Marquez: 'Zor' ve 'Güzel' ile dokunmuş bir yaşam

Gabriel Garcia Marquez, 17 Nisan 2014’te aramızdan ayrıldı. Diktatörlüğün karşısında dimdik ayakta bir gazeteci, bir öykücü, bir romancı, bir film eleştirmeni, yani topyekun bir mücadele insanı olan Kolombiyalı aydının anısı insanlık tarihinden silinmeyecek.

Gabriel José de la Concordia García Márquez, Kolombiya’nın Aracata kentinde, 6 Mart 1927’de, dünyaya geldi. Anlattıkları öyküler sanatçılığında sonradan büyük rol oynayacak olan teyzelerinin yanında, albay emeklisi dedesinin evinde büyüdü. Başkent Bogota’daki Kolombiya Ulusal Üniversitesi’nde başladığı hukuk eğitimini yarıda bıraktı, alaylı bir gazeteci olmaya karar verdi.

1940’ların sonlarına kadar gazeteciliği sürdürdü. Başta Kolombiya olmak üzere Latin Amerika’ya dair ürettiği haberlerde boyun eğmeyen büyük insanlığı temsil etti. Resmi yetkililerce bir fırtınadan ötürü battığı söylenen bir geminin aslında taşıdığı kaçak malların yükü yüzünden battığını haberleştirdi. Böylelikle ünlendi ve muhalif gazete El Espectador’un Avrupa muhabirliği görevini yürüttü. El Espectador askeri diktatörlük tarafından kapatılınca bayrağı devralan El Independiente’de çalıştı.

Edebi yapıtlarında yürek ve mücadele gibi temalar üzerinden insanı güzelleyen Marquez, 1950’lerin başında pek çok kısa öykü yazdı. Novella türündeki ilk romanı Yaprak Fırtınası ise 1955’te yayımlandı. Venezuela’ya, El Momento adlı gazetede çalışmak üzere göç etti ve burada diktatörlüğe karşı verilen mücadelede kilisenin desteğinin önemine değinen bir makalesiyle ünlendi.

1958’de ülkesine döndü, Mercedes Barcha ile evlendi ve tekrar Caracas’a yerleşti. Rodrigo ve Gonzalo adında iki çocukları oldu. Aile kavramının ağırlığı Marquez külliyatında pekala hissedilir düzeydedir.

1961’de Albaya Mektup Yazan Kimse Yok, 1967’de ise, başyapıt olarak kabul edilen Yüz Yıllık Yalnızlık yayımlandı. Bu roman ile ünü uluslararası ölçeğe taşınan Marquez, Barcelona’ya yerleşti ve orada yedi yıl yaşadı. Bu süre zarfında Kolombiya hükûmeti ve gerilla örgütü 19 Nisan Hareketi arasındaki müzakerelerde arabulucuk rolünü üstlendi.

Büyülü gerçekçilik akımının öncülerinden sayılan Gabriel Garcia Marquez, yaşamı boyunca pek çok önemli yapıta imza attı. Kolera Günlerinde Aşk, Kırmızı Pazartesi, Başkan Babamızın Sonbaharı, Mavi Köpeğin Gözleri, bunlardan yalnızca birkaç tanesidir. 1972 Neustadt Uluslararası Edebiyat Ödülü ve 1982 Nobel Ödülü gibi ödüllere layık görüldü.

Marquez’in romanlarında görsellik önemli bir yer tuttu. Aynı zamanda bir film eleştirmeniydi, Küba Havana Film Enstitüsü’nde baş yönetmenlik, Latin Amerika Film Vakfı’nda başkanlık görevlerini üstlendi.

Gabo’nun Karayipler yöresine özgü, « sombrero vueltiao » adı verilen şapka başındayken çekilmiş bir fotoğrafı :

Büyük sanat insanı, 1999’da lenf kanserine yakalandı, her daim yaşamayı savunduğunca, bu illet ile baş etmeyi layıkıyle bildi. 2002’de anılarını topladığı « Anlatmak için Yaşamak », 2004’te ise son romanı olan Benim Hüzünlü Orospularım yayımlandı.

2012’de ise Marquez'e Alzheimer teşhisi konulduğu duyuruldu. 2014 Nisan ayının başında çeşitli enfeksiyonlardan ötürü hastaneye kaldırılan Marquez, 17 Nisan’da yaşamını yitirdi.