Lübnan'da seçimi sorunlar kazandı

Lübnan'da pazar günü yapılan seçimlerin resmi sonuçlarına göre, ABD ve İsrail tarafından desteklenen 14 Mart Hareketi seçimleri kazandı. Hiçbir şeyi değiştirmediği düşünülen seçimlerin en çok tartışılan konusu ise seçim hileleri...

soL (DIŞ HABERLER) Pazar günü 3 milyon seçmenin sandık başına gittiği Lübnan seçimlerini Batı destekli 14 Mart Hareketi kazandı.

Beyrut'ta uğradığı suikastle ölen Refik Hariri'nin oğlu Saad Hariri'nin liderliğindeki 14 Mart Hareketi, 128 üyeli parlamentoda 71 koltuğa, Hizbullah liderliğindeki 8 Mart Hareketi ise 57 milletvekilliğine sahip oldu.

Dünyanın yakından takip ettiği seçimlere katılımın yüksek olduğu belirtiliyor. Hariri geç saatlerde yaptığı konuşmasında zaferini ilan ederek, "Tüm Lübnanlılara teşekkür ediyorum. Seçimleri kazanan, Lübnan olmuştur. Bağımsız ve güçlü bir Lübnan için çalışmalıyız. Ne kadar büyük de olsa tüm komplolara karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Önümüzdeki yolda büyük zorluklarla, büyük tehditlerle karşılaşacağız. Siz ve Lübnan çok yaşayın" dedi.

Resmi sonuçların açıklanmasının ardından kameraların karşısına geçen Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ise 14 Mart Hareketi4nin kazanması ve kendilerinin muhalefete düşmesini kesinleştiren resmi sonucu kabul ettiklerini belirtti. Nasrallah, "sportmence yarıştık, kazananlar ve muhalefette olanları tebrik ediyorum" dedi ve kendilerinin seçimlerden yana olmadığını ima eden kaynakların yalanlarının ortaya çıktığını vurguladı. 8 Mart ittifakının üyesi Özgür Yurtsever Hareket lideri Michel Aoun da Lübnan televizyonunda seçim yenilgisini kabul ettiklerini ifade etti.

Lübnan'ı kim isterse yönetemeyecek
Seçimlerin ardından tartışılan ise yeni kabine oldu. 71 koltuğu kazanan 14 Mart Hareketi'ne karşın muhalefetin 57 milletvekili çıkarması, iktidarın her istediğini yapamayacak olması anlamına geliyor. Lübnan seçimlerini izleyen Independent Yazarı Robert Fisk, "ABD Saad Hariri'nin açık ara kazanmasını isterdi" diyerek bu gerçeğe işaret ediyor. Lübnan seçimlerinin kazananının olmadığını ifade eden Fisk, seçimlerden "aynı topal, bütünleşemeyen eski zavallı Lübnan'ın çıktığını" söyledi. Fisk yazısında bu durumun nedeninin Lübnan'ın "delicesine tarikatçı, nispi temelli listeye dayanan seçim sisteminin sorumlu olduğunu" ifade etti ve şöyle devam etti: " 'Anti-Suriye' partileri, Sünniler, Dürziler ve Hıristiyan toplumunun yarısının Hizbullah'ın yönetimi devralmasını, Şii seçmenler, Hizbullah, Amal partisi ve eski general Michel Aoun'u izleyen Hıristiyanların da ülkedeki 'Amerikan dostlarının' kesin zafer elde etmesini engelledi." Ülkede etnik azınlıkların dağılımına göre milletvekili kotası olduğunu hatırlatan Fisk, buna rağmen ülkenin çoğunluğu Şiilerin parlamentoda çoğunluk olmamasının çelişkisine dikkat çekti.

Lübnan seçimlerinin en çok tartışılan yanı ise Beyrut'taki Hıristiyan azınlığın oyları oldu. Yurtdışındaki Lübnanlıların seçimlerde oy kullanamaması yüzünden onbinlerce Lübnanlı -özellikle Beyrut'taki Hıristiyan azınlığın mensupları- ülkeye hava yolu ile dönerek oy kullandı. 14 Mart Hareketi'nin zaferinin arkasında bulunan bu grubun 30 milyon dolara varan otel ve bilet masraflarının kim tarafından ödenmiş olduğu ise Lübnan seçimlerinin en önemli sorusu.

Seçimlerde 8 Mart Hareketi'ni destekleyen Suriye'de bulunan gazeteler "satılmış oyları" gündemine taşıdı. İktidardaki Baas Partisi'nin yayın organı, 14 Mart hareketini oyları satın almak ve usulsüzlük yapmakla suçlarken, bağımsız El Vatan gazetesi, paranın son söz demek olduğunu hatırlatırken 30 milyon doların seçimin kaderini değiştirdiğini gündemine taşıdı.

Lübnan'ın şimdiki gündemi ise kabine... Saad Hariri daha önce Hizbullah'ın içinde yeraldığı bir kabineye katılmayacağını açıklamıştı. El Cezire'ye konuşan Beyrut Notre Dame Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Aim Salem, ileriki günlerde daha fazla "müzakere"nin ön plana çıkacağını, muhalefetin veto hakkını elde etmesini sağlayan kabinedeki 3'te 1'lik bakan sayısını elde etmeden böylesi bir hükümete yanaşmayacağını söyledi.

Robert Fisk ise Saad Hariri'nin "başbakanlığa" talip olduğunu ancak ABD'nin Fuad Sinyora'dan memnun olduğunu belirtti ve "Sinyora'yı değiştirmek gibi bir gündemleri yok" dedi. Ülkede Maruni olması zorunlu olan Cumhurbaşkanı Michel Süleyman'ın da iki grup arasında arabuluculuk rolü ile yerini güçlendirdiği belirtiliyor.

Seçimlere yurt dışından tepkiler

Seçimlerin uluslararası tepkiler de gecikmedi. Filistinli Hamas'ın politbürosundan İsmail Haniye seçimlerin güçlü, Arap kimliği pekişmiş ve İsrail'in işgallerine direnç gösterecek bir hükümetle sonuçlanmasını dilediklerini söyledi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Yigal Palmor Lübnan'da kurulacak herhangi bir hükümetin ülkedeki politik grupların silahsızlanması, silah kaçakçılığının engellenmesi ve ülkede istikrarın tesisi için çalışmasını dilediklerini söyledi.

Fransa dışişleri bakanlığı ise yazılı bir açıklama yaparak Lübnan halkını tebrik etti. Açıklamada, diyalog havasının ülkenin istikrarı ve birliğin devamlılığı için gerekli olduğu belirtildi.

ABD Devlet Başkanı Barack Obama, bağımsız ve barış yanlısı bir Lübnan hükümeti için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaklarını söyledi. Dışişleri Bakanlığı adına konuşan Jeffery Feltman ise Hizbullah'ın silah bırakmasının gündemde olmaması durumunda kendilerile görüşmelerinin mümkün olmadığını söyledi.