ali Bulaç'tan özür diliyor.

Akdoğan: Ali Bulaç AKP'lilerin dini değerlerini küçümsüyor

Yeni Şafak'ta Yasin Doğan müstear ismiyle yazan Yalçın Akdoğan ise, 1 Ağustos'taki yazısında, Ali Bulaç'ı "önemsediğini" belirttikten sonra, Bulaç'ın AKP'ye karşı getirdiği eleştirilere yanıt vermeye çalışıyor. Akdoğan, Bulaç'ın dini değerlendirmelerini övüp siyasi değerlendirmelerini yererken, AKP'lilerin dine bağlılıklarını sorgulamaya kalktığını iddia ediyor ve "AK Parti'nin dini ciddiye almadığını, İslami bakışa sahip olmadığını ve İslami referansları önemsemediğini söylemeye getiriyor. Doğrusu bu kadar büyük bir bühtan hiçbir din alimine yakışmaz." diyor.

Akdoğan Bulaç'ın "AKP dini unutup 'muhafakar' oldu" eleştirilerine şu yanıtı veriyor:

"Benim de büyük önem atfettiğim İslamcılık, 20'nci yüzyılda büyük bir dinamizm ortaya koymuş ve önemli toplumsal hareketler üretmiştir. İslamcılık geçen on yıllarda ise ciddi sorgulamalara tâbi tutulmuş, yöntem, üslup, tarz eleştirilerine maruz kalmıştır. Türkiye'deki AK Parti iktidarının geliştirdiği siyaset tarzı da bu büyük dönüşümlerin ve sorgulamaların bir tezahürü olarak görülebilir. İslamcılığın içinde çok farklı hareketler ve anlayışlar olduğu gibi AK Parti'nin muhafazakarlığı ile İslamcılık arasında da önemli farklar vardır. Yüzde 50 oy alarak kitleselleşen bir hareket ne olursa olsun daha yumuşak bir ideolojiye dayanır. Ama bu dini hassasiyetleri kaybetmek, değer dünyasından kopmak, reel politikaya teslim olmak anlamına gelmez."


Bulaç'tan yanıt: Zaman gazetesinden Erdoğan'a çakılmaz...

Ali Bulaç bu iki yazardan gelen eleştirileri Zaman'daki köşesinden yanıt verdi. Mehmet Ocaktan'ın Başbakan'ı sevmeme iddiasına karşı "Sen ermiş misin?" diye soran Bulaç, "AK Parti'yi eleştirmek R. Tayyip Erdoğan'ı sevmemek mi? Hayır." dedikten sonra şöyle devam ediyor:

"Daha önce bu köşede yazdım: 'Zaman yazarı Başbakan'a çakmaz.' Elbette 'AK Parti'ye bir sitemim, bir eleştirim var: 'Sitemim', 150 yıllık bir İslamcı mirasın enerjisini kullanırken, referansı reddedip özünde adil olmayan verili iktidarı hedeflemesidir. 'Eleştirim', göçün ve kentin muhalefeti, umudu ve iddiası olan büyük bir toplumsal hareketin kurucu zihniyeti kendisine ait olmayan bir iktidarı kullanırken değişimci karakterini kaybedip muhafazakârlaşması ahlakileştiremediği ve adilleştiremediği iktidar üzerinden toplumun sekülerleşmesine ve giderek Protestanlaşma sürecine girmesine -istemeden de olsa- katkıda bulunmasıdır."

'AKP'yi eleştirmek Erdoğan'ı sevmektir' ya da "Vallahi seviyorum!'
Yalçın Akdoğan'ın "nazikane" serzenişinde haklı olduğunu söyleyen Ali Bulaç, buna rağmen AKP'yi eleştirmenin hem hak, hem de görev olduğunu söyleyerek, bunun Erdoğan'a "buğzetmek" değil, aksine onu sevmek demek olduğunu belirtti.

Tayyip Erdoğan iyi de, çevresi kötü
Ali Bulaç, son zamanlarda Tayyip Erdoğan'ın etrafında bir etten duvar oluşturulduğunu, ona ulaşmanın imkansız olduğunu, bazı şeylerin Başbakan'a yanlış aksettirildiğini düşünüyor. Başbakan'dan habersiz olarak ifade özgürlüğüne müdahale edilmeye başlandığını söyleyen Bulaç, birilerinin Başbakan'ı dolduruşa getirerek İslami cemaatlerle arasını açmaya ve 10 yıllık performansını sona erdirmeye çalıştıklarını iddia ediyor.

Bulaç bunları samimi olarak dile getiriyorsa, Türkiye'den bihaber demektir. Her şeyi bir tarafa bırakın, daha geçen günlerde, Başbakan'ın olimpiyatlara giden kadın voleybol takımına, "Çin bloklarına dikkat edin" boksörlere "gardınızı alın", güreşçilere ise "künde atmayı öğrenin" tavsiyelerinde bulunduğunu biliyoruz. Erdoğan'ın gençliğinde file önünde bloğa çıktığını, ringlerde amatör ya da profesyonel dövüştüğünü ya da künde atmayı ve attırmayı öğrendiğini zannetmiyoruz. Gerçek, Ali Bulaç'ın kendisini savunurken, "vallaha ben severim Başbakan'ı" diyerek can havliyle aksini iddia etmesine rağmen, Erdoğan'ın her şeye burnunu bizatihi sokmasıdır.

Elbet bir gün buluşacağız...
Ancak bunun tabii ki konumuzla bir ilgisi yok. Ali Bulaç'a göre, Erdoğan Bulaç'ın Kürt sorunu ve Suriye konusundaki görüşlerinden haberdar olsaydı, bugün bu noktada bulunmazdık.

Tevazu şampiyonluğunu ele geçiren Bulaç, Cumhurbaşkanlığı'nı da Erdoğan'a layık görüyor ve yazıyor:

"Bir gün R. Tayyip Erdoğan'la görüşme fırsatımız olur elbet. Niyetim hayırlısıyla Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevini de tamamlasın, diğerleri gibi evine çekilsin. O zaman -ömür vefa ederse- onu ziyaret eder, helalleşiriz. Belki o güne kadar hatırat yayımlarım."

Önümüzdeki 10 sene içerisinde ölmeye niyeti olmadığı anlaşılan Bulaç'ın yazısı şöyle son buluyor: "İşi ne hale getirdiler. 'Ya sev ya terk et' veya 'Beni sevmeyen ölsün' günlerine döndük..."

Sakın Erdoğan Bulaç'a mukabele etmesin: "Ölsen de bir, kalsan da bir, benim için yok hiç farkı..."

Behçet Gültekin (soL)