YKY'nin sözleşmesini feshettiği çevirmen Işık Ergüden'den açık mektup

Çevirmen ve yazar Işık Ergüden, yayımlanmış çeviride telif hakkını yüzde 6’dan yüzde 2’ye düşüren ve bu durumu kabul etmediği için sözleşmesini tek taraflı olarak fesheden Yapı Kredi Yayınları’nın okur ve çevirmenlerine açık mektup yayımladı. Ergüden bu durumun çevirmenlere dayatılmak istenen kölelik koşullarının somut örneği olduğunu vurguladı.

Çevirmen, yazar Işık Ergüden, Yapı Kredi Yayınları’nın okur ve çevirmenlerine açık mektup yayımlayarak telif hakkını düşürmek isteyen yayınevinin teklifini kabul etmediği için sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiğini açıkladı. 

Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ve 43. baskısını yapan Amin Maalouf’un “Tanios Kayası” adlı kitabının çevirmeni olan Ergüden, yayınevinin yayımlanmış çevirinin yeni baskılarında çevirmene ödediği telif hakkını yüzde 6’dan yüzde 2’ye düşürmesinin çevirmenlere dayatılmak istenilen kölelik koşullarının somut örneği olduğunu vurguladı.

Çevirmenlerin Türkiye'de tamamen güvencesiz koşullarda, sağlık güvencesi ve emeklilik olanağından yoksun, ücretli tatil günü olmadan çalıştığını vurgulayan Ergüden “Yapı Kredi Yayınları’nın yarattığı bu çok yönlü mağduriyetin temelinde, yılda 2000 tl ile 4000 tl arası bir parayı ödemekten imtina etmesi, yani ‘çoksatar’ nitelikteki kitapların çevirisini tek seferde ödenecek bir miktar parayla kapatıp bütün kârı gasp etme talebindeki neoliberal yayıncılık zihniyeti yatmaktadır” dedi.

Ergüden’in “Yapı Kredi Yayınları Okur ve Çevirmenlerine Açık Mektubumdur” başlıklı yazısının tamamı şöyle:

“Ben, Işık Ergüden. Bu açık mektubu, Yapı Kredi Yayınları’nın yıllardır basmakta olduğu ve Şubat 2019’da 43. baskısını yapmış olan Amin Maalouf’un Tanios Kayası kitabının çevirmeni sıfatıyla yazıyorum. Söz konusu kitap için yayıneviyle yapmış olduğumuz sözleşme gereği kitabın her yeni baskısından brüt yüzde altı oranında bir ödeme almaktaydım. Bu ödeme yıllara ve baskı sayısına göre değişmekle birlikte yılda 2000 tl ile 4000 tl arasında bir miktara denk düşmekteydi. Söz konusu kitap genel olarak yılda bir kez, ender olarak da iki kez baskı yapıyor ve yayınevi baskı sayısına göre yukarıda telaffuz ettiğim miktarda parayı kitabın basılmasından üç ay sonra çeviri karşılığı olarak tarafıma ödüyordu.

Yakın dönemde yayınevinin muhasebesi tarafından aranarak brüt yüzde altı oranındaki çeviri ücretinin yayınevi tarafından düşürülmek istendiği tarafıma bildirildi. Öngördükleri oran ‘brüt yüzde iki’ idi. Bu koşulu kabul etmeyeceğimi, ‘çay parasına’ çeviri yapmamın kabul edilebilir olmadığını belirttim. Karşılığında gönderdikleri tek taraflı fesih beyanında ‘muhatap ile yapılan şifahi görüşmelerde, sözleşmenin uzatılması noktasında ticari şartlarda mutabık kalınamamıştır’ ibaresiyle aramızdaki sözleşmeyi tek yanlı olarak feshettiklerini belirttiler.

Bu durum, çevirmenlere dayatılmak istenen kölelik koşullarının somut bir örneğidir. Türkiye’de tamamen güvencesiz koşullarda, hiçbir sağlık güvencesi ve emeklilik olanağı, tek bir ücretli tatil günü olmaksızın, asgari ücretin altında gelirlerle hayatta kalmaya çalışan kalifiye emek sahibi çevirmenler açısından çevirdikleri kitapların yeni baskı yapmasının ve bu baskılardan ücret almanın bir tür ‘olmayan ikramiye’ ya da ‘olmayan emeklilik’ anlamına geldiğini, keza kitap çevirmenliğinin diğer sorunlarını ‘Kitap Çevirmenliğinin Kölelik Hâline Doğru’ başlıklı yazımda belirtmiştim.

Yapı Kredi Yayınları Amin Maalouf ve ‘Tanios Kayası’ okurlarının yıllardır bildiği ve tanıdığı bu nitelikli çeviriyi reddedip verilen emeği (ve tarafımdan yapılan çeviriyi) ıskartaya çıkarıp çöp haline getirmekte, üstelik kitabın yeni yapılacak çevirisinde eski çeviriden ’faydalanma’, açık tabirle ‘intihal’ ihtimalini apaçık ortaya koyarak kitabın eski çevirmenini tedirgin ve teyakkuz halinde tutmakta, ayrıca kitabın çevirisine talip olacak yeni çevirmen için de olası bir mayınlı alan yaratmaktadır. Yapı Kredi Yayınları’nın yarattığı bu çok yönlü mağduriyetin temelinde, yılda 2000 tl ile 4000 tl arası bir parayı ödemekten imtina etmesi, yani ‘çoksatar’ nitelikteki kitapların çevirisini tek seferde ödenecek bir miktar parayla kapatıp bütün kârı gasp etme talebindeki neoliberal yayıncılık zihniyeti yatmaktadır.

Üstelik güvencesiz çalışma koşulları çerçevesinde çevirmenlerin bir sendikası; görev tanımı gereği çevirmenin hakkını aramakla mükellef, görev tanımı gereği buna zorunlu ve bununla bağlı bir örgütlenmesi mevcut değildir. Dolayısıyla ‘yasallık’ görüntüsü altındaki bu 'bir tür işten çıkartma’, bir tür ‘taşeronlaştırma’, bu emrivaki karşısında çevirmen şahıs olarak tek başına mücadele etmek mecburiyetindedir.

Çevirmen emeğini köle emeğine dönüştürmeye yönelik bu politikayı bastıkları ve yayımladıkları kitapların çizgisiyle, ruhuyla nasıl bağdaştırdıkları sorusunun cevabını yayınevine bırakmak üzere, böyle bir tavrı benimsemeyeceğine inandığım kitap okurlarına ve bu kölelik koşullarını kabul etmeyeceğini düşündüğüm çevirmenler ile çevirmen dostu yayınevlerine teşhir etmeyi, keza yurtdışındaki yayıncılara da bildirmeyi görev bildiğimi belirtmek isterim.

Bu açık mektubun duyulmasına katkı sağlayacak, duyarlılık gösterecek, tavır alacak herkese şimdiden teşekkürler, saygılar."