Müfredata iptal Danıştay'da

"Yapılandırmacı Müfredat Programı"na bir öğrenci velisi tarafından açılan iptal davası yarın Danıştay 8. Daire'de görülecek.

soL (ANKARA) Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) 2005-2006 öğretim yılında uygulamaya koyduğu yeni müfredata karşı 2006 yılında açılan iptal davası, Danıştay tarafından kabul edildi. Danıştay 8. Daire, duruşmanın yarın saat 9.30'da görüleceğini duyurmuştu.

Davayı açan öğrenci velisi Seher Yaşar ve avukatı Esmani Kırmızı, davanın açılmasında katkıları bulunan Yurtsever Cepheli Eğitim Emekçileri ile birlikte dün bir açıklama yaparak davanın önemine işaret ettiler ve başta veliler ve eğitim emekçileri olmak üzere herkesi destek olmak için yarınki duruşmaya çağırdılar.

Avukat Esmani Kırmızı, davalarını Anayasa'nın eşitlik ilkesi ile 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası'nda belirlenen eşitlik ve hak ilkelerine dayandırdıklarını belirtti. Kırmızı, karşı çıktıkları müfredatın bu ilkelere aykırı olmanın yanı sıra AKP'nin toplumu gericileştirme çabasıyla ve uluslararası sermayenin Ortadoğu'ya yerleşme projeleriyle de yakından ilgili olduğunu vurguladı. Kırmızı, dava ile ilgili yapılan bilirkişi incelemesinin sadece ders kitaplarına dayandırıldığını, fakat kendi davalarının bir bütün olarak müfredat programına karşı açıldığını, bu nedenle bu incelemeye karşı çıktıklarını söyledi.

Daha sonra söz alarak basın açıklamasını okuyan veli Seher Yaşar, "Türkiye'nin içinden geçtiği süreci ve dönüşümü görmek isteyenler eğitime bakmalıdır" diyerek "Yapılandırmacı Müfredat Programı"nın bir kamu hizmeti olan eğitimi tümüyle ticarileştirmeyi ve bilimsellikten uzak kılmayı amaçladığını belirtti. Eski müfredatın yarattığı boşluk ve sorunlardan yararlanarak meşru bir zemin kazanan bu yeni müfredatın "Eğitim reformu" adı altında adeta devrim diye yutturulmaya çalışıldığını söyleyen Yaşar, bu reformun altındaki asıl niyeti sezemeyenlerin de saldırıya alet olduklarını söyledi.

Yaşar, yeni müfredatın "eğitim ile yaşam araındaki bağı güçlendirme" iddiasında olduğunu, fakat bu müfredatla "iş dünyasının hayatın yegane gerçeği olduğu" fikrinin empoze edildiğini ve her şeyin alınıp satılabileceğini düşünen bir nesil yetiştirilmesinin amaçlandığını söyledi. Yaşar, buna direnen yurtsever öğretmenlerin "çağın gerisinde kalmak" gibi suçlamalara uğradığını da ekledi.

Eğitimin her kademesinin paralılaştırıldığını ve "halk eğitimi" ve "seçkin eğitimi" olmak üzere ikiye ayrıldığını, işçi çocuklarına iyi bir eğitimin reva görülmediğini söyleyen Yaşar, yeni müfredat programı ile eğitim alanınının yabancı şirketlerin rant alanı haline getirildiğinin ve ülke kaynaklarının eğitim adı altında çarçur edildiğinin de altını çizdi.