Semiha Berksoy'u hatırlamak

Galerist, 12 Kasım 2014- 10 Ocak 2015 arasında gezilebilecek olan “Halüsinasyon Duvarı” isimli Semiha Berksoy sergisine ev sahipliği yapıyor.

Harun Töle

2004'te kaybettiğimiz opera sanatçısı ve ressam Semiha Berksoy'un resimleri, Galerist'te sergileniyor.

Galeri bir yandan Semiha Berksoy’un yurtiçi ve yurtdışı temsiliyetini üstlenip, sanatçının ilk galeri sergisini gerçekleştirirken, diğer yandan Semiha Berksoy Vakfı ile gerçekleştirdi işbirliğiyle, kuruluş çalışmaları yıllar öncesinde başlayan, ancak çeşitli nedenlerle henüz hayata geçirilemeyen “Semiha Berksoy Müzesi” için destek sağlamayı amaçlıyor.

İsmini, sanatçının hayatında derin izler bırakarak yaşama veda eden insanların varlıklarını halen hissetmesinden, onlardan sanatı için ilham almayı sürdürmesinden ve onların yansımalarını sanatsal bir yapıta dönüştürdüğü yatak odasındaki “Halüsinasyon Duvarı”nda görmesinden alan sergide, resim, çarşaf resimler, kişisel objeler, belgeler ve video yer almakta.

Müzik, resim, şiir, performans, enstalasyon, beden sanatı gibi alanlarda üretimde bulunan Berksoy, “Ben benim, ben kendimim. Tüm enerjiler benim içimden çıkıp akmakta. Sizler yani tüketiciler, bunların benim olduğunu bilmeli” diyerek, varoluşunu, bedenini, yaşamını ve sanatının ilişkisini yapıtları aracılığı ile ortaya koymaktadır. Berksoy’un eserleriyle karşılaştığınız anda hayatı dolu dolu yaşayan bir kadın, kayıpların bıraktığı yaralar, özgür bir ruh, sanat ve aşka adanmış bir hayat, çılgın olarak adlandırılabilecek kalıpların dışına çıkma cesareti, coşkun bir hayal gücü, çocuksu dokunuşlarla karşı karşıya kalınmakta ve bir yaşamın sanat aracılığı ile tanığı olunmaktadır.

Hayat, aşk, ölüm, sanat, dil üzerine düşündüren bu benzersiz, çok yönlü ve ilklerin sanatçısı olan Berksoy, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemini yaşamış ve Türkiye’nin modernleşme sürecinin birebir tanığı olmuştur. İlber Ortaylı, “Ben Yaşardım Aşk ve Sanatla” sergisi katalog yazısında; “Semiha Berksoy, küçüklüğünden beri bir drama yaşayan bir kavmin çileli aydın kuşağına mensuptur ve o kuşağın en yaratıcı portrelerinin başında gelir. Bunu bizde de anlayanlar var, başkaları da çoktandır anlıyorlar” diyerek bu durumu açıklamıştır. Atatürk’ün önünde başlayan opera hayatı, Türk operasının geliştirilmesine katkıda bulunması amacıyla Berlin’e gönderilmesiyle hız kazanmış ve yurtdışında Türkiye’yi temsil ederek, kazandığı başarılar ve yarattığı hayranlıkla, ülkeye dair yerleşik algıları yıkar.

Berlin’e gidişiyle, aşık olduğu Nâzım Hikmet’ten uzak kalmasına neden olur. İlk kez İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda oynanacak olan “Kafatası” piyesi çalışmalarında gerçekleşen karşılaşma ile tutkulu ve karmaşık bir aşka dönüşür ve bizler bu aşka sergide de yer alan mektuplar ve resimler aracılığı ile tanıklık ederiz (Nâzım Hikmet ve “Tosca”sı Semiha Berksoy kitabında bu mektuplar yer almaktadır). Berksoy, hayranlığını “Ben Nâzım Hikmet’e önce kitaplarından vuruldum, aşık oldum. Evren güzelliğinde bir adamdı, mitolojilerde yaşayan bir esrarlı varlığı vardı; kağıt rengi beyaz bir ten, mavi gözler, altın sarısı saçlar yüksek bir boy üstünde altından bir taç şeklinde parlamaktaydı. Erişilmesi çok zor olan bir ilahtı” sözleriyle dile getirdi. Şairin evli olduğunu öğrendiği zaman “Mezardan Gelen Mektup” hikayesini kaleme almasında ve resimlerinde görüldüğü üzere sanatında ve hayatında ne denli önemli olduğu görülebilir.

Sanatçı ayrıca, Kutluğ Ataman’ın ilk videosu olan “Kutluğ Ataman’ın Semiha B. Unplugged” (1997) videosu nedeniyle kızı Zeliha Berksoy’un açtığı davayla de gündeme gelmişti. Projenin fikrinin tamamen annesine ait olduğunu belirten Zeliha Berksoy, Ataman’ın yaptığı çekimlerle ilgili telif hakları problemi olduğunu belirterek, bir sanat eserinin kime ait olduğu sorusu ile ilgili, Semiha Berksoy’un biricik ve kendine has hayatının kullanılıp kullanılmadığı konusunda tartışmalara da neden olmuştur.