Jehan Barbur'la ilk kitabı üzerine: 'Sadece paylaşmak istedim'

“Sadece paylaşmak istedim. Sayfalara dökülsün, çantalarda, cepte taşınsın, yahut evin bir köşesinde dursunlar istedim."

Görüşme: Sinem Burgu

Jehan Barbur’un kelimelerle arasının iyi olduğu, albümlerini takip edenler tarafından biliniyordu. Bu yüzden Kültür Mafyası’nda yazmaya başlaması dinleyicilerini hiç şaşırtmamıştı.

Jehan Barbur, sadece kendisini dinlemeyi sevenler için değil, kağıda döktüklerini okumaktan keyif alanlar için de doyurucu bir çalışmayla karşımızda... Çatıdaki Çimenler, bir karma kitap. Edip Cansever sözcükleriyle açılıyor ve ardından Jehan Barbur sayfaları şiirler, öyküler, denemeler, blog yazıları ile dolduruyor ve sayfalar Leyla Erbil ile kapanıyor.

Kitabınız sanıyorum şarkılarınızı dinleyenler için tanıdık bir his bırakıyor, şarkılarla kitap birbirini oldukça tamamlıyor gibi bir hisse kapıldım ben açıkçası, albümlerde başladığınızı kitapta devam ettiriyormuşsunuz, tamamlıyormuşsunuz gibi.
Öyle hissediliyorsa ne mutlu bana. Sonuçta her ikisini de yazan benim, benim dünyam. Hayallerim, hasretim... Bazısı şarkı olarak, bazısı şiir yahut düzyazı olarak dökülüyor içimden. Bilerek tutmaya çalıştığım bir denge değil. Denge olmalı mı zaten?  Ama bu iç dökümünün menşei benim aklımsa illa ki bir benzerlik, yahut aralarında bir bağ olmuştur.

Çatıdaki Çimenler şiirlerinizden, Kültür Mafyası’nda yazdığınız yazılardan, bunun dışında denemelerden ve öykülerden oluşan karma bir kitap. Aslında bu isimde bir bloğunuz da vardı. Şu anda da Enver Aysever’in Aykırı Akademi adlı bloğunda yazıyorsunuz. Karma bir kitap yapmanın sizi zorlayan veya rahatlatan tarafları oldu mu?
Ne zorladı ne de rahatlattı... Sadece paylaşmak istedim. Sayfalara dökülsün, çantalarda, cepte taşınsın yahut evin bir köşesinde dursunlar istedim. Sonuçta öyle biz zorlama olmalı mı? Yani, sadece şiir yahut öykü... Hepsi bir arada olsa kime ne zararı olabilir? Blogumu çoktan kapattım. Kitap çıkmadan çok evvel. Her fırsatta Aykırı Akademi’ye yazıyorum. Enver bey sağ olsun, teşviki ve beni sürekli yazmam için itelemesi olmasa, kendimi zorlamazdım belki de... Dostluğu apayrıdır. İnancı, bir arkadaşını inandığı şey için teşviki... Yaşadığımız dönemde kolay bulunur paylaşımlar değil ne yazık ki!

Başka kitap çalışmalarınız var mı şu an? Albüm çalışması da devam ediyor sanıyorum.
Var, evet. İkinci kitabım için yazın başından beri çalışıyorum. Konusunu şu an paylaşmak istemem, ama bir röportaj ve derleme kitabı olacak her şey yolunda giderse 2014 sonbaharda bitirebilmiş olmayı umuyorum. Albüm için kayıtlarımız başladı. Bu yıl yine sonbahara yetiştirmek için uğraşıyoruz.  

"Çalışmak bana güç veriyor"

Bu kadar çok üretimin içinde bulunmak, bunu bu kadar derli toplu yapabilmek, adına disiplin demeyi tercih etmesek de, düzenli ve çok çalışma gerektiriyor.
Ben yaptığım her şeye aşığım. Bakmayın arada bir şikayet eder, yorulduğumdan dem vururum ama asıl çalışmak bana güç veriyor. Çalışmadığım zaman düşecekmiş, yok olacakmış gibi hissediyorum. Elbette kendime göre bir disiplinim var. Ama kendi boyunduruğum altında çalışabildiğim için de dışarıdan bir baskıya maruz kalmıyorum, kendi programımı kendi iş düzenime göre ayarlamaya çalışıyorum. Hiç ölmeyecekmiş gibi her daim üretmek ve çalışmak isterdim.

"Öfkeliyim, hem de çok"

Ve son soru: Gezi’den beri ne oldu sizce, değiştiğimizi hissediyor musunuz, nasıl bir duygu ve ruh hali içindesiniz şu an yaşadığımız ülke ile ilgili, bunlar üretimlerinize de yansıyor mutlaka, öngörüleriniz neler, ya da inandığınız, güvendiğiniz anlar veya umutsuzluğa düştüğünüz anlar oluyor mu tam aksine?
Çok uzun şeyler yazılabilir bu sorunun altına. Kısaca şöyle cevap vereyim... Değiştik mi? Evet. En azından o kadar kolay kanmıyor artık bir kez daha soru soruyoruz, bilmek haberdar olmak istiyoruz, ama şunu da unutmayalım. Gezi olayı yeni bir şey değildi. Yeni olan tarafı herkesin bir arada durarak insanca, hakkını ve var olma özgürlüğünü isteyebilmiş olmasıydı. Yeni olmayan şey karşı tarafın anlayışsızlığı, zulmü ve yaptırımıydı. Biz bu tür hikayeleri okumuş, büyüklerimizden dinlemiştik, şimdi ise böylesi bir yalancılığın içinde, zulmün, kepazeliğin tam ortasında olduğumuzu yeniden anladığım için öfkeliyim hem de fena. Neşem hafif kaçık. Öfkem büyük ve yaş aldıkça da artacak sanırım. İnsan evladı böyle bir muameleyi hak etmiyor ama gördüğünüz üzere, dünyada insan insana neler yapıyor....