Oscar ödülleri töreninde göz ardı edilen skandal

Seksen beşinci Oscar ödülleri töreninde pek az işinin fark ettiği büyük bir skandal yaşandı.

Seksen beşinci Oscar ödülleri töreni büyük bir skandal içeriyor ama bunu fark eden pek az. Bilindiği gibi, En İyi Film ödülünü alan Ben Affleck'in yönettiği ve oynadığı ARGO filminin ödül duyurusunu Beyaz Saray'da Barack Obama'nın eşi Michelle Obama, genç askerler eşliğinde yaptı. Önemli oyuncu Jack Nicholson'un da meze edildiği bu şov, aslında tüm izleyicilerin gözü önünde cereyan eden bir skandal.

Nedeni basit: Her festivalin açıklayacağı ödüllerin bilgisi mahrem bilgidir mantıken. Danışıklı dövüşlere, kimi festivallerde zaman zaman sonuçların internet üzerinden sızdırılmasına alışmış olsak da, bu tür organizasyonlardaki yarışma fikrinin "doğası" gereği yarışma sonuçlarının gizliliği esastır. Hatta bahis bile oynanır "hangi ödülü, kim alacak?" diye... Bu skandalın birinci ayağı.

Skandalın ikinci ayağı ise şu: Her ülkenin siyaset protokolleri vardır. Kimse istediği zaman bir ülkenin parlamento binasının, başbakanlık veya cumhurbaşkanlığı binasının içinden canı istediği zaman canlı yayın yapamaz. Ve televizyonculuktan veya sinemadan azıcık anlayan herkes bilir ki, canlı yayın için gereken donanımın hazırlanması, çekimin sağlıklı olarak yapılması için gerekli ışık, ses vb. malzemenin hazır hale getirilmesi, çekimin gerçekleştirileceği mekanın düzenlenmesi öyle üç beş dakikalık iş değildir. Beyaz Saray'da böyle bir düzeneğin hazır bulundurulduğunu varsaysak bile bunun organizasyonu bir kaç dakikada yapılamaz.

Skandalın üçüncü ayağı ise şu: Michelle Obama'ya eşlik eden askerlerin protokol kıyafetleri giydiği görünüyor. Bu da bize en basitinden o kıyafetlerin giyilip, makyaj vb. hazırlıkların yapılabilmesi için epeyce önceden haber edinildiğini gösteriyor.

O zaman kurcalamak gereken bir kaç nokta var:

Akademi, sonuçları Beyaz Saray'ı şova dahil ederek açıklamayı arzu etmiş olabilir. Sonuçta Kültür Bakanlığı olmayan bir ülkeden bahsediyoruz ve Hollywood'un kendisi, emperyalizmin ideolojik hegemonyasını yeniden üretmede önemli bir kurumsallık aynı zamanda. Bu nedenle Hollywood-Beyaz Saray işbirliği "yeni" bir olgu değil. Bununla birlikte bir yarışmalı organizasyondan bahsediyorsak, iki ihtimal geliyor akla.

Birincisi, En İyi Film ödülünü kimin alacağını Beyaz Saray bilmiyordu ve Michelle Obama'nın açıklayacağıı ödül için, her filme göre hazırlık yapılmıştı. Ödülü Django Unchained alsaydı, arkada kovboy kıyafetli askerler, ödülü Haneke'nin Aşk'ı alsaydı aşkı anlatacak şekilde el ele tutuşmuş askerler, Spielberg'in Lincoln'ü alsaydı 19. yüzyıl modasına göre giyinmiş askerler (...) mi bulunacaktı? Ödülü Pi'nin Yaşamı alsaydı peki? Kaplan mı hazırlamışlardı first leydi'nin fonunda bulunması için?

Bunlar pek de akla yatkın olmadığına göre ikinci ihtimal geçerli olsa gerek: Akademi, sonuçları açıklamadan önce Beyaz Saray'a haber uçurmuş ve bir organizasyon yapılmış, bir mizansen hazırlanmış olmalı. Bu, herhalde muz cumhuriyetlerinde, emperyalizm destekli diktatörlüklerde, bir de padişah bozuntularının, sultanların idare ettiği ülkelerde rastlanabilecek bir olay aslında.

"Merd-i kıpti şecaat arzederken sirkatin söylermiş" cümlesinden hareketle, imaj düzeltme operasyonu ihtiyacındaki Beyaz Saray bu vesileyle bir skandala imza atmış oldu böylece.

Ntvmsnbc'den Emrah Kolukısa, bu durumu fark eden az sayıdaki gazeteciden biri olarak şu satırlarla ifade ediyor durumu:

"Tıpkı 2006 yılında olduğu gibi En İyi Film ödülünü sunmak üzere sahneye davet edilen Jack Nicholson’ın elinde sonucun yazılı olduğu zarf vardı ama o asıl zarf değil yedek olanıydı. Asıl zarf Beyaz Saray’daydı zira. Bunu da önce ne gevelediğine pek anlam veremediğimiz Nicholson’ın arkasında bir perde inince ve etrafı genç askerlerle (dekora bakar mısınız?) bezeli Michelle Obama kameraya dönünce anladık. Sonradan öğrendik ki bu dahiyane fikrin arkasında da yine Hollywood varmış. Harvey Weinstein’ın (tanımayanlar yeni bir pencerede Wikipedia falan açsın lütfen) 17 yaşındaki kızının akıl ettiği bu sahne acilen Oscar gecesinin yapımcılarına fısıldanmış ve onlar da çok beğenerek Akademi Başkanı Hawk Koch ile paylaşmış. Koch da fikri çok beğenince iş Beyaz Saray’a danışmaya kalmış. Kendisine sunulan bu fikre çok sıcak bakan Michelle Obama da “Neden olmasın? Biz zaten Beyaz Saray’da sürekli film izleriz” deyince düğmeye basılmış.

2 hafta önce Koch ile birlikte gizlice Washington’a giden iki Oscar yapımcısından Zadan, bakın hangi sözlerle hatırlıyor o anları: “Tıpkı Argo filmindeki gibi bir operasyondu, CIA gibiydik sanki, çok karmaşıktı.” Uzun lafın kısası Amerikan dış politikalarının tüm dünyada masumane bir aklanmasından başka bir şey olmayan Argo’nun yolculuğu, tam da olması gerektiği gibi belki de, Beyaz Saray’da bitti. İnsanın aklına filmi en başından hükümetin sipariş edip etmediği sorusu geliyor doğrusu. Ama Hollywood o kadar teşne ki son zamanlarda, siparişe gerek duymamıştır."

Çağrı Kınıkoğlu (soL)