Albayrak'ın Hanfar'a olan vefası

Yenişafak yazarı Hakan Albayrak, geçtiğimiz günlerde ABD'den talimat aldığı Wikileaks belgeleriyle ortaya çıkınca istifa eden El Cezire Genel Müdürü Vadah Hanfar'ı savundu. Öyle ya, El Cezire'nin Türkiye'ye büyük hizmetleri olmuştu...

Hatırlanacağı üzere, 2 gün önce El Cezire'nin Genel Müdürü Vadah Hanfar görevinden istifa etmişti. Wikileaks tarafından açıklanan 9 Ekim 2010 tarihli ve ABD'nin Doha Büyükelçiliği'nden gönderilen belgede, elçiliğin halkla ilişkiler görevlileri ile El Cezire'nin genel müdürü Vadah Hanfar arasında yapılan bir görüşme aktarılmıştı. Belgeye göre görüşmede Vadah Hanfar, ABD'li yetkililerin "rahatsız edici El Cezire sitesi içerikleri" olarak nitelediği haberlerdeki "tonun düşürülmesi" talebini kabul etmişti.

"Arap baharı"nın Suriye, Libya ve Mısır ayaklarında "cevval" bir yayıncılık yapan El Cezire'nin, Yemen ve Bahreyn'i görmezden geldiği biliniyor. Yenişafak yazarı Hakan Albayrak da, işte bu El Cezire'yi ve eski genel müdürünü savunmak için elinden geleni yapıyor.

'Hanfar'dan hiç CIA ajanı olur mu?'
Yazısının başında, Hanfar'ın ABD ile ilişkilerini, "Hanfar ABD'yi idare etmeye çalışmış, sonra ABD'liler El Cezire'ye/Katar'a baskı yapmışlar" basitliğinde anlatan Albayrak, "El Cezire ne yaptıysa Amerika için yaptı, Vaddah Hanfer CIA ile beraber çalıştı" demenin "haksızlık olacağını" söylüyor.

Albayrak'a göre, Amerikalıların El Cezire üzerindeki baskıları neticesinde, kanalı Amerikalıların yönettiğini söylemenin insafla bağdaşmayacağını söylerken, Handar'ın "biraz diplomasi" yaptığını iddia ediyor.

Birkaç uç yorum dışında, zaten aklı başında kimse El Cezire'yi doğrudan ABD'nin yönettiğini söylemiyor. Ki, buna Handar'ın istifası ile ilgili yaptığımız soL haberinde de değinmiştik. Burada mevzu, tek başına "ajanlık" olmaktan ziyade, Ortadoğu'da yayın yapan bir kanalın ABD'li yetkililerle bu derece yakın temaslarda bulunabilmesi. Wikileaks belgelerinde ortaya çıkan bu skandal, ortada başka temasların da olabileceği şüphesini kuvvetlendiriyor. Handar'ın istifasının kanıtladığı en önemli gerçek, El Cezire'nin ABD'ye "uyumlu" gazetecilik yapması. Bunun dışında organik bir "ajanlık" ilişkisinin olup olmaması, gerçekten önemsiz.

Albayrak ne söylediğinin farkında mı?
Hakan Albayrak, yazısında bir gerçeği ise, belki de farkında olmadan, dile getiriyor: El Cezire, bir sene öncesine kadar Türkiye'nin "resmi yayın organı" gibi yayın yapıyordu:

"Filistin'le dayanışma için düzenlenen Çağlayan Mitingi'nin efsaneleşmesinde, "One Minute"ın destanlaşmasında, Mavi Marmara şehitlerinim bayraklaşmasında, Başbakan Erdoğan'ın Arap sokaklarında yeni bir Selahaddin gibi selamlanmasında, kısacası Türkiye'nin yıldızının parlamasında El Cezire ve bilhassa Vaddah Hanfer'in büyük payı var."

Albayrak'ın ölçüsüz AKP ve Erdoğan övgüsü bir yana bırakılırsa, dile getirilen gerçek şu: ABD ile işbirliği içinde olduğu kanıtlanan El Cezire, AKP'nin bölgede aktif rol almak için ABD'nin arkadan iteklemesi ile birlikte öne atıldığı bir dönemde, Türkiye'nin "resmi yayın organı" gibi çalışıyordu!

El Cezire, doğrudan Katar Emirliği'nin kontrolü altında olduğu için, doğal olarak Katar'ın dış politikasının da belirlenimi altında yayıncılık faaliyetini yürütüyor. Dolayısıyla, Albayrak'ın bahsettiği "Katar-Fransa yakınlaşması" nedeniyle "Türkiye'ye koyulan mesafe" çok şaşırtıcı değil.

Fakat Hakan Albayrak, öncelikle tüm dünyaya yayın yapan bir kanalın müdürünün ABD ile olan ilişkisini önemsizleştirmeye çalışıyor. 2. Cumhuriyet'in aydınlığına yaraşır bir şekilde, ABD ile görüşmenin, ABD'nin dediği düzeltmeleri yapmanın basit bir "diplomatik manevra" olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.

En önemlisi ise, yine ABD'nin bölge politikaları doğrultusunda AKP'nin attığı adımları meşrulaştırmak için yapmadığını bırakmıyor. Aynı yazısının son bölümünde, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın "kara propaganda" yaptığını iddia ederek, "Türkiye'nin Arap sokağındaki itibarını sindiremeyen bazı çevreler"i gündemine alması, gerçekten çok ucuz bir AKP muhipliği oluyor.

(soL - Haber Merkezi)