Peşin fiyatına 10 taksitle Picasso tablosu

Taksitle sanat satan ana sponsorundan sergilenen heykellerin yanına uzanarak poz veren “ünlü”lere, açılışa pijamayla gelen şarkıcılardan “yuvarlak hesap”la tablo almaya çalışan sanat yazarına, 5 gününü Contemporary İstanbul'da geçiren bir çalışanın notları...

Gonca Tokyol

İlki 2006 yılında düzenlenen ve Türkiye'nin en kapsamlı uluslararası sanat fuarı olma iddiasındaki Contemporary İstanbul, 12-16 Kasım tarihleri arasında Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Salonu'nda gerçekleştirildi. 23 ülkeden 108 galerinin katıldığı fuarı, 77 bin “sanatsever” ziyaret etti. Fuardaki kalabalığı oluşturanlar arasında, ziyaretçiler dışında galerileri çalışanları ve 5 günlük sürede onlara yardımcı olmak için orada bulunan geçici çalışanlar da vardı.

Fuarda geçici olarak çalışanlardan biri, kimilerine göre güncel kimilerine göre çağdaş olan “contemporary” sanattan pek de bir şey anlamıyordu. Lütfü Kırdar'da birkaç gün geçirdikten sonra öğrenmişti ki, sanattan anlamaya yetecek parası da yoktu. Nakit parayı bir kenara bırakırsak, etkinliğin ana sponsoru Akbank Private Banking'in başlattığı “kredi kartına taksitle sanat” kampanyasına katılsa, aldığı “iş”in bir taksidine bile limiti yetmezdi.

Yine de fuarda neler olduğunu, neler konuşulduğunu gözlemleyebilirdi ve evet, o da bu sanatsal etkinlikte üzerine düşeni yaptı ve “yeni başlayanlar için Contemporary İstanbul” adı da verilebilecek olan bu yazıyı kaleme aldı...

Kimin için Sanat?

Contemporary İstanbul'a giderken bilinmesi ve dikkate alınması gereken ilk şey, sanatın alınıp satılabilir bir meta haline getirildiği gerçeği. “Sanat sanat için midir, yoksa toplum için mi” sorusunu lise münazaralarında bırakıp, bu düzende, -daha spesifik olmak gerekirse- bu düzlemde, sanatın parası olanlar için olduğunu kabul etmeden Lütfü Kırdar'ın kapısından içeri girmek, birçok bünyede şok etkisi yaratabilir.

Bu gerçeği kabul etmemekte ısrar edenler, birkaç gün önce bir sergide hayranlıkla izledikleri Joan Miro'nun tablolarının Galerie Lelong'ta satışa çıkarıldığını ve fuar bitiminde bir güzel paketlenip alıcısının evine gönderildiğini öğrendiklerinde ufak çağlı bir kalp krizi geçirebilir. Aynı galerinin Picasso'nun da bazı işlerine ev sahipliği yaptığını eklemek, paragrafın başında belirtilen durumun kabullenilmesinin, bu tarz fuarlar için ne kadar ivedi olduğunun bir başka kanıtı olarak da sunulabilir.

Fiyatlardan konuşmak ayıp değil

Contemporary İstanbul'un bir sergi değil de fuar olmasının ortama kattığı maddi boyut kabullenildiyse, etkinliğin zaman zaman büründüğü akşam pazarı havasından bahsetmenin tam zamanı. Sanat gazetecisi Cem Erciyes'in “fuarda fiyatlardan konuşmak ayıp değil, hatta pazarlık bile mümkünmüş” cümlesiyle ifade ettiği gibi, alışık olmayan bünyelere aksi bir izlenim verse de, Comtemporary'de fiyat konuşmak ve pazarlık yapmak, dünyanın en normal şeyi olarak kabul ediliyor.

Kredi kartına taksitle sanat satıyor olmasıyla övünen ana sponsorundan “şuna yuvarlak olarak 2000 lira diyelim” cümlesini kullanan sanat yazarına kadar birçok örnek de bu “alışveriş merkezi benzeri sanat ortamı”nda yaşananları bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Contemporary'deki “kurban bayramı öncesi hayvan pazarı” havasını kabullenemeyenlerin payına ise sezon sonu indirimden tişört alıyormuşcasına rahat bir şekilde “şunu, şunu, şunu ve evet bir de şunu alıyorum” diyen tekstil patronunun yarattığı şaşkınlık düşüyor.

Burada hiçbir şey acaip değil

Aşina olmadığı bir çevreye girmek, birçok insanda gerginlik yaratabilir ve binlerce dolarlık (tabii ki liralık değil) işlerin sergilendiği, galeri görevlilerinin çoğunun önce küçük, vakit artınca da büyük dağları yaratmış gibi gözüktüğü Contemporary de, alışık olmayanların nasıl davranacaklarını bilmediği bir etkinlik olarak görülebilir.

Çağdaş/güncel sanat ortamlarına girmek isteyip de bu sebepten çekinmiş olanların yanlış düşündüklerini söylemek gerekiyor çünkü Contemporary'de “uygun davranmak” diye bir şey bulunmuyor. Birçok kişinin “uygunsuz mu oldu acaba” diye düşeneceği hareketler bu çevrede oldukça olağan karşılanıyor ve sevimli birer aykırılık olarak nitelendiriliyor. Bu sebeptendir ki, fuarda geçirilen zaman diliminde ünlü bir sosyetiği fuarda sergilenen heykellerden birinin yanına uzanıp magazin dergilerine şuh pozlar verirken görmek de, fuara pijamasıyla katılmış bir şarkıcıyla karşılaşmak da enteresan olaylar olarak nitelendirilmiyor.

Her ne kadar etkinliğin amacı insanları sanatla buluşturmak değil de eldeki ürünü alıcıyla buluşturmak olsa da, sanatın halktan koparılarak fuaye salonlarına hapsedildiği bir dönemde, Contemporary İstanbul çağdaş sanatın ne yönde ilerlediğini gözlemlemek için gidilebilecek bir etkinlik olarak değerlendirilebilir. Yukarıda anlatılanları okuduktan sonra bu değerlendirmenin pozitif mi yoksa negatif mi olacağı ise sizin kararınız...