Pınar Aydınlar: ‘Türküleri yargılayan bir ülkede sanatçı olmak…’

Sanatçı Pınar Aydınlar ve Grup Munzur üyeleri, Munzur Festivali'nde söyledikleri türkülerden dolayı terör örgütü propagandası yapmaktan 1 ile 5 yıl arası hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Konuya ilişkin soL’a konuşan Aydınlar, türküleri yargılayan bir ülkede sanatçı olmayı ve hakkında açılan davayı değerlendirdi.

Sanatçı Pınar Aydınlar ve Grup Munzur üyeleri Özlem Gerçek ile Erkan Duman hakkında Dersim'de düzenlenen Munzur Festivali'nde söyledikleri türküler nedeniyle terör örgütü propagandası yapmak suçlaması ile dava açıldı. Hakkında daha önce de söylediği türküler sonrası dava açılan Aydınlar, tüm saldırılara rağmen bu ülkenin ezgilerini söylemekten gurur duyduğunu söyledi.

“TÜRKÜLERİN YARGILANMASI KABUL EDİLEMEZ”

Hakkınızda açılan davaların arkası bir türlü kesilmiyor. Son olarak Munzur Festivali’nde söylediğiniz türkülerin ardından bu kez 1 ile 5 yıl arası hapis istemiyle yargılanıyorsunuz. Öncelikle bu davayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle hakkımda dava konusu yapılan ezgiler bu topraklarda on yıllardır söylenen ezgilerdir. Şurası çok açık bu ülkede yasalar keyfi uygulanıyor. Ülkenin bir bölümünde alınan kararlar farklı, Dersim’de alınan kararlar farklı oluyor.

12 Eylül döneminde biliyorsunuz ki kasetler, sanatçılar yasaklandı. Şimdi sözde bir 12 Eylül yargılaması yapılırken, yine türkülerin yasaklandığını görüyoruz.

Söylediğim türküler, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianameye göre 1-5 yıl arası hapis gerektiriyormuş. Bu kabul edilemez bir durum.

“HRANT’IN KATİLLERİNİ ÖVMEK DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ SAYILIYOR”

Türkülerin “terör örgütü” suçlamasıyla yargılandığı bir ülkede sanatçı olmayı nasıl tarif ediyorsunuz?
Türkülerin yargılandığı bir ülkede olmak bir sanatçı için gerçekten çok üzücü. Bu toprakların ezgilerinin söylenmesinin suç sayılması sanatçılar için zor da olsa, her zaman ezilenlerin yanında olmayı sürdüreceğiz. Ezilenlerin, sosyalistlerin, Kürtlerin ve Ermenilerin yanında, halkların yanında ve aydınlıktan taraf olmayı sürdürmekten geri adım atmayacağım.

Buna karşın ortada ilginç bir tablo olduğunu görmek gerekiyor. Bir yanda İsmail Türüt, Hrant’ın katilleri için “şarkı” yapıyor ve gelen yoğun tepkiler üzerine yargılanmak zorunda kalıyor. Buna karşın davanın sonunda Hrant’ın katillerini övmek “düşünce özgürlüğü” ilan ediliyor.

Halkın yanında yer almış, sınıf mücadelesi vermiş ve bu yolda bedel ödemiş değerli insanların ezgilerini söylemekse doğrudan hapis cezası ile tehdit ediliyor. Türkiye’de ezilenlerin yanında duran bir sanatçı olmanın karşılığı işte budur.

“SUÇ SAYILAN TÜRKÜ BAKANLIK İZNİYLE ALBÜMÜMDE YER ALDI”

Hakkınızda Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Ali Haydar ve Kırmızı Gül türkülerini okumanız yargılanma nedeninizi oluşturuyor. Yani bu türküler birer suç delili. Bu konuda bir halk müziği sanatçısı olarak neler söylemek istersiniz?
Sanat özgür olmadığı sürece sanat olmaktan çıkar. Siz sanatı kendi çizdiğiniz çerçevede tarif edip onun dışını suçlama kapsamına mı alıyorsunuz, orada sanatın özgürlüğünden bahsetmek imkânsızlaşır.

Burada da benzeri bir durum var. Benim okuduğum Kırmızıgül türküsü, Kültür Bakanlığı’nın onayı ile albümümde de yer almış bir türküdür. Bu türkü ayrıca tarafımca yazılmış bir türkü değil, ilk söyleyen de ben değilim. Bu türkü yıllardır söylenen bir türkü. Bunca zaman bir yargılamaya neden olmamış, ben albüme almışım bakanlık onaylamış şimdi ise ben suçlanıyorum.

Hakkımda oluşturulan iddianamede açık bir niyet okuma var. Kırmızıgül türküsü, gençliği örgüte davet ediyor deniliyor. Ben bu türküyü ülkenin her noktasında söyledim. Yurt dışında söyledim, İskoçya’da söyledim de gençliği örgüte teşvik etmedi de şimdi mi buna neden oluyor?

“TÜRKÜ SÖYLEMEK 5 YIL HAPİS CEZASI DESİNLER BİLELİM”

Burada iktidarın sanata ve sanatçılara üst üste saldırıları ve İçişleri Bakanlığı’nın hedef göstermesi de etkili olmuştur sanıyoruz.
Elbette. Bu ülke sanatçıları pek çok saldırıya uğradı. Heykeller ucube ilan edildi, tiyatroculara “siz kimsiniz” denildi. Bunların hepsi nasıl bir yaklaşım olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Böyle şey olmaz dediğiniz her şey doğal biçimde gerçekleşebiliyor. O zaman yazın yasalara Ali Haydar okumak 5 yıl, Kırmızıgül okumak 5 yıl diye, biz de bilelim neyin ceza olup olmadığını.

“DAHA FAZLA DAYANIŞMA”

Yaşanan bu saldırılara karşı ne yapılmalı bu konuda neler söylemek istersiniz?
Yapılması gereken tek şey daha fazla dayanışma. Sınıf dayanışmasına ihtiyacımız var. Yan yana olmaya ihtiyacımız var. Sanatçılar, aydınlar, işçiler, gençler, kadınlar bir arada olmalı ve karşı durmalıyız. İnsanlar sadece kendilerine dönük bir saldırı olduğunda değil her zaman ezilenlerin yanında bulunmalı diye düşünüyorum.

Hakkınızda daha önceden açılmış üç dava daha bulunuyor. Bu davadan ceza alacağınızı düşünüyor musunuz?
Ben yaşadıklarımın çok sistemli olduğunu düşünüyorum. Burada bu anlamda bir ceza çıkabilir.

Son olarak soL okurlarına iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Hakkımızda açılan davaya ilişkin 16 Mayıs 2012 Çarşamba günü TMMOB Makine Mühendisleri İstanbul Şubesi Lokali’nde bir basın açıklaması olacak. Orada ve dava sürecinde dayanışmalarını ve katılımlarını bekliyoruz.

(soL – Haber Merkezi)