Kapital'in farklı dillere çevrilme hikayesi kitaplaştı: Kapital’i Topraktan Çıkaranlar

Araştırmacı-yazar ve soL Haber köşe yazarı Serpil Çelenk'in yeni kitap çalışması "Kapital’i Topraktan Çıkaranlar" ismiyle Yazılama Yayınevinden çıktı ve okuyucusuyla buluştu. Çelenk ile kitap ve yazılış öyküsü üzerine konuştuk.

Nevzat Evrim Önal

Marx'ın doğumunun 200. yılında Yazılama Yayınevi dikkat çekici bir kitabı okuyucularıyla buluşturdu. Kitap hem adıyla hem de içeriğiyle merak uyandırıyor: Kapital’i Topraktan Çıkaranlar...

Kitapta Marx'ın anıtsal eseri Kapital'in farklı dillere çevrilme, farklı ülkelerdeki işçi sınıflarıyla buluşma, onların mücadelesine katılma öyküleri var.  

Yazar Serpil Çelenk kitapla ilgili sorularımızı yanıtladı:

Yeni kitabınız Kapital’i Topraktan Çıkaranlar geçtiğimiz hafta Yazılama Yayınları’ndan çıktı. Kitapta Karl Marx’ın başyapıtı Kapital’in farklı ülkelerin dillerine ilk kez nasıl çevrildiğini, bu ülkelerin emekçileriyle nasıl buluştuğunu inceliyorsunuz. Dilerseniz şöyle başlayalım, böyle bir kitap yazma fikri nasıl oluştu?

Bildiğiniz gibi, geçen yıl Kapital’in birinci cildinin ilk Almanca basımının 150. yılıydı ve tüm dünyada Marx’ın bu büyük eseri için sempozyumlar, paneller düzenleniyordu. Konuya ilişkin haberleri okurken aklıma bazı sorular takıldı. Kapital’in Türkiye’deki çeviri serüveni aşağı yukarı biliniyordu ama acaba diğer ülkelerde olay nasıl gelişmişti? Örneğin, Kapital’in ilk çevirisinin yapıldığı ve elli yıl sonra sosyalist devrimin gerçekleştiği ülke olan Rusya’da, sosyalizmin beşiği Komün Fransası’nda, Marx’ın yaşamının büyük bir kısmını geçirdiği İngiltere’de, yine 1848 ve 1871’i izleyen yıllarda ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan Alman komünistlerinin göçtükleri ve ülkenin işçi hareketine önemli katkılarda bulundukları ABD’de Kapital’in çeviri öyküsü neydi? Sonunda Almanya ve Türkiye dahil Rusya, İngiltere, Fransa ve ABD’de yaşananları elimden geldiğince araştırıp yazmaya karar verdim. 

Öyküleri önce Sol Portal’da bir seri olarak düşünmüştüm. Ne var ki, Almanya öyküsünden sonra, birçok kişinin ve bu arada özellikle Aydemir Güler ve Özgür Şen’in yönlendirmeleri sonucunda çalışmanın kapsamı genişledi ve bu kitap ortaya çıktı. 

Bu vesileyle, bizleri kırmayan, yoğun çalışmaları arasında zaman ayırıp kitabın sunuşunu yazan, yorumlarıyla Kapital’i Topraktan Çıkaranlar’a değer katan sevgili Korkut Boratav hocama da ayrıca teşekkür etmek isterim.

Kitabınızın ismi özellikle ilgi çekiyor. Anlamı nedir?

Önsöz’de de belirttiğim gibi, kitabın ismini yakınlarda kaybettiğimiz değerli bir sosyalist çevirmen olan Kenan Somer’in bir yazısından aldım. “Kapital’i Topraktan Çıkartanlar,” Kenan Somer’in Kapital’in çevirmeni Alaattin Bilgi ağabey için hazırlanan Kapital’in Aydınlığında Alaattin Bilgi başlıklı kitaptaki yazısının başlığıdır.

Kenan ağabey bu yazısında 50’li yıllarda iktisat öğrenimi sırasında aldığı bir duyumu aktarır. Kerim Sadi Kapital’i çevirmiş ama polisin eline geçmemesi için toprağa gömmüştür. Yoldaşları ve Somer Kapital’in topraktan çıkarılıp basılacağı günü dört gözle beklerler. 61 Anayasasını izleyen günlerin göreli demokratik ortam koşulları birçok sol kişi ve yayınevi gibi Sosyal Yayınlar sahibi Enver Aytekin’i de heyecanlandırır çünkü yıllardır ortalıkta dolaşan bu söylentiden onun da haberi vardır. Hemen Kerim Sadi’ye gider ve çeviriyi topraktan çıkararak yayınına izin vermesini ister. Ne var ki, söylenti söylenceden ibarettir. Ortada Kapital çevirisi yoktur. 

Bununla birlikte, okuduklarım, ülkemiz dahil her ülkede aslında Kapital’in çevirisinin metaforik anlamda da olsa topraktan çıkarıldığını gösterdi bana.

Kapital’in ülke halklarına kendi dillerinde aktarılması, öykülerin taşıdıkları ortak yanlar bir yana, çevirmen ve yayıncılarının onu adeta tırnaklarıyla topraktan kazıyarak çıkarmaları diye tanımlanabilecek uzun erimli, kararlı, zorlu ve bir o kadar da saygıdeğer bir çabanın öyküsü.

Eserinizde bir tarihsel inceleme yapıyor ama sık sık ilginç anekdotlar da aktarıyorsunuz. Sizce Marx’ın Kapital’inin çeviri öyküleri içinde yaşanmış en ilginç olay hangisi?

Anekdotlar sizin de ifade ettiğiniz gibi gerçekten ilginçti. Okurla bunları paylaştığım takdirde kitabın daha rahat ve keyifli okunabileceğini düşündüm. Umarım öyle de olur.

Sorunuza gelirsek. Bana kalırsa tüm öyküler ilginç. Bu nedenle bir seçme yapmam zor. Ama İngiltere’de yaşananlarla ilgili bir anekdot çok güldürdü beni. Onu aktarayım kısaca.

İngiltere’de Kapital’in ilk çevirisinin büyük düşünürün ölümünden dört yıl sonra yayınlandığını biliyoruz. Bununla birlikte Marx henüz sağken Kapital’i çalındı! O dönemin reformist sol akımlardan birinin lideri olan ve dost olabilmek için defalarca Marx’ın kapısını aşındıran H. Hyndmann Kapital’in emek ve sermaye ile ilgili bölümlerinden kaynak göstermeksizin alır ve bu parçaları parti programı açıklaması olan Herkes İçin İngiltere adlı kitabında kullanır. Kapital bölümler halinde parti üyelerine gitmekte, kitap satılmakta ama kimse onun Kapital alıntısı ya da daha doğru bir ifadeyle çalıntısı olduğunu bilmemektedir! Şaşkın ve kızgın Marx’a Hyndmann’ın verdiği yanıt ise inanılmaz bir pişkinlik içerir. İngilizler yabancılardan ders almaktan hoşlanmamaktadırlar; onun için büyük düşünürün ismini vermekten kaçınmıştır reformist lider! 

Kitabınızdan, Kapital’in yazılması kadar kamuoyunun gündemine girmesinin de zor olduğunu, Marx’ın adeta düşünceleriyle tarihte emekçi sınıfa hak ettiği yeri açtığını öğreniyoruz. Kapital’in yazılması kadar, okunur hale getirilmesi için de çaba sarf edilmesi gerekiyor, değil mi?

Sorunuz haklı bir yorum içeriyor. Marx’ın eşi ve bir Kapital emekçisi olan Jenny Marx bir mektubunda kitabın yazımında sırasında ailecek yaşadıkları zorluklardan söz eder. Marx’ın da belirttiği gibi, Engels’in katkıları olmamış olsaydı bu anıt eser hiç yazılmayabileceğini biliyoruz. Marx, dünya emekçi sınıfları için yazdığı eserde onlara kapitalist sistemin nasıl çalıştığına ve nasıl ortadan kaldırılabileceğine dair bir anahtar sunmuştur. 

Kitapta Kapital bağlamında çok kısaca da olsa 1. Enternasyonal çalışmalarına değinmeye çalıştım çünkü Marx her ne kadar çalışmalarına çok erken bir dönemde başlamış olsa da Kapital’in kitaplaştırılması ve Enternasyonal çalışmaları zamanlama açısından oldukça örtüşmektedir. İki büyük çalışmayı omuzlamak. Kapital yazarken 1. Enternasyonal’in yükünü çekmek. Bence ancak emekçi sınıfa olan inançtan kaynaklanan büyük bir azimle birleşen özveri ve ancak Marx gibi insanlarda görülen bir çalışma kapasitesi… Sonuçta sizin de belirttiğiniz gibi, emekçi sınıfa hak ettiği yeri açmış Marx. 

Düzen ideologlarından olan ve kapitalizmin değişmez bir sistem olduğunu iddia eden Francis Fukuyama’nın bile artık Marx’ın haklılığını kabul etmek zorunda kaldığını görüyoruz. Düzen yanlıları bile artık onu, kâğıt üzerinde dahi çürütemiyorlar. Marx’ın haklılığı her gün kanıtlanıyor. 

O nedenle, emeğin mücadelesi açısından Kapital’in emekçilere aktarılması ve okunurluğunun arttırılması elzem. Kitabın naçizane bir amacı da bu zaten.

Eseriniz okuyucuyu hiç boğmayacak bir sadelikte olsa da, kapsamlı bir araştırmaya dayanıyor. Müsaadenizle biraz da bundan bahsetmenizi isteyelim; Kapital’i Topraktan Çıkaranlar, nasıl ortaya çıktı? 

“Teorik” bir çıkış değildi niyetim. Olabildiğince sade bir biçimde Kapital’in Marx’ın yaşamındaki yerini ve dünya işçi sınıflarına ulaşma öyküsünü kısaca anlatmaya çalıştım. Ne var ki, kısa bir süre sonra işin göründüğü kadar kolay olmadığını gördüm.

Birçok kitap, makale ve kitap okudum, ve çok yararlandım hepsinden. Ama bu konuda temel kaynağın Marx-Engels ikilisinin kendi aralarında ve üçüncü kişilerle yaptıkları yazışmalar olduğunu gördüm. Bu yazışmalar hayli hacimli bir toplam eder ve iki üstadın yaşadıkları yıllar boyunca verdikleri mücadeleye dair çok önemli ipuçları barındırırlar. Marx-Engels Toplu Eserler’den (MECW) beş altı cilt taradıktan sonra gerçek öykülere ulaştığımı söyleyebilirim. 

Yavaş ilerleyen, sıkıntılı ama keyifli bir çalışmaydı. Umarım okuyanlar da keyif alırlar. Marx’a ve Kapital’e ilgilerini çekmeyi başarabilirsem ne mutlu bana.