Komünizme olan sonsuz inancın simgesi: Üçüncü Enternasyonal Anıtı

Tatlin'in tasarladığı anıt, o günkü koşullar altındaki teknolojik yetersizlikler ve maddi imkansızlıklar nedeniyle inşa edilmemiş, yapılan maket korunamamış ve mimari çizimler de kaybolmuştur. Anıtın maketi çeşitli sergilerde ve geçitlerde fotoğraflanmış, sonraki replikalar da hep bu fotoğraflarından yapılmıştır.

Şeyda Aslandoğan

“Devrim sanata bir şeyler verebilir mi ve sanat devrime bir şeyler verebilir mi? Eğer devrim sanata ruh verebilirse sanat da devrimin ağzı olabilir.”

Bu sözlerin sahibi, Lenin’in sanat koruyucusu olarak nitelendirdiği Anatoli Lunaçarski’dir.

25 Ekim'de (yeni takvimle 7 Kasım) devrim gerçekleşti ve yeni bir tarih başladı. Devrimi takip eden süreçte hızlı bir şekilde yeni toplumun inşasına başlanan Rusya’da, inşa edilen aynı zamanda toplumun sanat anlayışı oldu.

1917’de Ekim Devrimi gerçekleştiği zaman sanatçılar yeni bir dünyanın kıyısında durdukları konusunda düş görmediklerini anladılar. Burjuva kesimin estetik beğenisine seslenen sanatın, içerikten yoksun olduğu ve toplumun geniş kesimi için hiçbir şey ifade etmediğini savunan bu sanatçılar, toplumun fiziksel ve entelektüel gereksinimlerinin sanat ile karşılanabileceğine ve sanat aracılığı ile yeni toplumun şekilleneceğine inandılar.

Devrim bu sanatçıların eski düzene karşı nefretlerinin ve endüstrileşme temellerine dayalı yeni düzene kucak açışlarının simgesi oldu. Yine uzun yıllar burjuva zevki ve alışkanlıkları yüzünden bu öncü sanatçıların çalışmaları alaya alınmış, yararsız aptallıklar olarak yadsınmıştı. Aleksay Gan sanatları için "Uzun süre kapitalizm onu yer altında çürümeye terk etmişti. O proleter devrim tarafından özgür bırakılmıştır" sözlerini söylemiştir.

Devrimin bir getirisi olarak, sanat biçimden sıyrılıp bir tür üretim ve emek sürecine dönüştü. Lunaçarski’nin "Eğer gerçekten sosyalizme doğru gidiyorsak üretime saf sanattan daha fazla önem vermeliyiz. Kuşkusuz üretim içindeki sanat insan sanatına saf sanattan daha yakındır” sözleri, sanatın yaşamın içinde üretim ile bütünleşmesi ve devrimci praksise hizmet etmesi gerektiğini bizlere gösterir. Dolayısı ile devrim, sanatı sadece etkilememiş aynı zamanda sanata ihtiyaç duymuştur. Yeni toplumun inşası kadar devrim ve komünizm ideolojisini toplama anlatan ağız olmuş ve devrimci ilkelerin halka ulaşmasında önemli rol oynamıştır.

1918 yılında Lenin, Lunaçarski'ye üzerlerine marksizmin temel ilkeleri kazınmış olan taş levhalar ve bloklarla, sosyalizm, devrim ve kültür tarihinden önemli kişilerin büstleriyle, heykelleriyle ve kabartmalarıyla süslenmiş şehirler istediğini söylüyordu, "konuşan şehirler". Plana göre Çarlık Dönemi'nden kalan anıtlar yıkılacak, yerlerine  aralarında filozoflar, yazarlar, sanatçılar ve bilim adamlarının da bulunduğu, 1917 Devrimi kahramanlarını onurlandıran elli anıt dikilecekti. Ekim Devrimi'nin ilk nesnesi olarak görülen ve devrimci praksise hizmet eden Vladimir Tatlin'in Üçüncü Enternasyonel Anıtı işte bu ortamda doğdu.

ÜÇÜNCÜ ENTERNASYONAL ANITI (1920)​

Vladimir Tatlin’in Sovyet Devrimi’ne ve komünizme olan sonsuz inancın simgesi olarak tasarladığı Üçüncü Enternasyonel Anıtı resim, heykel ve mimarinin benzersiz bileşiminin ütopik bir ifadesidir. Anıt, bir makinedir. İlki kendi etrafında yılda bir, ikincisi ayda bir, üçüncüsü de günde bir dönen mekanik hacimlerin üst üste bindiği dev bir kuledir. Bir yayın merkezidir. Boydan boya ekranlarında haberler yayınlanır, ayrıca özel projektörlerle gökyüzünde sloganlar yansıtılır. Son derece gelişmiş bir radyo, telefon ve telgraf istasyonudur. Tatlin, kulesini tasarlarken zamanın simgesi olarak gördüğü “en dinamik form olan vidadan” yola çıktığını açıklar. Konstrüksiyonu cam ve demirdendir. Lissitzky’ye göre  demir proleteryanın iradesinin gücünü, cam ise vicdanının temizliğini ifade eder.

Spiralin uyarlanması ve modern bir form olarak yeniden düzenlenmesi kendi başına kompozisyonu zenginleştirir. Tıpkı üçgeni oluşturan öğeler arasındaki dengenin onu rönesans döneminin en iyi ifadesi kılması gibi, bizim ruhumuzun en iyi ifadesi spiraldir. Taşıyıcı ile yük arasındaki etkileşim, statiğin en saf (klasik) formunu oluşturur; dinamizmin klasik formu spiraldir. Sınıflara bölünmüş toplumlar yeryüzünü sahiplenmek için mücadele ettiler. Onların hareket çizgisi yataydır. Spiral, özgürlüğüne kavuşmuş insanlığın hareketidir. Spiral özgürleşmenin ideal ifadesidir: Tabanı yeryüzüne oturur ama zeminden kurtularak tüm hayvani, dünyevi ve aşağılık menfaatlerden uzaklaşmanın sembolü olur.

Anıtın tasarımı ise üç büyük cam strüktürle, onları taşıyan düşey dikmeler ve spirallerden ibaret karmaşık bir sistemden oluşuyor. Yüksekliği yaklaşık olarak 375 metre olarak planlanan anıt farklı ama uyumlu formlardaki strüktürler birbirinin üzerine oturuyor. Özel bir mekanizma sayesinde ayrı ayrı hızlarda hareket ediyorlar. Kendi ekseni etrafında bir yılda dönen, en alttaki küp şeklinde strüktürün (A), yasamayla ilgili toplantıları barındırması planlanıyor. Burada Enternasyonal'in konferansları, uluslararası kongreleri ve genel anlamda yasamaya dair başka toplantılar düzenlenecek...

Bir sonraki strüktür (B) piramit formunda ve kendi ekseni etrafında tam bir dönüşü bir ayda tamamlıyor. Yürütme işlevi için tasarlanmış (Enternasyonal'in icra komitesi, sekreterliği, diğer idari birimleri). Nihayet, günde bir devir yapacak hızla dönen en üstteki silindirde (C) kaynakların toplandığı bir merkezin bulunması düşünülmüş: bir enformasyon ofisi; bir gazete; bildirilerin, broşürlerin, manifestoların basılacağı bir matbaa; kısacası, dünya proletaryasını bilgilendirmek için kullanılabilecek tüm araçlar ve özellikle bir telgraf düzeneği; projeksiyon için küre biçimindeki bölümün ekseninde (a1 –B3) yer alacak bir büyük perde ve anteni anıtın tepesinde yükselecek bir radyo istasyonu. Bu strüktürleri donatıp düzenlemenin getireceği müthiş imkânları anlatmaya bile gerek yok. Tasarımın ayrıntıları henüz çözülmüş değil; sonraki aşamalarda anıtın iç düzeni belirlendikçe tartışılıp halledilebilir. Eklemek gerekir ki, sanatçı Tatlin'in düşüncesine göre cam strüktürlerin duvarları adeta termos gibi, içi boşluklu olarak inşa edilecek. Böylece binanın içinde belirli bir sıcaklığı korumak mümkün olacak. Anıtın farklı parçalarının birbirlerine ve zemine bağlantısı sadece elektrikle çalışan ve her bir strüktürün dönüş hızına göre ayarlanmış karmaşık düzenekli asansörlerle sağlanacak. Teknik özellikleri bu şekilde tasarlanan anıtın maketi ise Tatlin ve üç yardımcısı tarafından ahşaptan yapıldı.

Üçüncü Enternasyonal Anıtı'nın maketi 1920'de Moskova'ya taşınıp, Sekizinci Sovyetler Kongresi sırasında ünlü Sendikalar Birliği Binası'nda sergilenmiştir. Sergi bittikten sonra kaldırılmamış, 1921'de Komintern'in üçüncü kongresi sırasında, bu kez uluslararası delegeler onuruna yeniden sergilenmiştir. Bir yıl kadar teşhirde kaldıktan sonra maketin akıbeti bilinmiyor. Sanat öğrencilerinin yaptığı daha küçük ölçekli derme çatma bir maket ise 1925’te Leningrad'taki 1 Mayıs geçitlerinde taşınmıştır.

Tatlin'in tasarladığı anıt, o günkü koşullar altındaki teknolojik yetersizlikler ve maddi imkansızlıklar nedeniyle inşa edilmemiş, yapılan maket korunamamış ve mimari çizimler de kaybolmuştur. Anıtın maketi çeşitli sergilerde ve geçitlerde fotoğraflanmış, sonraki replikalar da hep bu fotoğraflarından yapılmıştır.

Kaynakça: