'Karanlığı fark etmek yetmez, mücadele etmek lazım'

"Karanlığa karşı yaşasın tiyatro" diyerek Mart'ı tiyatro ayı ilan eden Kadıköy NHKM'de yeni eserler sahnelenmeye devam ediyor. 20 Mart Salı akşamı NHKM sahnesinde bir oyun sahnelenecek. Tamamen karanlıkta oynanan ve aydınlığa ulaşmak için oyunun sonuna kadar kırk bir kibrit çöpü yakılan bir oyun... Kırk Bir adlı eserin oyuncusu Müge Saut, oyunu, sahnede yaşadığı deneyimi,…

Cansu Fırıncı

Artan yasaklama, baskı ve sansüre karşı Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nin "Karanlığa karşı yaşasın tiyatro" etkinlikleri sürüyor...

20 Mart Salı akşamı Kadıköy NHKM'de Kırk Bir adlı oyun sahnelenecek. Bu oyun, neredeyse tamamen karanlıkta oynanan ve aydınlığa ulaşmak için kırk bir kibrit çöpü yakan bir oyun.

İlginç bir buluşma olacak. Bu buluşma öncesinde eseri sahneleyecek olan Müge Saut'la Kırk Bir'i konuştuk...

İşte sorularımız ve Müge Saut'un yanıtları...

Bir başına sahnede olmak fikri, sen de takdir edersin ki biraz deli işi. Hadi bu biraz fazla iddialı kaçacak da, akıllı insan işi değil diyelim. Nasıl kapıldın bu fikre?

Sahnede bir başıma olduğumu hiç düşünmemiştim. Sahnede olmak benim için bir yaşam biçimi. Bu topraklarda zaten var olan dengbej, meddah gelenekleri beslendiğimiz ana damar. Bir gerçekliği aktarma, nakletme hissi insanın benliğinde olması gereken bir his. Tıpkı bilim insanlarının bulgularını toplumla paylaşması gibi. Tiyatronun tüm bileşenleriyle ve mümkün olan en mükemmel özgürlükle sahnede olmayı hep tercih etmişimdir. İçerisinde bulunduğumuz gerçek yaşama tanıklık etmek ya da birçoğumuzun kulağına küpe olan “çağı ensesinden suçüstü yakalamak” deyimini sorumlulukla taşımak için çabalayan bir emekçiyim diyebilirim. Deliliği hayatın zorluğu karşısında,  özellikle Tiyatro Sanatını icra ederken tüm engellere rağmen inatla devam etme mücadelesi beni ayakta tutan ve hep sığındığım bir özgürlük alanı ve evet deliyim çünkü bu ülkeye ve iyi insanlarına olan inancım hiç bitmeyecek. Tek kişi ya da kalabalık kadro fark etmeksizin nitelikli söylemin seyircisiyle buluştuğu bu aracı ekip olarak taşımak gayretindeyiz. Neticede aslında sahnede bir başına olmak, yalnız olduğumuz anlamına gelmiyor. İzleyiciyle bütünleşmek ve ortak duyguyu ortaya çıkartabilmektir esas olan.

Oynadığın oyun, sahne estetiğini olabildiğine zorlayan bir yapıya sahip. Kırk bir kibrit çöpüyle oyunun büyük kısmını karanlıkta oynuyorsun. Kibriti çaktığın anlarda gözünde yanan ışıktan bahseder misin?

Her kibrit, düşüncenin devinimi ve umutsuz bir ortamın umuda dönüştüğü bir olanağın anlamlı bir yükselişi gibi. Kibrit yakma eyleminde karakter ne zaman kibriti yaksa geçmişle yüzleşiyor ve o an ve zamanda bilincin hareket etmesi an an yaşanıyor. Bilinçte oluşan her deneyim duygularını, ruhunu ifade etmesini sağlıyor. Her yakış, karakterin yeterli derinliğe ulaşması için bir araç ve ateşi yayması için bir umut aynı zamanda.

Oyun aydınlık ve karanlık mücadelesine distopik bir pencereden bakıyor. Sen oyunun penceresinden bugüne baktığında neler görüyorsun?

Kırk Bir oyununda, karanlık güçler ve görünmeyen düşmanlar gibi söylemler var olsa da şimdi yaşadığımız hayat; sınırları çizilmiş, özgürlük alanlarımız elimizden alınmış, değer yargılarımız iğdiş edilmiş ve bunun gibi daha birçok madde sıralayacağımız karanlık bir dünya maalesef. Omurgasını kaybetmiş bir hayatın içerisinde ruhunu korumak için çaba sarf eden insanlar da var kolay yolu bulan da var maalesef. İnsanın fiziksel, ruhsal olarak tutsak edildiği bir toplumla yüz yüzeyiz. İnsanın içerisinde var olan özgürce düşünme, yaşama vb potansiyelinin elinden alındığı türlü yasaklamalara maruz bırakıldığımız bir noktadayız. Aslında oyun distopik olsa da gerçek hayatın ta kendisi olma özelliği barındırıyor.  

Oyun pek çok fobisi olan için sakıncalı ibaresiyle duyuruluyor. Seyirciyle birlikte oyun boyunca korkularınızın üzerine yürüyorsunuz. Seyirci yorumu nasıl? Cesaret fitili ateşleyebiliyor musunuz birlikte?

Oyunda karakterimiz sistemin yerleşik dengelerini bozmuş, gerçekten tehlikeli bir zorlamanın yani ateşi çalmanın getirdiği koşullarla sınırları çizilmiş bir karanlığın içerisine kapatılmıştır. Karanlık korkusu seyircide sık sık karşılaştığımız bir durum. Sınırları çizilmiş karanlığın içerisindeki kadının yaşadığı gerçekliği ve mücadele ruhunu paylaştıkça, seyirci de bir ilgi inşa etmeye ve korkuya odaklanmak yerine hikâyeye sürüklenme gibi bir süreç yaşadık diyebilirim. Oyun esnasında Cem Yarkın’ın müziklerini bestelediği şarkıları çalması ve karakterin diliyle söylenen şarkılar da seyirciyi rahatlatan bir faktör. Ruhsal uyaranlarla birlikte seyirciyle aynı duyguları paylaştığımızı düşünüyoruz. Oyun oynandıkça bu korkumuzun da yersiz olduğunu fark etmiş olduk. Fakat yine de ciddi karanlık korkusu olanlara tavsiye etmiyoruz. 

Yerli yazar yeni metin kapsamında bir oyun sahneliyorsun. Metinde seni oynamaya iten şey neydi?

Bizler de bu hayatın bir parçasıyız ve yaşayan bir varlık olarak, yaşadıklarımızdan bir şekilde maalesef etkileniyoruz. Bir varlık olarak yarattığımız “oyundaki eylemle”, bir “yaratıcı” olarak algıları değiştirebilmenin mümkün olduğu inancındayız. Bizi oynamaya iten şey; İnsanın özbenliğinin ihmal edilmemesi, hayatı sınırlı olanakların olduğu bir bakışla değil, olumlu yanlarına tutunarak çoğalmayı umut ediyoruz.

"KARANLIĞI FARK ETMEK YETMEZ, MÜCADELE ETMEK LAZIM"

Son olarak memleket tarihi açısından oldukça karanlık günlerden geçiyoruz. Henüz ışık tümüyle yasaklanamadı. Ama şartlar ağır. Ne dersin, bu karanlığı yırtıp atabilecek miyiz ve nasıl?

Söylediğin gibi gerçekten yarın her şey yasaklanabilir. Ama tek başına hiçbir şeyin üstesinden gelemeyiz. Bazen bir sessizlik bir anda yan yana duran insanların söz söylediği bir niteliğe dönüşür. İçinde yaşadığımız politik iklimi anlamadan gelecek düşleri kurmamızın olanağı yok kanımca. Sonunda anlamak onunla mücadele etmeyi de beraberinde getirir. İstediğiniz kadar günümüz karanlığını fark edin ya da muhalefet edin, onu ortadan kaldırmak için mücadele etmiyor ya da elinizdeki araçları onu ortadan kaldırmak için kullanmıyorsanız o karanlığa güç veriyorsunuz demektir.


  • Kırk Bir 
  • Yazan: Harun Güzeloğlu 
  • Yöneten: Nevzat Süs 
  • Müzik: Cem Yarkın
  • Reji Asistanı: Öykü Orhan 
  • Teknik: Selver Çavuş
  • Oynayan: Müge Saut
  • 20 Mart Salı Saat: 20.30 (Nâzım Hikmet Kültür Merkezi-Kadıköy) / 04 Nisan Çarşamba Saat: 20.30  (Nâzım Hikmet Kültür Merkezi-Kadıköy)