'Kurban' Bayramı yaklaşırken... Elif Şafak otoburluğu bıraktı

Bugün Habertürk isimli gazete sayesinde Elif Şafak’ın otoburluğu bıraktığını öğrendik. Bu haber, hayatımıza yeni bir anlam yüklemedi elbette. Yazarların, aydınların her söylediği ve yazdığının bir “ağırlığı” vardır ya, onun için…

Hüseyin Çukur

(Vegan- Vejetaryen dostlara özürlerimle)

Bugün Habertürk isimli gazete sayesinde Elif Şafak’ın otoburluğu bıraktığını öğrendik. Bu haber, hayatımıza yeni bir anlam yüklemedi elbette. Yazarların, aydınların her söylediği ve yazdığının bir “ağırlığı” vardır ya, onun için…

“Damak tadım değişirken yeni ve köklü bir kültür keşfediyorum: Etoburların renkli dünyası!” diyor Elif Şafak. İnsanın aklına ÖSO ve İŞİD’in renkli dünyaları da geliyor ister istemez! Hele ki, gazetedeki pozunda, avuçlarında beyine benzeyen bir et parçası tutarken. Ciğer de tutabilirdi Şafak, hatta ağzına götürürken bir fotoğraf çektirebilirdi bari burada intihal yapmayayım diye düşünmüş olabilir.

Son dönem “entelektüel” yazıların vazgeçilmez ve moda kelimesi “subliminal” bir mesaj mı vermek istiyor diye düşünmedim değil. Öyle ya, aydınlar, toplumun genelinden biraz farklıdır! Elif Şafak da “aydınlar beyinlerini eline alıp gezebilirler” türünden bir gönderme yapmış olabilir! Her şey ihtimal dâhilinde. Ya da AKP döneminin aydınlarda yarattığı “mental” parçalanışı, elinde tek parça tuttuğu beyinle eleştirmiş de olabilir.

Zorlama mı oldu? Son 13 yıldır yaşadıklarımızı düşününce, olabilir, diyesi geliyor insanın!

İşin reklam kısmına dair de epey şey söylenebilir ama gelin, bu durumun kendisiyle eğlenmekle yetinelim.

“Ben de işte merak ediyorum bütün bu köfteler kalemimi, yazımı nasıl etkileyecek?” diye soruyor Elif Şafak. Amiyane olacak ama kusuruma bakmayın, “Yazın yediğin hurmalar” ile başlayan bir deyiş çakıyor beynimde. Otobur! olarak Mevlana’nın iliğini kemiğini kurutan, etinden sütünden yararlanan bir yazar, üstelik etoburluğa döndüyse, bir korku kaplıyor içimi.

“Mevlana diyeti”, “Şems aşkıyla 40 günde ilik suyuyla nasıl 15 kilo verdim”, “Kardiyoda Mevlana gerçeği”, gibi ilk bakışta anlamsız, yayımlandığında ise yüz binler satacak kitap isimleri geliyor aklıma.

Kelime haznesini geliştirdiğini de belirtiyor Elif Şafak. Şöyle diyor yazısında: “Önce bir köftenin tadına baktım, ufacık bir lokma, korka korka. ‘Fena değilmiş!’ Derken bir lokma daha. Şimdilerde yepyeni bir âlem keşfediyorum. Meğer İstanbul nasıl da etobur bir şehirmiş. Meğer ne çok mekân varmış.

Ve mönülerde ne çok çeşit! Bilmediğim kelimeler öğreniyorum: Pençata, incik, kontrfile, kontrnuar... ‘Lokum’ kelimesinin başka anlamları da varmış meğer.”

Elif Şafak, “Kurban” bayramı yaklaşırken, kendi gibi birkaç yazarla büyükbaşa da girebilir dün akşamki haberlere göre bu seneki fiyatlar biraz el yakıyormuş ama olsun. “Kınalı (Yapıncak)” adlı keçilere bulaşmayacağını bilmek, içimize biraz su serpiyor!

2012 yılında, “Elif Şafak edebiyatın Serdar Ortaç’ıdır” diye bir şeyler karalamıştım . Aradan geçen iki senede, Serdar Ortaç’a haksızlık yaptığımı düşündürten Elif Şafak’a sitem etmekten başka bir şey gelmiyor elimden! Bir de akıl, fikir tabii… Ama beyni elinde tuttuğuna göre, daha çok bekleyeceğiz gibi görünüyor.