Yazılama'dan iki yeni kitap

"Karanlığa karşı Yazılama'ya" ilkesiyle abonelik kampanyasını sürdüren Yazılama Yayınevi iki yeni kitabı daha okurlarla buluşturdu.

Haber Merkezi

"Karanlığa karşı Yazılama'ya" ilkesiyle abonelik kampanyasını sürdüren Yazılama Yayınevi iki yeni kitabı daha okurlarla buluşturdu.   

Yeni yayımlanan iki kitap şöyle: 

İLERİ BAKMAK

Yazar: Vera Panova

Çeviren: Levent Özübek

Editör: Selnur Aysever

Düzelti: Yaşar Uzunlar

Kapak Tasarımı: Levent Karaoğlu

Sayfa Düzeni: Umut Tuna

Birinci Baskı: Aralık 2017

Sayfa Sayısı: 253

Ural bölgesinde bir sanayi şehrindeyiz. İkinci Dünya Savaşı tüm hızıyla sürmektedir. Durmaksızın çalışan dev bir fabrika, üretim, insanlar, aileler, işçiler, çocuklar… Savaşta ölenler, sakat kalanlar, yakınlarını kaybedenler… Hepsi tek bir hedefe yönelmişti: Ülkelerini korumak, kendi düzenlerini savunmak…

Özlemler, rüyalar, hayaller, aşklar, fedakârlıklar, anılar… İnsanın hiç bitmeyen macerası her yerde aynıdır.

İnsanların her şeyden memnunum, minnettarım, daha başka bir şey istemiyorum diyeceği bir gün gelecek mi? Hayır, böyle bir gün asla gelmeyecek. Toprak yeni tohumları almaya daima hazır kalacak, inşaatların iskeleleri hiç sökülmeyecek. Ve kim durmadan ölüm sözünü tekrarlarsa, ondan yaşayan hiçbir şey beklenmeyecek.

Yaşam ileriye bakmaktadır. Sen göremeyecek olsan bile, ilerideki hayata bakmak, onu hazırlamak için çalışmaktır. İleri bakmak, ilerisi için çalışmak insanı insan yapan içgüdüdür. 

ULUSLAR MİTİ ve AVRUPA KİMLİĞİ

Yazar: Patrick J. Geary

Çeviren: Çağdaş Sümer

Düzelti: Yaşar Uzunlar

Kapak Tasarımı: Levent Karaoğlu

Sayfa Düzeni: Umut Tuna

Birinci Baskı: Aralık 2017

Sayfa Sayısı: 186

Avrupa’nın Doğu ve Orta Avrupa’da tanıklık ettiği egemenlik iddiaları bugün, etnik milliyetçilik üretmek için Rousseau ve Hegel gibi romantik siyasi filozoflarlar “bilimsel” tarihi ve Hint-Avrupa filolojisini bir araya getiren on dokuzuncu yüzyılın yaratımıdır.

Bu sözde bilim Avrupa’yı iki kez mahvetti ve bunu yine yapabilir.

Avrupa halkları her zaman modern milliyetçilerin tahayyül ettiğinden daha akışkan, daha karışık ve daha dinamik olageldiler.

Bin yıl sonra halkların isimleri hâlâ tanıdık geliyor olabilir; fakat bu isimlerin kapsadığı toplumsal, kültürel ve siyasi gerçeklikler bugünkülerden radikal bir biçimde farklıydı. Bu nedenle, Avrupa haklarına, özellikle de Avrupa kimliğinin kurucu dönemi olan birinci bin yıla dair yeni bir kavrayışa ihtiyacımız var. Aynı zamanda, yirminci yüzyılda, milyonlarca insanı sokaklara döken ve milyonlarcasını da mezara gönderen miras aldığımız bu geleneğin, bir yüzyıldan biraz daha uzun bir zaman önce biçimlendiğini anlamalıyız.